Küçücük bir uzaklığa takıldı ayaklarımız.
Yüzüstü kapaklandık yere.
Kalplerimiz kanadı ..
Bayırlardan geçtik, yokuşlar indik,
dağ-tepe seğirttik ama ..
Biz seninle düz yolda yürüyemedik.
Alt tarafı gün batımı
birkaç yalnız yürüyüştü mızmızlandığımız ..
Alt tarafı, geceleri pencereden
buruk bir gülümsemeydi yıldızımıza,
böyle zorlandığımız ..
Ve tökezledik, düşmek istedik.
Biz gizliden gizliye bu uzaklığı sevdik galiba
Kapımızı vurmuş ta duymadık aşkı.
Kim bilir ne kadar beklettik.
Belki soğuktu üşüdü, kalkıp açmadık ..
Biz kapımıza gelmiş aşkın kalbini kırdık !
Çocuk gibiyim bugünlerde …
Her şeyden alınıyorum. biri azıcık içime dokunan bir şey söylese ağlayacak gibi oluyorum.
sanki sonu olmayan karanlık bir yoldayım da çıkış arıyorum.
Gülüşlerim bir türlü yansımıyor dudaklarıma hep yarım hep eksik günler yaşıyorum.
yüreğim ağır geliyor bana . hayata karşı bir yenilmişlik , bir boş vermişlik içindeyim.
Oysa kent uzun zaman sonra güneşe açtı kucağını bense nereye gitsem gri bulutları sürüklüyorum peşimden ..
güneş bir benim için doğmuyor nedense..
gece yarıları sıçrayarak uyanıyorum nicedir. nicedir huzurla uyumanın ne demek olduğunu unuttum
yeni güne dayanılmaz kalp ağrılarıyla başlıyorum.
tatsız tuzsuz bir hayat işte..
bu salak, bu saçma bu delice mutsuzluktan kurtulmak istiyorum
ama mümkün olmuyor nereye baksam seni görürken nasıl yapacağım bunu?
Bunca zaman sonra gidişinin beni böylesine teslim alacağını bilseydim “GİT” der miydim sana?
Gidişinin ardından her giden gibi bende iz bırakacağını ve sonra yok olacağını düşünüyordum.
Ama olmadı ben yüreğimden ve beynımden çıkardığımı sanırken senı sen saklanmışsın bir yere meğer hiç çıkmamışsın benden
meğer çoğalmışsın kök salmışsın şimdi yeniden çiçek açıyorsun ve yayılıyorsun bütün bedenime ..
Seni yok sayarken yaşamak daha kolaydı kalbimin önüne bir duvar örmüştüm aslında ben değil de sen örmüştün o duvarı bilmeden
acı özlem hüzün gibi duygular giremiyordu yüreğime .
kendimce rahattım bir yol tutturmuş gidiyordum öylesine ve beklentisiz
“ Olmazdı” diyordum ,”imkansız bir aşktı” diyordum, avutuyordum kendimi.
Özledim senı yar özlemimle baş edemiyorum artık “gel” desem gelirmisin? kollarını açarak koşarmısın bana?
Beni sensizlikten kurtarır mısın?
Kimi zaman yanlız kalırsın kimseler olmaz yanında
yalnız dogarsın yalnız ölürsün
ama asla bu ikisinin arasında yalnız kalmazsın
her zaman sığınacak bir limanın vardır...
Ama bazen hiç kimse yoktur hayatında, büyürsün...
Yarısı karanlıklar içinde kalan çocukluğuna ağlarsın.
Her doğum gününde yeniden yenilenirsin.
Geriye baktığında ya eksiktir hayatın ya da çok fazla dolmuştur...
Büyümüş bedenine aldanmasın kimseler,
ruhun hala çocuktur senin
karanlıklar içinde kalan çocukluğunu yaşarsın büyüdükçe.
Bazen korkarsın geceleri sevgilinin yanına sığınırsın,
bazen kimseler olmaz yorganı başına çekersin ağlarsın hıçkırarak...
Geride kalanların yasını büyüdükçe tutarsın, özledikçe çürürsün...
Aile kavramın yoktur senin aslında...
Çünkü ailen olmamıştır mutluluğu ararsın
belki sana sevgili gibi davrananlarda ..
Büyüdükçe hayatı anlarsın ve gitmek istersin bu şehirden....
Yazdıkların yalan olur, söylediklerin asla duyulmaz yok olursun...
