:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Yalnızlık eski bir ezber ayrılık alışkanlık...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
:-gidiyor musun?.. gitmee hemen gitme... biraz daha kalll... kall....kal...
-???
-biliyorum sende onlar gibisin,sende gidiyorsun, ama lütfen gitme..
-???
-peki gidiyorsan şunu bil,seni sevdim..şmdi yeniden olması ne kadar zor olsa a git artık..Ben ayrılıklara alıştım,yalnızlığı ezberledim..sen şimdi istersen CEHENNEM in dibine git...






Anladım gidiyorsun daha öncekiler gibi
Hiç olmazsa son bir defa öp
Bu kadar zormu seni sevdim
Bir zamanlar demek öyle zor ki yeniden sevmek.

Yalnızlık eski bir ezber ayrılık alışkanlık
Sensizlik bana dost bana eş
Bu kadar mağdur olma inan sen olmasan bile
Hayat devam eder doğar güneş.

Susma veda ederken biraz gül birşey söyle giderken
Gitme hemen gitme kal biraz dur daha erken
Susma veda ederken biraz gül birşey söyle giderken
Gitme hemen gitme kal biraz dur daha erken.



alıntıdır...
sadece iyi olduğunu bilmek istedim
hangi koyunda ya da coğrafyada olduğunu değil!
nefes aldığını hissetmek istedim
ben uzakta değilim
gülüşündeki gamzeyim
sen gülümse ben hissederim..



Sözler ruhları verimli kılan, bereketli hale getiren çiy damlaları gibidir! İşte bu nedenle satırlara şebnemler damlıyor. Sen görsen de görmesen de ben bu satırların içindeyim! En az SENİN kadar bu satırların içindeyim! Seninle bu satırlarda buluşuyorum ama aramızda kocaman bir kıta var. Yaşlı bir ana kara parçasıyla savaşamam ben. Ruhumda kelebekler uçurtan adam ruhunun derinliğindeki hiçliğe teslim bugün! Ne bir ses, ne de haber gelmiyor artık senden! Kendi ruhum ne halde bilmiyorum! Çok yabancılaştığım bir dünyada en yakın olduğum benimde sende kaldı. Kendimden de ne bir ses var ne de bir haber! Nasılım bilmiyorum.. Bunu bana birinin söylemesi lazım. Nasılım bilmiyorum!

Bu git-geller içinde sana dokunmak için çareler arıyorum. Sana dokunmak ruhunu kavramaktan geçiyor. Senin ruhunu kavrayabilmek için, ruhundan kopan çığlıkları hissetmem gerek. Bunun için bende ruhumu nadasa bıraktım! Nirvana hayallerim yok benim. Ruhumu nadasa bıraktım, bir an olsun yanında olduğumu hissetmek için. Ama yapamadım! İçim çocuk benim; el tutmak ister. İçim çocuk benim; korkunca sarılmak ister. İçim çocuk benim; bir şey söylenmese de dönüp bakınca orada bir sığınak olduğunu bilmek ister. İçim çocuk benim, gözlerinin içinde olmak ister. İçim çocuk benim, gülücüğündeki gamze olmak ister!


Sen ruhunu nadasa bırakalı kaç kış geçti bilmiyorum. Sen kendinden gideli, benden gideli çok kış geçti. Sen kendi içine döndün ama dünya dışa açıldı. Zaman durmadı. Zaman değiştirdi her şeyi. İnsanlar kendilerini tutkularına kaptırdılar. Ürperten insan dehası ruhları sardı, doğa ölüyor. Sen ruhunu nadasa bıraktığından beri yağmur yağmıyor bu kente. Tüm lanetlenmiş yaşamlar birleşip şehrimize saldırdılar. Şehir insan mayasının özüyle tanışıyor artık bugün. Kapitalizm artık kendini olgu olarak ifade edecek bedenlerini şehirlere saldı. Suç artık tekel değil şehrimizde. Artık suç fabrikadan halka dağıtılır gibi! Suçun outlet’leri var benim şehrimde. Suç önce evde! Anneler suçlu önce! Öpüp, koklamak, incitmemek varken sürekli duygusal olarak örseledikleri çocukları karşısında suçlu anneler. Anneler bilmiyor ki ne kadar zenginler. Doğada her canlı ANA olamıyor! Doğa anneyi seçiyor. Doğada her anne SAÄžLIKLI ÇOCUK DOÄžURAMIYOR! Doğa sağlıklıyı ayırt ediyor. Allah baba taş etsin çocuğunu inciten anneyi.

