:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Bilmezdim Sevgi’nin de Bir Rengi Olduğunu
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Bilmezdim Sevgi’nin de Bir Rengi Olduğunu

An olur, deli sevdamın suskunluğunu yüklenirim bir başıma.
An olur, buluşur yüreklerimiz en masum sevda yollarında.
Umut ki, bitivermiş daha yolun en başında...
Ne yolumdasın ne yolsun sen bana...
bilmezdim ışıksız yollarda umuda kavusmanın yorgunlugunu,
bilmezdim umudun bir renginin de siyah olduğunu...
[b]Gece olur, en parlak yıldıza takılır dalar gözlerim...[/b]
[b]Gece olur, aniden kayar gider yokluğuna yıldızım.[/b]
[b]Gölgen ki, düşüvermiş kalbime..[/b]
[b]Ne yakınsın ne uzaksın sen bana.[/b]
bilmezdim hayalinin aynalarda da konustugunu,
bilmezdim gözlerinin gökyüzünde de durduğunu...
[b]Gün olur, buz dağından kopan bir buz parçası kadar soğuk,[/b]
[b]Gün olur, ısıtır evrenimi güneşimin içime çizdiği ufuk...[/b]
[b]Sevgin ki, yakıvermiş ateşiyle,[/b]
[b]Ne sıcaksın ne soğuksun sen bana..[/b]
bilmezdim sevginin de atesten bir gül oldugunu
bilmezdim gökkusagının da çiçek gibi soldugunu...
[b]Mevsim olur, damarlarımda dolaşan kan cehennem sıcağında kavrulur.[/b][b]Mevsim olur, yüreğimde kopan fırtınalar kızgın çöllere savrulur.[/b]
[b]Şefkatin ki, sarıvermiş ruhumu...[/b]
[b]Ne ellerindeyim ne ellerimdesin sen bana[/b]
bilmezdim yagmurun suyu da hasretiyle kuruttugunu,
bilmezdim çölde gezinen yaralı bir ceylanı yüreginden vurdugunu
[b]Neşe olur kahkahalarla ağladığıma güler geçerim...[/b]
[b]Neşe olur, mutluluğu martıların sesinden dinlerim.[/b]
[b]Gülümseyiş ki, dönüvermiş hıçkırığa içimde...[/b]
[b]Ne yalansın ne doğrusun sen bana...[/b]
bilmezdim bir gülümseyisin kadehlerde gözyası sundugunu
bilmezdim dudaklar gülümserken yürege kan doldugunu
[b]Son olur, ayrılık heceleri bir bir kıyıya vurur...[/b]
[b]Son olur, sözler biter şiirler nağme nağme konuşur.[/b]
[b]Adın ki şiir oluvermiş dudaklarımda,[/b]
[b]Ne aşkımsın ne canımsın sen bana.[/b]
bilmezdim aldıgım her aldıgım nefeste ölümü soluduğumu
bilmezdim canımsın dedigim minik kuşumun kafesinden kanatsız uçtuğunu...

melek2gq6nc8.jpg


alıntıdır..
Biliyorum sen yine parmak uçlarında üşüyorsun
[b]aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat [/b]
[b]ayaklarınla kasıklarının kasırgasını [/b]
[b]ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.. [/b]
[b]sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta [/b]
[b]ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda [/b]
[b]apansız pencerende gülümsüyor güneş [/b]
[b]ne güzel... [/b]
[b]bütün parmakların tıkır tıkır işliyor [/b]
[b]iştahla biliyorsun [/b]
[b]yaşamaktır aşk... [/b]
[b]geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda [/b]
[b]delice bir yangın parmaklarının buzulunda [/b]
[b]ah şahrud... her yerimiz nasılda şaşırıp kalmaya istekli[/b]


[b]987363yc6dq6kgfkghf6.jpg[/b]
elifseniyazdmin7.jpg


Her şeyi sana yazdım
seni de her şeye...

Kalemler tükettim, tükenmeyen hasretle,
Ucundan dökülen aşkla,
Umutla
Çığlıklar,
Belki de nefretle.

Her umuda avuç açtım
Sen dilendim.
Aşktan harap bir dilenci şimdi yüreğim...

Her şeyi sana yazdım
Seni de her şeye...

