AÄžLAMA FİLİSTİNLİ
Ağlama, Filistinli ağlama,
Elbet bitecek bu zulüm.
Caniler ölecek bir gün,
Ağlama, Filistinli ağlama.
Ağlama, Filistinli ağlama,
Sil gözyaşlarını.
Ağabeyin, baban ölse de ağlama,
Ağlama, bir gün intikamını alacaksın.
Filistinli Kız
Ben Filistin gülistanında
Binlerce çiçekten biriyim,
Ben Filistin'li bir kızım
Doğduğumdan beri yalnızım..
Hayatta kalmayı
Savaşmak olarak öğrendim Filistin sokaklarında,
Hükümsüz hürriyetleri kefen yaptılar
Belki de bu yüzden
Gülümsemeyi hiç beceremiyorum,
Burası Filistin
Nüfusu meçhul diyar,
Şehirlerin gözbebeği Kudüs
Mimsiz medeni kargaların yemi şimdi..
Burası Filistin
Ben Filistin gülistanında
Binlerce yaprağı üşüyen
Yetim çiçeklerden biriyim..
***Lübnan/sız/ İsrail Savaşı***
Babanın elinde cansız beden
Gözü açık bakıyor
Gümbürtü dinmek bilmiyor
Geceler boyu yaşanan kâbus
Gündüz füzelerin tepeden bakışı
Korkunç sessizlik
Yerlerde çimen yerine mermiler
Kızıla boyanmış güneşten sıcak asfalt
İnsanlar kül olmuş
Güneşin ışıltıları değil, görünen ateş
Nöbet başında İs(Az) rail
Gözyaşı söndürmez yangını
Çocuk bahçeleri bugün mezarlık
Sağ kalan küçük bedenlerin oyuncağı,
Şimdi içi boş magazin
O gülen resimler artık yok oldu
Yerine büyük küçük organlar
Havada uçuşan kollar, bacaklar
Değişen bir şey yok
Her an her yerde aynı görüntü
Ve bir savaşın dolu dizgin gidişi
Burası Lübnansız İsrail cephesi
TARLALARA ÇOCUK EKTİ FİLİSTİN
Çocuklar sokakta
Oynamaktalar
Çocuklar sokağı oynamaktalar
Ağızlarıyla
Bir kurşun geçer
Alın yazısı
Çocuklar yazgılarını oynamaktalar
Kan yazgısı
Birazdan kurşun
Sobeledi çocuklar
Çocuklar ölümü oynamaktalar
Gömleğinde kan kırmızı yamalar
Ölüm arkam
Sağım solum
Sobe
Çıkmayın çocuklar
Bu oyunda Yahudi var!
Filistin'de Bir Cansın
Bir damarın patlamasıydı
yüreklerden akan ağıt.
Kanların yapraklara sıçramasıydı
çiçeklerdeki ağırlık.
Güneşin toprağı kavuran sıcağında
Alevdeydi Filistin,
Yanıyordu Cenin...
Hava har, sokaklar dar
söndürmüyordu alevleri
gözlerden akan yaşlar.
Yağmurdan ıslanan yollar
kandan bir dere olduğunda
boynunu büktü fidanlar
yaprakları koparıldığında...
Bir çocuk büzüşmüştü köşede,
korkudan titriyordu
kaskatıydı elleri.
Nedenini bilmediği o sesler
kulaklarını yırtıyordu.
Tanklar
toplar
tüfekler
barış tanımıyordu ki
çocuk tanısın.
Çünki;
Sen de Filistin'de bir cansın...
Gecenin baskınıydı günü vuran
Korkunun baskısıydı saatleri çıldırtan.
Kuş olup kanat çıpmak yerine
Bombalardı havalarda uçuşan...
Bir çocuk ağlıyordu köşede.
Yanaklarında yaş
gözlerinde telaş.
Süt arıyordu
ölmüş anasının göğsünde.