Şehir artık senin şehrin değil! Benim şehrim de değil.. Bugün bir kız dinledim uzaktan. Senin yaşadığın kenti anlattı. İçimden bir şey kopup gitti. Ben sana geliş biletimi kaybetmişken o senin soluduğun şehrin kalbinden haberlerle geldi. Senin kalbinin attığı şehirde kalmış. Yürüdüğün sokaklarda yürümüş. Senin hissettiğin soğuğu hissetmiş! Benim sana gönderdiğim sokak güvercinine simit vermiş bile olabilir. Nefes alamıyorum. İçim acıyor. Günlerdir sesini duyamıyorum! Bu yalnızlıkla öylece kalmanın nasıl bir şey olduğunu bilir misin sen! SENİ mi geri istiyorum! Şu kızı birisi sustursun diye inlerken ruhum, Bir şehre aşık olunacaksa işte bu kent orasıdır dedi kız uzaktan. Duymak istemiyorum romantik şehir hikayeleri!



Ruhun hala nadasta olsun diye dua ettim! Allah baba duydu beni! Allah baba yağmur yağdırdı! Kar’a yağmur değdi. İlk kez dudaklarımın dudaklarınla buluşması gibi! Kar eridi! İçimin eridiği gibi kar eridi. Şehirde büyüyen zihinler bilmez, bir şehri şehir yapan içinde yaşattıklarımıdır. Sevdiklerimiz! Ailem burada benim! Kardeşimin mezarı! Dedem, anneannemde burada karşı yakada! Ama buradalar! Simitçi çocuk, mendil satan çocuk! Mahallem burada benim! Hala yaşama direnen sokağım! Ladin ağaçları, söğüt ağaçları, gelincikler burada! Hala mırıldanırım içimden "büyünce gelin olur mu gelincik" diye.. Bahçeli evimiz, içindeki dut ağacı! Çocukken oynağım en kıymetli oyuncağım toprağım, çamurum burada benim. Çocukluk hayallerim! Nevbahara direnen gençliğim! SEN! BURDASIN! En değerli mal varlığım zihnim benim! Zihnim eğer bir gün Alzheimmer’a yenilirse o zaman SEN’imi kaybederim. Zihnim olmadan yaşamak istemiyorum. SENİN olmadan! Yaşamamı biletlere bağlamadan solumak istiyorum..



Gördüğüm bu son kışı söze dökmedin. Bu kışı ne kadar yaşadın bilmiyorum. Senin yüreğin nisan, aklın eylüldü çünkü. Mevsim döndüğünde, kendinde keşfe çıkışın bitecek mi? Gelecek misin! Bu kendine yaptığın bi hicretti aslında! Onlarca döllenecek çiçek vardı zihin kıvamında sen rengini bulmaya çalışan. Yağmurdaki arı gibisin! Arılar yağmurda uçamazlarmış.. Arı olmak mucize aslında. Tüm havacılık kurallarına göre bir arının uçması hiç mümkün değilmiş. Olasılık hesaplarını alt üst eden bir durum bu.. Ama insan yasalarına göre! Görmeyen bi göze ne gösterilebilir ki? Hissedemeyen yüreğe..




Gel artık! Gel artık! Gel artık!
.. ve söyle büyünce gelin olacak mı gelincik?
büyüyünce senin gelinin olacak mı gelincik?
dua ediyorum usulca duy beni Ömer Hayyyam bizim için yazmış
bir çember olsa merkezinde sen,
kenarında ben
sen döndükçe beni
ben döndükçe seni görsem
ve öyle bir an gelse ki yarı çap sıfır olsa..

aLıntı
Hayaller kral, gerçekler soytarıymış hep


...Ve biz önümüzde dans eden o soytarıları hiç sevmemişiz. Hayallerimize taçlar giydirmiş, erkeklerimizi asker; kadınlarımızı fahişe yapmışız. Rüyalara yatmışız, krallıklarımızı görmek için. Soytarılara renkli kıyafetler giydirmiş, boyalar sürdürmüş, ateşten atlatmışız da yine de gerçeği sevememişiz. Karşısında gülüp durmuşuz sadece.