Hayallerimin paragraf başlarına,
Umutlarımın parantez içlerine.
Kalemler tükettim tükenmeyen hasretle...

Her şeyi sana yazdım
Seni de her şeye

Binlerce kez okudum her gün
Bir ilkokul defterinden.
Binlerce kez okudum
Seçebilmek için seni
Soru işaretlerinden
Seni ezberledim her gün
Karmakarış yazılar içinden.

Sana da kendimi yazdım
Bana ait harflerle,
Farklı alfabelerle...

Her şeyi sana yazdım
Her şeye seni yazdım...


Yüreğimi yüreğine teslim ettiğim gün hiç bitmeyecek bir aşkın başlangıcı oldun can
Seni tanıdığım gün, aşkın büyüklüğünü
Seni tanıdığım gün, sevginin kutsallığını
Seni tanıdığım gün, yaşamanın değerini
Seni tanıdığım gün, kendimi tanıdım canım
Seni tarif etmek o kadar zordu ki, imkânsızlıkların içinde bir mükemmeldin.

Mükemmelliğin ayrıntılarında gizliydi.

Geçmişime sünger çekip, tek isteğim seninle yaşamaktı geriye kalan ömrümü.
Seni tanıdığımda hep kaybetme korkusu vardı,

Kaybettiklerime yanmam canım seni geç bulmuşluğuma yanarım...

Karanlık sabahlarıma bir güneş gibi doğmuştun,

Kelimeler boğazımda düğümlenmişti, öylece dona kalmıştım...

Seni sevdikten sonra tatmıştım mutluluğu, gecenin bir vakti aklıma geldiğinde ben hep
Şekersiz çayımı yudumlarken, bir elimde sigara bir elimde acılarım ve aklımda sen...
Hep seni hayallerimde süslerken bir an benim olmuştun bende senin...


Senden başka bahar yaşamadım, senden başka kimseyi sevmedim,

Senden başka senden başka...
Tam da ümitsizliğe düşmeye ramak kala doğuruverdi seni üzerime Yaradan.
Sen benim dileğimdin can. Benim tek dileğim sendin...

Sen benim yıldızımsın can... Yıllar sonra senin gözlerinde gördüm yıldızları
Gözlerinde o çocukluk heyecanı yaşadım canım. Mavi denizleri, mavi gökyüzünü,
Mavi aşkı gördüm... Belki de o yüzden sen gözlerini kapattığında sönüyor yıldızlarım...

Sen benim yıldızımsın can. Kapama gözlerini yıkılırım can.
Gözlerinden bir yol çizdim kendime. Yıldızlara uzanarak gözlerine ulaştım.
Aşk maviydi gözlerinde aşka bulandım.

Şimdi belki de bu yüzden gözlerini kapattığında yolumu kaybetmişim.

Kapama gözlerini kaybolurum can...
Şimdi gözlerini kaparsan yıldızlar sönecek
Şimdi gözlerini kaparsan bende hayat bitecek...
Konuş benimle can. Bir daha konuş. Hiç susma.

Amaçsızca çıktığı seferlerden yorulmuş köhne bir tekneyim ben. Susarsan
vurulurum...

