02-08-2009, Saat: 04:25 AM
MAHRUM!
Nerden gelmişiz böyle bir âleme
Gelmişiz buraya bu âlem nere?
Bir kör dövüş var bu keşmekeş hanede
Hane diye mi, düştük tımarhaneye!
Derdimizi söylesek de arzuhal
Yaratandan başka dert kime hâl
Zamanı perişan olmuş bu mahâll
Kimse yapmıyor ki artık hasb-i hal
Çaresizlikler içinde bî-çareyim
Elimden tutanım yok ki neyleyim
Ben bu âlemde acep kiminleyim
Kime el uzatıp yardım dileyeyim?
Alem-i Sır derki; gönülden kulun
Yok ki şu âlemde gerçek bir dostun
Muhabbet yok ise kardeşlik malum
Olduk bu dünyada hepsinden mahrum!
Alem-i Sır
* * * *
Arzuhal: (Arz-ı hâl) Bir iş için bir makam veya resmi daireye bir iş sahibinin verdiği dilekçe. İstida-nâme.
Hâl: Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Suret. Keyfiyet.
Mahâll: Mahall. C.) Yerler. Mekânlar.
Hasb-i Hal: Halleşme. Görüşüp konuşma.
Bî-çare: Farsça Çaresiz. Zavallı. Şaşkın.
Nerden gelmişiz böyle bir âleme
Gelmişiz buraya bu âlem nere?
Bir kör dövüş var bu keşmekeş hanede
Hane diye mi, düştük tımarhaneye!
Derdimizi söylesek de arzuhal
Yaratandan başka dert kime hâl
Zamanı perişan olmuş bu mahâll
Kimse yapmıyor ki artık hasb-i hal
Çaresizlikler içinde bî-çareyim
Elimden tutanım yok ki neyleyim
Ben bu âlemde acep kiminleyim
Kime el uzatıp yardım dileyeyim?
Alem-i Sır derki; gönülden kulun
Yok ki şu âlemde gerçek bir dostun
Muhabbet yok ise kardeşlik malum
Olduk bu dünyada hepsinden mahrum!
Alem-i Sır
* * * *
Arzuhal: (Arz-ı hâl) Bir iş için bir makam veya resmi daireye bir iş sahibinin verdiği dilekçe. İstida-nâme.
Hâl: Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Suret. Keyfiyet.
Mahâll: Mahall. C.) Yerler. Mekânlar.
Hasb-i Hal: Halleşme. Görüşüp konuşma.
Bî-çare: Farsça Çaresiz. Zavallı. Şaşkın.