12-19-2008, Saat: 07:56 PM
cam bir kavanozda taşıyorum ben çocukluğumu. gri ve tozlu sokaklara inat rengarenk. Kavanozun içinde rengarenk camlar. o zamandan beri kırılmadılar hiç. göğsümde taşıdığım kırık parçalara inat. inat için yaşadım bu zamana değin. bir inat için sevdim ülkemi. işgal altında bırakılan hayallerimi ve çocukluğumu inadına maviye boyadım. gözümün göremediği her yeri maviye boyadım. içine balıklarımı koydum ve camdan misketlerimi. umuda boğdum kaçamak perde arkası hayatlarımızı. pudramı tozdan, allığımı kırık kiremitlerden yaptım. kaybetmedim yıkık evlerin arasında umudumu. bir opera binasının suskunluğunu dinletmedim yüreğime. dinlediğim aryalar kulaklarımda. yağ ve bal satan ustası ölmüş bir çocuktum. kayıplarıma o zaman alıştım. soğuk bedenlere o zaman… seksek oynadığım arkadaşım gelmedi bir gün ve ben o zaman anladım işte. beklemek en zoru. hayatlarımız, kurguladıklarımızla doğru orantıyla yürümeyecek. ne kadar inatçı olursam olayım attığım ufacık taş bu karenin tam ortasına denk gelmeyecek ve kader sobelerken beni, ben kendimi bir devekuşu zannedeceğim. o boyda kalmayacaktım uzun süre. binalar benden bu kadar büyük, insanlar benden bu kadar kocaman olmayacaktı. hayallerim bu kadar mavi. büyüdükçe ben hayatımda bir grilik, büyüdükçe bir kırmızı… hayatla erken tanıştım. hatırlayamadığım doğum çığlığımı, ölümlerde içime aldım. bu erkek hayatla erken tanıştım. elinde silahıyla ölüm saçan bir adamın yüzünü, yıllar sonra bedenimde ağırlığını taşırken gördüm. aynı ifade! işte iktidar. savaş alanında spermlerini saçan bir adam. benim hayallerimi, başkasının kaderini elinden alan bir adam!
işte iktidar! bir tarafta gözyaşlarını tutamayan bir maske gibi hayat. diğer yanı çocuk hayallerime bakıp gülümsüyor. bir palyaço yüzünde geliyor savaş ve barış. kaçamak bir bakış şimdi bu kirli perdenin arkasından hayat. bir sokak kadar geniş ve enkaz halinde yüreğim. büyüdükçe çocukluğumu da büyütüyorum. bu kaçamak bakışlarda, altın tepsisini görmedim hayatı. uzak durulması gereken tehlikeli bir pencere şimdi hayatımız. perdelerin ardında bir sürü yıkık dökük yaşam. tozlu ve uzak bir diyarda, uzak diyarlardan gelecek beyazlıkları bekliyor gözlerimiz. aynı sıcaklıkta aynı umutla. bir fotoğraf makinesinin objektifi yakalıyorsa bu anı ve anımı, ölen birçok kişiye ve anılarımıza inat ben ölmeyeceğim. yaralarımı göremeyen bir objektifte ancak tozlu bir yaprak olacağım…
Perran Yalçın