Krallıklarımız bir bir yıkılmaya başlamış sonra. Ve soytarıların boyaları akmış, çirkin gerçekler aynalara bakmışlar da kendilerini bile görmek istememişler ama bize yüzünü göstermişler, bu hep böyle olmuş masallarda, soytarı hayattı ve gidenlerin gelmediği yerdi belki de.

Ama bazıları, soytarıları sevebilenler onu güzel görenler ve maskelerinin ardını arayanlar krallıklarını yıkmaktan korkmamış, onlar gibiler kazanmış, hayal krallar kaybetmiş.

Ben ne kralları sevdim -çünkü korktum-, ne soytarılara güldüm. İkisini bir araya getirebildiğim zaman daha iyi yazacağım ve daha iyi yaşayacağım.
Ya siz?



alıntı...
"-yıkılışıma ayak uyduramıyorsun değil mi?

...yokluğun, uçurumdaki bir uçurum çiçeği gibi.
Yel değse göğsüme düşerim/ düşlerimle alay edip gülerim / yenilgilerim yokluğunda gizli hayat(ım)la oyun oynarım…

Kuralsızca!

Bilirim!


Sevmek, biraz acı çekmektir.

İşte buna aldanırım.

Yüreğim yokluğunda kalır da ben nasıl senden (vaz)geçerim.

Yüreğimi al nereye istersen oraya göm; zaten sensizliğin nefes alış-verişleri boşuna değil mi?

Sevgilim ben sende kalabalıklaşmadıkça nasıl yaşarım,
söyler misin?

—takvimler mevsimlere yenik düşer de nasıl puslu duvarlara çarpmam!


Nasıl gel-gitlerde yokluğunda kaybolmam...

ben sende bir ömür yoldaşlığına kandırılmışken; yaralarım derin kuyulardan kabuk bağlamışken,
söylesene cennet yüreklim yokluğuna nasıl aldanırım!

Bilirim!

Sevmek biraz acı çekmek;
yoksa hiçbir kül ateşe bu kadar sadık olamazdı.


Yanmak, bir sevgiliye ve yeniden yanmak;
acı çekmek belki de sessizce düşünmek, küllerinden sana doğmak...

Yokluğunda sevmek!

Çok sevmek . . .


sevgilim!

Ben sende kalabalıklaşmadıkça nasıl yaşarım, söyler misin?

-aykırı günlerdeyim.
Bir parça kırıldım!
Kader, içimdeki güzelliğini sünger gibi emdikçe yokluğun(d)a kalakaldım... Benzeri daha yüreğime saplanmamış mutluluktan uzakta kalmak ve hayata güler yüzlü bakabilmek; hayır sevgilim!

Ben bu çelişkilerde nasıl yaşarım?

Bilirim!

Sevmek, acılara da alışmaktı.

Yozlaşan iklim oyunlarına mevsimleşmekti.
Belki esmerleşen akşamlarda kaldırım taşlarına sarılmaktı.

Yokluktu!

Sevgiliden uzakta yaşamı kabullenme(me)kti...

(benzeri daha yüreğime saplanmamış mutluluktan uzakta nasıl yaşarım ...)

—takvimler mevsimlere yenik düşerse ve seni benden alırlarsa sevdiğim, inan bu hüzünlü bedenimi her şeyden uzaklaştıracak çarelerde yaşatırım; öldürürüm!

Ruhum yine seninle çarpar...

Yenilmem inan hiç kirlenmem!

Gelinmez yollarda kalacağımı bilsem de yine teslim olmam.
Sen varsan ömrümün en huzurlu yanında bunu bilirim!
Sana koşarım tutmasa da dizlerim...