CANIMA CANSIN ÖMRÜME ÖMÜR
hayaliperde30818019ih7ff3.jpg

noktası konulamayan bir masal

gururdan arınmıştüm samimiyetimle yazılmış bir yazı bu hayatta bir tek benim başıma gelmiyordu bu olay hayat bilinen olayları kahramanları değiştirerek tekrar tekrar sergiliyordu niye bilmiyorum ama çok kızgın değilim hayat herşeye alıştırıyor insanı kızıyorum sevdiğim kadının hayllerinden bu kadar çabuk vazgeçmesine bu kadar çabuk ve bu kadar acımasız olması oysa aşk fedakarlık gerektirir ben bu fedakarlığı yaptığımı düşünüdüm hep demekki yaptığıma inanmadı hazmeteemdiğim şey bu kadar kolay olması yaşanan bunca paylaşıma rağmen bu sepebten vageçmesi böyle olunca insan hiç değer görmediğini düşünüyor öyle ya evlenmiyor olsa bile benden vazgeçmiş beni yanında istemiyor ortak hayallerimizi umursamıyor belkide umudu kesmemi istiyor ama açık olan bir şey var hayatında olmamı istemiyor ve ben yorulduğumu hissediyorum senelerdir aynı hayale ulaşmak için çabaladım durdum çok sevdim seviyorum ama olmuyor bir tek benim sevgimle keşke olsaydı yine küçük bebeğimi nazlı bir kız gibi sevsem ona masallar anlatsam uyurken üstüne titresem şiirler yazsam ama artk bunlar için çok geç yoruldum bu aşkın peşinde koşmaktan yoruldum tam kalbimden içeri girdi derken tekrar tekrar ordan çıkıp gitmesi bütün gücümü tüketti hayatımda böyle özel duygular kimseye beslemedim artık aşk kelimesinin büyüsünede inanmamaya başladım yada onların anladığı aşksa benim anladığım kesinlikle bu değil hayallerimden vazgeçmediğim için kendimle gurur duyuyorum dediğim gibi noktası konmayan bir masal oldu bu
x1pxoywqu4sjf4frfbcis4jyvclusl.jpgDUYGULARIMI ERTESİ GÜNE ERTELEMEDİM x1pxoywqu4sjf4frfbcis4jyvclusl.jpg
Hic bir duygumu ertelemedim ben. Yasayacagım hicbir seyi sonraya bırakmadım.
Sonra diye bir seyin olmadıgını biliyorum cünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi
mümkün olmayacak zamanları beklemek benim isim degil. Ask zamana meydan okur ama
sen karsı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin gelecegi. Bir adım atmalısın,
bir el uzatmalısın aska dogru..! Askın anahtarı cesaret degil mi ? Cesur olmak gerekmez
mi bir sevdayı yasamak, büyütmek için? Kaç gece yalnız geçti hesaplasana... Kaç gece bir
sonraki günü düsünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yasayabilirdik düsünsene..!
Her sabahı birlikte karsılamak vardı seninle. Gözünü açar açmaz ilk gördügün sey ben
olurdum ve sen benim yüzümde mutlulugu görürdün. Bu kentin sokaklarında el ele
dolasabilirdik. Girmedigimiz sokak kalmazdı. Bakıslara aldırmadan sokagın ortasında sarılıp
öpebilirdim seni. Bir sarkıyı sözlerini bilmesek bile bagıra çagıra söyleyebilirdik.
Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için
vapurların pesinden bıkmadan uçusunu izleyebilirdik.Paylastıgımız her an beynimize
bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek,
bir sonraki saati iki saatlik yasardık. Peki biz ne yaptık. Askı bir bekleyisin sırtına yükleyip
ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an askı yasamak varken, her gün birbirimizi
yeniden kesfetmek varken, bu yolda birer kasif olmak varken sürgünleri yasamaya mahkum
ettik birbirimizi. Bu sürgünlüge son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum.
Askta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun, en koyu sevdanın sözcüsüyüm . Onlar adına konusuyorum. Gözlerinin içine bakıp "Seni Seviyorum" demek istiyorum. Askın akısına kapılıp hiçbir
kaygı duymadan gidebildigim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin
sıcaklıgıyla irkilmek istiyorum. Yasama senin adınla anlam katmak, mutlulugu bulmak ve
bir daha kaybetmemek istiyorum. Seni istiyorum ! Canıma bir can daha katmak için, ruhumun
yalnızlıgına, yüregimin acısına son vermek için, daha mavi bir ''DENiZ'', daha mavi bir gökyüzü,
daha mavi bir sevda için...Seni istiyorum, Yarın, Öbür Gün, Öbür Hafta, Öbür Ay, Öbür Yıl degil.... ŞİMDİ
separate1ridimensionatalx5.gif

Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..

Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli...

Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.

Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bitanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.

Yoksun, gittin, tek başına koydun... Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n'olur dayanamıyorum.


Özlemek...
Neden bilmem ama özlemek işte.
Belki de görmediğini,duymadığını özlemek.
Onun senle bir olduğunu ,konuştuğunu,

gülüştüğünü hissetmek..