Yol kenarındakı cafe,bir merdiven başı,beklenmedik bir mesaj,
sana söylemeden hayatından çıkıp gidenler,
aslında hepsi yalandır ya da senin en büyük günahlarındır bunlar ...
Büyüdükçe anladın yalnızlığın kavramını,hala büyüyorsun hala anlıyorsun...
Ama sadece hayatımın 2o yılını geride bırakıyorum bunları yazarken.
Ben bunları kendime yazdım...
Kendime hayatımı anlatırken,
büyüdüm artık ama hala cocuk kaldım...
Büyüdüm,serpildim,yaşıyorum ve şimdi buradayım...
Daha ne kadar kalırım?
Bilmiyorum...
içimdeki onca kalabalığa rağmen yalnızım...
Meğer ne çokmuşsun bende.Sen gittiğini sandın değil mi?Ben de öyle sanmıştım...Ama hayır...Her şeyinle kalmışsın, giden sadece bedenin olmuş.Ruhun bende kalmış, gözlerin bende...Hasretin bende kalmış, özlemin bende...
Sen bende kalmışsın, ben yalnızlığın içinde...
Gözlerinin karasında şimdi gecelerim...Susuşlarının sessizliğinde hayallerim...Sessiz çığlıklar biriktiriyor yüreğim...Yağmura inat akıyor gözyaşlarım...Engel olamıyorum, engel olmak istemiyorum.
Yüreğimdeki bulutların resmidir onlar.Onlar katıksız bir sevdanın isimsiz şahitleridir.Dokunamam ki onlara...Onlar, bana senden tek hatıra.
Yağmur yağıyor bugün yine.Yüreğimin en kuytu köşelerine vuruyor damlaları...Sen de böyle bir günde gitmiştin...Yine yağmur yağıyordu, yağmura karışıyordu gözyaşlarım.
Sen anlamıyordun sevgili...Yüreğimden akanları yağmur sanıyordun.Bir sevda daha yağmura karışıyordu ve damla damla eriyordu aşk...Gözlerimizin önünde bir bitiş sahneleniyordu ve son perdeyi oynuyorduk ikimiz.Peki ama neden bu kadar zordu "Hoşçakal" demek?Zordu ; çünkü senden sonra "Hoşça" kalmak mümkün müydü sevgili, mümkün müydü?..
Sen yüreğimde, yüreğim avuçlarımda şimdi.
Yaşanmamış zamanlar, can çekişen umutlar kaldı bu sevdadan geriye...
Şimdi gitmelerin ve bitmelerin mevsimi...
Yüreğimi alıp gidiyorum ben de.Yalnızlığımı da yoldaş yapıyorum kendime...Nereye mi?Yağmurların hiç durmadan yağdığı en uzak sahillere...Belki , belki oralarda, bu sevdanın şahitleri, yağmura anlatırlar sevdamı, benim sana anlatamadıklarımı ...
Bu sevdaya kış düş ! tü…
Bu sevda kış(a) düş! tü....
Yüreğimin en sessiz haliyle sana sesleniyorum… Sen yine sağır ve dilsiz’i oynuyorsun… Bense suskunluğuma sığınıyorum… Oysa gözlerimde seni taşıyorum. Kimseler bilmiyor. Bazen bir ilkbahar oluyorsun bazen eylül… Ama en çok eylül de kalıyorsun… Ve ben en çok eylülü seviyorum…
Yalnızlığımda, düşlerimde, gecemde, gündüzüm de hep sen varsın… Tutsak mı ettim sana kendimi. Oysa ben bıraktım. Evet, ben bıraktım her şeyi… Sen benden elini çektiğin an…
Ayrılık rüzgârları esiyor… Bak eylül de geçti ekim deyiz… Ekim de geçecek kasım a döneceğiz. Mevsimleri takip ediyor sevdamız… Eylülde yapraklarımız döküldü… Ekim de kuruyor artık… Kasım da hiçbir şey kalmayacak demek ki… Sonra kar gelecek. Ayaz gelecek ve sen bunlardan sığınmak için yüreğime geleceksin… Ama yüreğim eylül de kalacak hep baharını bekleyecek… Bak yağmur yağıyor sevdamızın üstüne. Kapa şemsiyeyi… Rahmete kavuşsun bu sevda…
Ayaklarıma takılıyor sağır ve dilsiz oluşun… Çığlık çığlığa susuşumla bir değil binlerce kez öldüm… Damarlarımdan çekiliyorsun… Kış geliyor… Ayrılık rüzgârı esiyor… Ve yağmurla raks ediyorlar…
Evet…
Bu sevdaya kış düş ! tü…