—son bir defa görmek için nefasetini yokluğuna oynarım hayatımı...

Yaşamak sevgilide çoğalmaksa yanarım, küllerimden yine sana doğarım!


Bilirim!

Sevmek, sevgili için acı çekmektir...


Canım sevgilim yanılmadım!
Sadece sevdim...


alıntı...
Gelme yüreğimin üstüne bu kadar...
Canımı acıtıyor ağırlığın..
Taşıyamıyorum sensizliği,
Sensizlikte seni sevmeyi..
Ağır geliyor sevgin..
Eziliyorum altında..

Gelme yüreğimin üstüne bu kadar..

Attığım her adımda,
Önümde uçurumlar,
Gözümü her kapattığımda sensizliğin kabusu..
Veher yeni günde ayrılığın acısı..


Gelme işte yüreğimin üstüne bu kadar...
Sevgin acı veriyor..
Anlamıyor musun?
Uzak olmalı sen ve sana dair her şey bana...
Olmuyor...
Yapamıyorum…
Kaçtıkça sana ait olanlardan,

Bir bakıyorum boğulmuşum yine sevginin içinde
Ve ağırlığını daha çok
hissediyorum küçücük yüreğimin üstünde.
Nefes almak bile zor geliyor artık bana.

Gelme dedim
ya bu kadar yüreğimin üstüne..!
Bitiyorum yavaş yavaş …
Gelme,
Gelme.
Hissediyor musun acaba
bendeki bu yürek ağırlığını?
Neden hep unutmak istedikçe karşıma çıkıyorsun ki?
Neden ağırlığın
hiç hafiflemiyor?
Neden ben sensiz yaşamayı başaramıyorum?

Ve Neden bunları sana söyleyemiyorum
Çek artık sevgini yüreğimden ağır diyorum,
Çok ağır
Anlamazsın ki sen bunları.
Sen gerçek sevgiyi yaşadın mı hiç?

Bir yürekteki,
Diğer bir yüreğin ne demek olduğunu bilir misin?
Hiç benim yüreğimden görmek istedin mi kendini?


Bak!
Geldin yine yüreğimin üstüne olanca ağırlığınla
,
Nefes alamıyorum.
Kalbim çarptıkça daha da ağırlaşıyorsun
Ve ben her çarpışta bir kez daha
sessizce bitiyorum.
Ve sana sesleniyorum,
Gelme,
Gelme
GELME!!!!!
Yâda beni boş ver,
Sen tüm ağırlığınla gelmeye devam et,

Ağırlığını hiç çekme yüreğimden.
Hep orda kal…

alıntı
Kar yağsa bugün tüm aşklara. El ele tutuşsa tüm sevdalılar kar tanelerinin iç içe geçmesi gibi…Sevişse ruhlar bütünleşse birbirleriyle; ağaçların üzerinde elele tutuşan buz damlaları gibi… Bunalan tüm aşklar uçussa gökyüzünde sonsuzluğa yelken açar gibi. Kaçışsa uzaklaşsa tüm düşmanları aşkın kardan korkan korkaklar gibi. Özgür kılsa kar tüm aşkları tıpkı kendi gibi…

Kar yağsa bugün tüm aşklara. O minik yıldız taneciklerine yüklense tüm aşkların günahları. Temiz, tertemiz olsa tüm aşıklar. Tıpkı kar tanelerinin masumiyeti gibi…

Kar yağsa bugün tüm aşklara…Silip süpürse tüm ümitsizlikleri, yoklukları, yoksunlukları tıpkı yerlerdeki tüm pislikleri süpürdüğü gibi. Kaplasa üzerini kalın beyaz bir örtüyle tüm acıların; tıpkı evreni kapladığı gibi… Beyaza boyasa tüm siyahları yüreklerdeki, tıpkı evlerin damlarını apak yaptığı gibi…

Kar yağsa bugün tüm aşklara…Yok etse bütün mesafeleri lapa lapa yağan kar tanecikleri. Nasıl öpüyorsa sevdalı bir dudağı ücra bir köşede öyle öpse dünyanın öbür ucundaki sevgiliyi. Silse zamanı yeryüzünden tıpkı ona kapılan yüreklerdeki fırtınayı dindirdiği gibi. Camları buğulandırırken nazlı endamıyla, silse gözlerdeki buğuyu tüm saflığıyla…