Aynı rüzgarın etkisinde ,bulutların üstünde gezebilmek ,
Karşına alıp ellerini tutup saatlerce konuşabilmek ,
Kıskanan yıldızların altında ,güneşin doğuşunu seyretmek ,
Kayalıklarda denize karşı oturup üşümek ,
sarılarak aynı hırkanın altına girmek
Sonu olmayan bir yolda çocuk masumiyetinde yürümek .
Beden hapisinden kurtulup ,

aynı musalla taşında yanyana yatabilmek.
Ne bileyim işte özlemek bu olsa gerek.
Ya seni yada ölümü özlemek..

separate1ridimensionatalx5.gif
tek.jpg
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor.....
sustum
sustu dudağımdaki şarkı gözlerimdeki şiir
yaraları yarayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız

sustum
bir ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
sustu benimle deniz
sustu deli dalgalar sustu martılar
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne

sustum
tuz basıp yaralarıma susutum
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece
kimse bilmiyor
kimse görmüyor

sustum..
sustu benimle gök,sustu benimle dağ sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız..
yaralı gönlümün sızıları konuşuyo
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
açıyorum uçurumlardan
kimse hissetmiyor....

saçlarını kokluyorum rüzgarların
dudaklarından öpüyorum hayatı
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar..
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
mendil silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor.....

ben sustum..
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor her gece dışarda inleyen rüzgar
gelmiyor bahar
kuşlar sevinmiyor
yıldızlar küs,ay üzgün
güneş doğmuyor acılar dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor hergece..
kimse bilmiyor...

acılarım konuşuyor kimse duymuyor
duymuyor
duymuyor
duymuyor

....
Bazı şeyleri yaşamadım, yaşayamadım desemde yüreğimin bedenime yaşattığı ve hissettirdiği duyguların adını aşk diye koyuyor, bunu gerçek yaşamıma sevgiyle işliyorum. Bu sanal dünyada büyük puntolarla yazılan aşklarda, gerçek dünyada renkli bir yaşamla sunulan sevgilerde hep geçici romantizm aranıyor, yaşamın içerisinde bir yerde durupta etrafınıza baktığınızda bunu görebilirsiniz, anlık, gündelik ve geçici yaşamın geçici hevesleri tüm bu arayışlar. Aramakla koşturan bu yaşam benim penceremle sadece başkalarının yaşamı, başkalarının güdümünde tamamen başkalaşan bu yaşamda kendim olabileceğim bir yaşamı aradım hep, aradım ama kendi yaşamımı bulamadım, kelimelerimi duyurmak, harflerimi ordan oraya savurmak yetmedi. Hep yıllarca içimde biriktirdiğim sevgi düşlerimle uyuyan bir yaşamdaydım ama olmuyor durup dururken bir rüzgar beni uyandırıyor, bir rüzgar sanki içimi ısıtmak için yönünü bana çeviriyor ama görmemeli duymamalıyım sadece sessiz bir sonbahar olmak istiyorum. Hep ileriye bakmayı öğütlerdim çevreme ama gözlerimi her kapattığımda geriye doğru bir yolculuk yaparım nasıl geçmiş bunca zaman ne çok şey yaşanmış, hiçbirşey yaşayamadan. Oysa hep insanca düşlerim, sevgiden kanatlarım, çiçeklerden yüreğim vardı, görülmedi, duyulmadı, hiçbiryere gidemedim, konamadım ama gelenler çok oldu. Umutlar bağladığım adını koyamadığım gri dünyamın bir yerlerinde sevgiden yürekler, aşktan bedenler varken cansız bir kelebek misali kanatlarım üşüdü, pencere kenarında beklemekten yoruldum, giremedim aşkın yuvasına. Şimdi kendime soruyorum yaşamak her şeye yetebilen bir şey midir? Eğer öyleyse yüreğim neden ben bu dünyaya ait değilmişim gibi beni rahatsız etmektedir. Bence sevme ve sevilme isteğinin yaşama isteğiyle beraberce mutluluğu yakalaması gerekir. Belki bugün duygusal orucumu bozabilirim, mesela bir şiir yazabilirim, okunmayan şiirler kategorisinde benimde şiirlerim yerini alabilir ya da kendime yazacağım üç-dört cümle, bu dünyada sevgi anlarına her rastlayışımda olduğu gibi bir düğümün çözülüşü olur, mutluluğum olur özgürlüğüm olur. Sevmekle yaşama başladığım bu şehirde tanıdığım herkes bişeyler söylüyor bana, sevgiden uzak, biri birbirini tutmayan şeyler ve sadece verilen sözler ama ben sözler duymak değil yaşamak istiyorum sevgiyle yaşamak istiyorum. Benim isteklerim sanki bu şehirde geçmiyor beni kimse duymuyor beni kimse görmüyor, oysa sabahtan akşama kadar o kadar çok kişinin karşısına geçip duruyorum ki, beni yok saymalarına, ne hislerle nefes aldığımı görmemelerine inanamıyorum. Uzaklarda bir yerlerde değil burada, olduğum zamanda yaşamak istediğim deli dolu bir yaşam var;
bunun içinde bedenime fazlaca büyük gelen bir de yüreğim var...