Henüz rengi bilmeden
kanın rengine bulaştı elleri.
Kırmızıya boğulmuştu
anasının göğüsleri.
Biraz önce,
bebeğini emziren bir anaydı,
vurulup yere yığıldı.
Çünki;
O da Filistin'de bir candı...
Kurşunlar yaş sormuyordu,
bombalar hak vermiyordu.
şeytanlar, ille de can istiyordu
yaşı ne olursa olsun
yeter ki kan olsun...
Bir çocuk üşüyordu köşede,
çığlığı duyulmuyordu tank seslerinden.
Kara postallar
ölmüş anasını tekmelerken
toz doluyordu gözlerine.
Yanaklarındaki yaşlar
çamura karıştı.
Gözüdönmüş canavarlar
namluyu O'na çevirdiğinde
oracıkta canı çıktı.
Daha bir kaç aylık çocuktu ama
O da,
Filistin'de bir candı...
Yusuf Ziya Leblebici
Ölümü düşünerek yatanınız var mı ?
Gecenin bir vakti bomba sesiyle uyananınız ?
Sizinde çiçekleriniz kanadı mı ?
Babanızın elini tuttuğunuz bir anda,
Babanız gözlerinizin önünde kurşunlandı mı ?
Anneniz, abiniz, kardeşiniz esir alındı mı ?
Umutlarınız umutsuzluğa karıştı mı ?
Ya mezarlıkta yattınız mı ?
Ben çok yattım ...
Çünkü bizim evimizi, yurdumuzu mezarlığa çevirdiler !
Biz ölümle yatar şahadetle uyanırız !
Bizim çiçeklerimiz kanla sulandığından, kan kanarlar ...
Babamı gözlerimin önünde vurdular !
Ailemi esir aldılar !
Umutlarım sanki hiç olmamıştı !
Olamazdı ... Olmamalıydı ...
Çünkü ben FİLİSTİNLİYDİM ...!
Huzurumuza her an kurşun sıkılır !
Konuşup haykırmaktan yorulduğumuz için;
Sukutumuzla derdimizi anlatmaya çalışırız ;
ANLATAMAYIZ !
Yahut biz anlatırız ama kimse anlamaz !
İşte bu çaresizlikle çömeliveririz,
Yığılıveririz yerlere ...
Elimize yarım asırlık bir kitap düşer ..
Kitabın her sayfasında kanlarımız vardır.
Dün şehit edilen Ahmed ler dir.
Önceki gün şehid edilen Yasin ler dir.
Ve buyarım asıra kadar böylece gider ...
Sonra o kitapta göz yaşlarımız vardır !
Onurlu mücadelemiz !
Ve, asla ve asla bitmeyen, bitirilemeyen azmimiz !
Çünkü biz ELHEMDULİLLAH MÜMİNLERDENİZ !!!
Bizim ülkemiz geniş bir hapishanedir !
Biz güneşin ışıklarını beklerken,
Tankların namluları bize fener olur !
Biz semada ki kandilleri izlerken,
Yaylım ateşi bize yağmur olur !
Biz ay da yıl da hüznümüz dağılmak için denize giderken,
Uçaklar bize musallat olur !
Ardlarında küçücük bir kız bırakıp,
Tüm aile şehid olur !
Küçük kız çığlıklar içinde dir !
Küçük kızın feryadları yeri göğü inletirken,
Zalimler şampanyalar patlatır !
Yanan yürek !
Kanayan ciğer !
Paramparça olan ümitler !
Hiçbiri, hiçbir zalimin umurunda değildir !
Zira onlar zafer sarhoşluğu içindedirler !!!
Burası Filistin dir !
Burada kan ve gözyaşı vardır !
Gasp edilen toprağın,
Çalınan alın terinin adresi buradır !
Burası Filistin dir !
Burada yetim ve öksüz çocuklar vardır !