Kar yağsa bugün tüm aşklara. İlk defa güneşin sarı kolları kucaklamasın sevgilerini diye dua etse sevgililer. Erimese karlar hiç aşkın üzerinden, kalsa bembeyaz bir düş gibi. Işık değil aşk ısıtsa sevgilerini. Teslim olsalar doğanın kara teslim olması gibi aşka tüm aşıklar…

Kar yağsa bugün tüm aşklara. Zamansız bir zamanda…Ertelememeyi öğretse sevdalılara. Nasıl ki karı izlemek için beklenmez; siz beklerken o lapa lapa yağan tanecikler bir anda diner ; öyledir aşk da , bekletmeye gelmez küser gider…

Kar yağsa bugün tüm aşklara…Uçsuz bucaksızlığın sihirli alemine kapılan tüm aşıkların dilindeki kilitler çözülse. İçinde buz olmasa aşıkların hüzünleri kar olup yağsa sevdalılarının üzerine. Kapatsa gözlerini tüm sevenler kar yağarken ve kar ile özdeşleşse bembeyaz bir masumiyetle…

Kar yağsa bugün tüm aşklara, lapa lapa, yıldız yıldız, bembeyaz düşlerle…Kar yağsa tek bir kez olsun tüm aşıkların yüreğine aynı anda; aynı kardan aşkı yaratsalar tipiye dönen beyaz tanelerle…

alıntı
HANİ BİR YAÄžMUR YAÄžARDA BAZEN

Birden aklınıza uzun zamandır haber alamadığınız eski sevgiliniz gelir

HANİ GÖK GÜRLER YA ARKASINDAN

Arayıp aramama arasında gidip gelirsiniz, içinizden bir ses ara demektedir ve o ses giderek yükselmektedir, telefon ellerinizdedir numaralar aklınızda dayanamaz dokunursunuz tuşlara

HANİ ŞİMŞEKLER ÇAKAR YA PEŞİNDEN


Oda sevinmiştir sesinizi duyduğuna, nasılsın diye sorarsınız ama aslında merak ettiğiniz bensiz nasılsındır

HANİ ISSIZ BİR YOLDAN GEÇERKEN


Duyduğunuz o ses o kadar tanıdıktır ki güven verir birlikte paylaştığınız anılar birer birer geçit yapmaya başlar önünüzden

HANİ BİR KORKU DUYARDA İNSAN

Sesini test etmeye çalışırsınız en ufak bir heyecan kırıntısını kendinize yonmaya çalısırsınız,demek oda etkileniyor dersiniz ya da tam tersi sesindeki soğukluğu algılamaktan korkarsınız,o soğukluk size dair içinde hiç bir sey kalmadığını gösterir ve bununla yüzleşmek o an hiçte işinize gelmeyecektir

HANİ BİR ŞARKI SÖYLER İÇİNDEN

Söylemek istediğiniz o kadar çok sey vardır özledim demek istersiniz ama bunu içinizden söylersiniz aynı şekilde karşılık görememeyi kaldıramıyacağınız için tedirginsinizdir

HANİ ESKİBİR RESME BAKARKEN

Sahi neden ayrılmıştınız siz neydi bu aşkı bitiren düşündüğünüzde ne kadarda anlamsız gelir belki basit bir kavga belkide bir kıskançlık belki bir ihanet ama artık hiçbirşeyin önemi yoktur artık oradasınızdır onun yanında gözünüzün önünde hep onunla olduğunuz anlar vardır

HANİ YILLARI SAYARDA İNSAN

Ayrıldığınız anlarda ne kadar umutsuzdunuz günler geceler geçmek bilmedi tek tek sayardınız ama bitmezdi

HANİ GÖZLERİ DOLARYA BİRDEN

Gözyaşlarınız hücuma kalkmaya hazır askerler gibi beklemektedir gözlerinizin içindeağlamamak için kendizi zor tutarsınız neden demek istersiniz neden bitti ,diyemezsiniz dudaklarınızı ısırırsınız içinize akan gözyaşları çaresiz zayıflığınızı anlamasını istemezsiniz