040103ice_heart_md_clr_prv.gif
cryforu2ii3.jpg


an gelir...
siz, siz olmanın ötesinde bir yerde bulursunuz hayatı.
tüm görünür su götürmez gerçeklikler, o an anlam düşüşlerindedir.
an gelir...
ve siz bilir, hissedersiniz anlık mevsim değişimini.

bazen gökyüzünü uzayıp giden yolların ötesine çevirirsiniz.
beklentilerden sancılı demetlerdir bu.
etkiye tepki arayan insanı rol-model alırsınız.
beklenen güzeldir de beklemek bitirir kişiyi.
içten içe bir kemirgenlik hissiyatı hakimdir ruhunuza.
kalbinize aşırı doz sevgi enjekte edildiğinde
anarşik bir külfetle bakarsınız dünyaya.
kabına sığmayan duygusal hormonlarınızla gardınız düşer sevilene karşı.
politik polemiklere karşı dimdik ayakta duran ego,
ansızın bir kalbe yenilir.
an gelir...
seversiniz sadece ve rotası şaşar ömrünüzün.

karşınıza çıkan tüm fırsatlar ardınıza bilinçli bir hareketle itelenir.
tüm iyi-kötü fonksiyonlar, anlamlarınız içinde boşluktur.
kalbiniz aklınıza karşı sivrilir ve büklüm büklüm mantık döllerinden geçersiniz.
yürüyen kelimeleriniz vardır.
anlam biçemediğiniz olaylar ardı sıra cereyan eder içinizde.
an gelir...
işte ilk sevmenin tadıdır dudaklarınızda.

hiç bir olguya neden-niye-niçin'li sorular eklemezsiniz.
sonsuzluk gibi bir şeydir renkli dünya sizin için.
hayat flarmoniktir, guvaj boyalıdır ve kırmızı başlıklı kız romanıdır.
pürtelaş istisnalarınız oluşur.
narsistlikten egoistliğe yol alırsınız.
tüm maskeleriniz düşer birden bire.
kalbinizin gizem yüklü oyununda
kahraman-senarist-yönetmen sizsinizdir.
anlık bir hatayla kaybetme lüksünüz vardır elbette.
bir sözle düşersiniz eksikliğinizle.
an gelir...
acıyla yüzleşirsiniz.

korunaksız, kırılgandır kalbiniz.
bağırmak istedikçe nefessiz, dilsiz kalırsınız.
bir kadehlik morfinle acıya ket vurmak istersiniz.
tuşlar parmakların himayesinde çalışır istemsizce.
sayısızca yüz altmış karakter sıralanır iyimser dualar eşliğinde.
çiçek sırtına kartlar, kartların gövdelerine kelimeler düşer.
kuralı olmayan bir oyunda yerle yeksan olmuş ruhunuzla
yüzü morarmış kelimelerinizle dik durma çabasına bürünürsünüz.
sorularınız kalbinize gönderilir.
kalp destek ünitesi duygu hücrelerine yüklenir.
ve her soru sizi labirentlere çıkarır.
manzaranız, stresle içilen sigaralara benzer.
durmadan solursunuz, ciğerleriniz oksijen avına çıkar.
bitmeden bir tane daha, bir daha, bir daha...
eylemleriniz alenileşir ve kaybınız bitkinleştirir sizi.
an gelir...
ciddi akıl-kalp savaşının göbek taşında keselenirsiniz.

boşluklara sarılırsınız, titrersiniz.
ve an gelir...
o büyük boşluğunuzu başka bir yara ile doldurma gayretine düşersiniz.
ıslak kelimelerinizi silersiniz
ve an geldiğinden sadece sevmenin yetmediğini siz de farkedersiniz...