Karalar bağlamış anaların,
Masumken tutsak edilen babaların adresi buradır !
Burası Filistin dir !
Taşların ağladığı,
Yerin çatladığı,
Semanın zulme isyandan yarıldığı yer buradır !
Burası Filistin dir !
Görmek isteyen görsün !
Görmezden gelmek isteyen gözlerini yumsun !
Gözlerini bu vahşete yumanlarsa;
Milyar kere KAHROLSUN !!!
Burada görmezden gelinmeyecek kadar büyük acılar.
Zulümler, haksızlıklar var !
Buranın adı : FİLİSTİN !!!
Lokman HAMİTOÄžLU
Bağışlayın beni!
Kenarlarında renkli çiçekler olan mektup kağıtlarına yazmak isterdim.
Kelebek kanatları boyamayı,
Kuşların ötüşünü dinlemeyi,
Hatta uçurtma uçurmayı da öğrenebilirdim.
Bağışlayın beni.
Top ateşleri, bomba gürültüleri arasında doğdum ben.
Yaşım 13.
Ninniler yerine, makinelilerin takırtılarıyla büyüdüm.
Renklerden ilk önce, kan kırmızısını tanıdım.
Çiçeklerden önce, ölülerin arasında dolandım.
Hiç saklambaç oynayamadım kelebeklerle.
Üç yaşımdayken, en büyük abimi,
sekizimdeyken, ortancayı kaybettim.
Babamı ellerini bağlayarak götürdüklerinde dokuzundaydım.
Gömdüğümüzde onumda.
Ablam 15’inde terk etti evi.
15’inde kızlar okula gider.
17’sinde dantel örer.
Çeyiz sandığı düzer.
Bizim burada 15’inde kızlar savaşa gider.
Seçme hakkı tanımaz zorbalar bir genç kız olsan bile sana.
Ya evinde oturup ölümü bekleyeceksin.
Ha bugün, ha yarın diye diye yaşarken öleceksin. Ya da…
Ölümlerin ateşinden sesleniyorum size duyuyor musunuz?
Filistin’im ben anlıyor musunuz?
Ama yine de yaşıyorum işte.
Çünkü kanlı topraklarda büyürken yaşamayı…
Çiçek boyamayı değilse de, mezar taşlarında çiçek büyütmeyi…
Kelebek kovalamayı değil ama, tüfek tutmayı öğrendik.
Sokak aralarında mermi kovanlarından oyuncak yaptık.
Patlamamış el bombaları topladık.
Mayınların üstünde sek sek oynadık.
Bu kadar nefret, bu kadar acı arasında yaşamayı…
Karanlıklar arasından güneşe bakmayı becerdik.
Onun için kocaman ve karadır gözlerimiz.
Onun için hâlâ sımsıcaktır, düşmana taş atarken nasırlaşan minik ellerimiz.
Evimizi yıktılar dün.
Bir baştan bir başa mahallemizi yaktılar.
Mermi kovanlarıyla misket oynarken biz, üzerimize bombalar attılar.
Üç arkadaşım can verdi.
Üç küçük çocuk.
Bağışlayın beni, kurtaramadım!
Sarkmıştı omzumdan aşağı kanlı kolum, uzatamadım.
Elim düştü yere, kolum çaresiz…
Kanlarımız karıştı birbirine, arkadaşlarım sessiz.
İşte orada kankardeş olduk biz.
Gözlerim karardı önce.
Başım döndü.
Ama uyumak istemiyorum.
Uyursam arkadaşlarım bu dünyadan göçer diye korkuyorum.
Bağışlayın beni!
Tutamadım kendimi.
Yapıştırmadım alnıma, açık dursunlar diye gözbebeklerimi.
Kaybettim kan kardeşlerimi.
Yaşım 13.
Burada çocuklar çocuk olmaz.
Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar.
Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları,
beşiklere bile mezar kazar.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum.
Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistin’im ben anlıyor musunuz?