HANİ YILDIZLAR YANIP SÖNERKEN

O'ydu yıldızınız bir zamanlar siz her yıldıza o'nun adını verirdiniz

HANİ BİR YILDIZ KAYARDA BİRDEN

Ama yoktur o yıldız,artık yıldızsız gecelerde yaşamaya mahkumsunuzdur ya da kendinize başka bir yıldız bulmuşsunuzdur

HANİ BİR TELAŞ DUYAR YA BİRDEN

Ne yapıyorum ben diye sormaya başlarsınız bir anda telefonu kendine iyi bak sözleriyle kaparsınız ve uyuyakalırsınız sabah uyanır ve sorarsınız neydi bu cevabı yoktur çünkü;

İŞTE ÖYLE BİR ŞEY dir bu o an yaşadığınız ve belki bir daha hiç yaşayamayacağınız bir şey...

ALINTI
AÄžLAYAN Mİ AÄžLATAN MI SUÇLU OLAN ?

zaman çabuk geçsede hafızalardan silinmeyen okadar anılar varki yazmaya kalksam değil sayfa roman olur benim hayatım,,

nere baksam sen gelıyorsun aklıma sevdığım
tutupta bırakamadığım avucumda ki hayatım
hatırlarmısın ne kadar da güzeldi başlangiçlarımız
biliyorum unutmamışsındır aklındadır ama sen nerdesın
kim bilir şimdi hangi uazak kalmış yerlerdesın ta uçlarda
ben senin nerde olduğunu düşünmüyorum birtanem
çok zaman geçtı sen hala senmisin ve hayattamısın

bilirmisin her gecen zaman ve sen hala aklımdasın
bilirmisin gözleri yeşil ceylan hala eskılerde benim kalan.
belkı bir gün çıkarsın diye ve ben hala aynı yerdeyım,
geçsede zaman doğmasada güneşim eminim bir gün
çıkıp bır yerden işte ben geldım diyeceksın o zaman
hayır bu imkansız biliyorum olsun ben oyle farzedeyım ,


Evet sevgili şair dostlar burda sizlerle hayat hikayemi paylaşmak kısaca özet le anlatmak eskiye dönüp şöyle yeniden o anılarımı yaşamak istedim belkide kimbilir.

bundan yıllar once yani o zamanlar körpecik bir genç kızın bu güne kadar yaşamiş acı dolu aşk hikayesidir. bu kimilerini belki üzer kimbilir belkide ağlatır şu bir gerçekki okuyan bir defa ağlar bense her gün ağlayanım..ağlayan degildir ağlatan dır tek suçlu olan ..
kim sevmedıkı kım üzülmediki ve kimler ağlamadıkı benim gibi ..
İlk AŞK nedir herkes bilir sanki kanat takmış gibi yükseklerede uçarsın hayaller kurarsın için içine sığmaz olur her şey sana çok güzel gelir tipki her şeyi sevdiğine benzetırsin gibi bir şey nere baksan hep onu görürsün rüyalarını süsler birde ondan güzeli yoktur ondan iyisi yoktur hele onun gibisi hiç yorktur dünyada gelir sana..

işte benim aşkımda bana böyle geliyordu bir tek o öyle bakar bir tek o böyle sever ve bir tek o tektır dersın yüreğinle seversın her şeyınle seversın özetle canını verecek kadar seversın..bende böyle sevdim ama canımı veremedım çünkü ,
uğrunda canımı verecek sevdığımı son görüşte kaybetmıştım bir daha görmemiştim ki canımı vereyım .. ama onu canımdan koparan tek suçlu hala hayatta ve her gün karşımda olması bana hiç bir zaman unutturamadığı canımdan kopardığı aşkımı hatırlatan hatıra tek kalan ..ve ben hala hayatı onsuz sıyah beyaz gören bitsede dolsada zaman başka evrene uçsam diyorum her zaman .....
yarım kalan bir aşka ve bir ömre bedel bir zalim oldu sebep .
Tek dileğim tüm aşkların kaderi mutlu biter sonları....sevgiyle kalın.