verilenler varsa özür (:
bu arada hepsi de alıntı ... Smile
Okunmamış mektupların yasak sevdaların kentinden geldim ben;
Kavanozlara hapsolmuş kırılgan güneşlerin

Kimsenin birbirine dokunamadığı sevgilerin kentinden.
İçimde kocaman bir acıyla
pek çok korkuyla geldim;
Ürkeklikle
kırılganlıkla umutsuzluk ve çaresizlikle geldim.
Aylarca hüzünle dolaştı bu şehirde gözlerim

Yalnızlık ve açlıkla;
Sevgiye açlıkla.
Bir bir tanıdım bu kentin ıslak ve yağmurlu köşe başlarını

Gözleri yaşlı çıkmaz sokaklarını.
Her kaldırım taşına dokundum

Her ağacına sarıldım
Her sesini ve sessizliğini dinledim.
Her ağıdını yaktım

Her kederine ağladım.
Acım hiç azalmadı

Korkum bir parça bile eksilmedi.
Daha da arttı yalnızlığım

Umutsuzluğum daha da çoğaldı.
Söylediğim her şarkıda

Yazdığım her şiirde daha da büyüdü kendimden nefretim.
Karanlık ve ıslak gecelerde gördüğüm her ışıklı camda acıyla dağlandı gözlerim
Pençe pençe kuru ağaç yapraklarına yazdığım sevgim günden güne yitti
gitti.
Sonra sen çıktın karşıma.
Bu kentin senin kentin olduğunu öğrendim

Bu ağaçların bu göğün senin olduğunu.
Bambaşka bir kimliğe büründü her şey.
O ışıklı camlardan birinin senin olduğunu öğrendim

Nefret etmedim ışıktan.
Sessizliği yırtan seslerden birinin senin sesin olduğunu öğrenince gürültüyü sevdi gözlerim.
Önce bir parça

Sonra bir parça daha...
Böyle böyle umut doldu içim
Acılarımdan sıyrıldım

Ölüme bile çare buldum.
Geldiğim kentin korku
dehşet ve acı doluyalan ve nefret dolu sokaklarını unuttum
Çığlıklarla yıkanan gecelerini unuttum.
Senin şehrin ağıtlar yerine türküler söylemeye başladı bana.
Mutlulukla tanıştı yüreğim

Yeniden sevgiyle tanıştı.
Sonra öğrendim ki...
Senin kentim benimkinden daha yalancıymış

Senin sözlerin benim kentimin çığlıklarından daha çok acıtıyormuş.
Öğrendim
senin ve kentinin sahte yüzünü; sonra çok sonra.
Ama bu kez kaçıp gidebileceğim bir başka kent yoktu
Kaçıp sığınabileceğim bir başka ben yoktu.
Acım
korkum ürkekliğim çaresizliğim;
Benden uzaklara gönderdiğin ne varsa
hepsi yanlarında yeni dostlarıyla
Yeni düşmanlarımla gelip yerleştiler içime.
Geceyle tanıştım yeniden
Geceyle tanıştım sonra... yeniden
Islak
sıcak demeden yürüdüm gecenin içinde
Yine ıslak ve karanlık gecelerde ışıklı camlara baktım
En çok senin camına baktım
O dalgın camın ardında başını masaya eğmiş bir şeyler yaptığını biliyordum;
Saçının yüzüne dokunduğunu

Elinin saçına dokunduğunu
Gözlerinin bana hiç gerçekten dokunmadığını biliyordum
Ağlıyordum.
Kimi zaman ben karanlık bir köşeden senin camına bakarken camda çocuk yüzün beliriyordu
Dalgın dalgın deliyordu karanlığı bakışların

Bana ulaşmıyordu
Bunun için bir çaba harcamadığını biliyordum.
Eski
harap bir mezarlık gibi kalıyordu boşlukta
Sen ışığı söndürüp başka dünyalara gittikten çok sonra bile gözlerin
O mezarlıkta bana ait bir ot
bir taş parçası bile olmamasının verdiği buruklukla
Senden nefret edememenin
Senin için hiçbir şey ifade edememenin verdiği yorgunlukla
Ertesi gece camlarla
Camınla buluşmak üzere gözlerimi ve bedenimi alarak
Kalbimi hep çok gerilerde bırakarak
Evim dediğim taş duvarların arasına dönüyordum sonra.
Sonra evime dönüyordum...
Kendimi sorguluyordum;
Korkumu
acımı yalnızlığımı sorulara boğuyordum.
Aynalardan nefret ediyordum

Kendimden nefret ediyordum ama yinede seni seviyordum.
Yasak sevdalar
okunmamış mektuplar kentinin insanı olduğumu;
Yasak sevdalara
acılara mahkum olduğumu bile bile seni seviyordum.
Acı çekiyordum

Parmaklarımla aynaları parçalıyordum
Aynalarla parmaklarımı parçalıyordum.
Ruhsuz camıma dokunup kanlı parmak izlerimle sana sesleniyordum

Yüzüme dokunuyordum paramparça ellerimle
Senin hiçbir zaman gerçekten dokunmamış olduğun yüzüme
İçimin resmine.
Acımı hissetmiyordum
acımı hissetmiyordun.
Rüyalarımda saçlarım gökkuşağına karışıyordu

Rüyalarımda dokunuyordun bana
Bu kent beni seviyordu rüyalarımda.
Bir zamanlar beni seven
dostum olan bu kent gerçekte nefret ediyordu benden oysa
Bu kent nefret ediyordu benden

Senin kentin olduğu için
Her toz zerresinde senden bir parça taşıdığı için.
Gidecek başka bir yerim yoktu oysa benim

Yüzümü gömüp yüreğimi gizleyebileceğim başka bir şehrim yoktu.
Yasak sevdalar kentine dönemezdim

Dönemezdim çünkü orası çoktan yerle bir olmuştu.
Başka bir şehre gidemezdim çünkü gözlerim bu kentin göğüne tutsak olmuştu
Karanfillere asılmış
yanmış kağıt parçalarıyla
Duvarlara hapsolmuş bomboş yüzlerle bile olsa bu kentte kalmalıydım;
Senin kentin olduğu için

Sen bu kentte olduğun için.
Ben senin umurunda değildim oysa biliyordum.
Biliyordum beni umursamıyordun.
Çoktan yeni ülkelerle buluşmuştu gözlerin

Yeni sayfalara yazı yazmışyeni sınırlar çizmişti ellerin.
Yeni anılara gülüyordu sesin.
Umutsuz aşkların çocuğunu unutmuştun çoktan

Resmim en ufak bir iz bile bırakmadan
Belleğinden bir ter damlasın karışıp gitmişti.
Bir ot parçası
boş bir kutu bir şeker kağıdı kadar bile değerim olmamıştı gözünde
Oysa sen

Eski fotoğrafları kaplayan
Onları gizeme boğan
Yaldızlı toz taneleri kadar değerliydin benim için;
Taşlar kadar

Kuru yapraklar kadar
Anılar kadar değerliydin.
Duvarlarımı süslediğim kuru gonca güllere senin adını vermiştim ben

Her şeyi isminle süsleyip
Kendimi bile isminle sevmiştim ben.
Her şeyi isminle sevmiştim ben;
Şimdi her şeye iyice sinmiş olan

Hiçbir şeyden silinmeyen isminle
Dudaklarımı kutsayan isminle.
Meydanlarda kırık ağaç dalları gibi kaldım sonunda

Savaş meydanlarında ağlayan
Yüzünü
Geleceğini kaybetmiş çocuklar gibi
Güneşi elinden alınmış ninniler gibi.
Sonunda ışıklı camından
yılgın bakışlarından kaçtım
Senden kendimden kaçtım.
Kendimden kaçtım.
İnsan kendinden ne kadar kaçabilirse

Kendini ne kadar dışlayabilirse.
Kendimden kaçmakla kaderimden kaçabileceğimi düşündüm

Başaramadım.
Yeni açmazlara düştüm.
Bu koca kentin sahte yüzünden kaçmaya çalışırken onun sokaklarında kayboldum.
Sonra bir gün;
Hiç görmediğim

Ama hep gözümün önünde olan bir yüzle tanıştı gözlerim.
Onun acılarını öğrenip anılarını dinledikçe

Yavaş yavaş kendi benliğimden uzaklaştığımı
Eski kabuğumdan sıyrılıp yeni bir kimlik kazandığımı hissettim
Ve bu yüzden kaçtım ondan;
Çünkü yeni bir yüz yeni acılar demekti
Bunu sen öğretmiştin bana.