ALINTI
Korkularım var benim , şimdi bir tane daha eklendi

Git gide çoğalıyor, içimde, bu hepsine bedel bir korku

Yorgunum

Daha ne kadar dayanırım bilemem

Bambaşka bir şey , daha önce hiç hissetmediğim bir korku

Adını koyamıyorum

Belkide sen den korkuyordum

Şiddetinden değil, seni sevmekten dedim ya adını koyamadığım

Senin dışındaki tüm korkuları kucaklayıp, bir köşeye koydum

Sadece sen varsın ve benim hayatımı alt üst etmeye yetiyor



Uykularım kaçıyor

Televizyon seyredemiyorum , dışarı çıkamıyorum

Seni düşünmekle geçen zamanın hazzını hiçbir şey vermiyor

Gözlerim sürekli seni arıyor sanki sen her yerdesin

Bu seferde acabalar baş gösteriyor sivri, kıskanç, düşüncelerim de

Sonlandıramıyorum bir türlü beynimi kemiren soruları

Acaba gelecek mi?, gidecek mi ne yapıyor?

Beni sevecek mi? üzecek mi?

Offf……kafam çok karışık bak yine başladım titremeye

Üşümekten değil , bu seni her düşündüğümde oluyor bana

KORKUYORUM

Tehdit ediliyormuşum gibi hissediyorum

Tehlikedeymiş gibiyim….hani insan hiç görmediği şeylerden korkarmış ya

Kim demiş?

Görüyorum , dokunmak istiyorum,hissetmek

Yok ben sana bağlanmaktan korkuyorum

Beni bu ateşe atma ne olur düşerim dengem kayıp

Yanarım

Benim yaralarım iyileşmek bilmez yıllar geçse de üstünden

Korkuyorum acıtma canımı

Daha kimsin nesin tanımıyorum

Bazen yüreğinin eşiğinden girmekten çekiniyorum

Sanmıyorum bana yer olduğunu

O kadar sevgiyle dolmuş ki…

O kadar sevgiliyle dolmuş ki…

O kadar terk edişler , edilişler…

Bu sevdaların üstüne geç kalmışlığımla gelemiyorum

Sen sevmeyi de çok iyi biliyorsun

Bak ben bundan da korkuyorum

Yanlış giden bir şeyler var,biliyorum

Çünkü

Ayaklarım yerden kesiliyor ve hiç tanımadığım senin için

Şarkılar dinliyorum,sanki hepsi sana yazılmış

Sanki seni hep tanıyormuş gibi hissediyorum

Evet evet bir şeyler yolunda gitmiyor korkuyorum

Kontrol den çıkmaktan korkuyorum

Zulamdaki hasretler unutulmaya yüz tuttu

Sadece seni düşünüyorum

SEN…SEN…SEN…

SEN…aşk,şarkıların tek sahibi,şiirimin ilhamı,beslediğim umut

Yitik sevdam, ruh eşim,kafiyem,beklentim,

sevincim,zamansızım,karayağızım,

SEN en büyük korkum olmadan git,gideceksen….

Şimdi terket beni.ben yapamıyorum;şimdiye kadar hiçbir korkumu yenemedim

Hiçbir korkumdan vaz geçemedim

İstersen şimdi yaşayamadıklarımıza sitem et git,

İstersen sonsuza kadar kal ama

Büyük bir korkuyla nasıl sonsuz yaşanırsa

Öyle yaşarım seni,

BU BEDENDE SEVDANLA BEYNİME İSYANSIN....


alıntı
Çığlık çığlığa bir sessizlikten geliyorum

Boğazımda susa mahkûm edilmiş kelimeler
Usulca aralıyorum göz kapaklarımı
Kirpiklerimin öte yanı uçurum
Eğer gözlerimden bir söz kaçırırsam; biliyorum ki öleceğim
Fırtınalı bir günde patlak verecek cinayetim
Hayata sırtımı döndüm bekliyorum



Karlı istasyonda içimde kaybolmuş gibiyim
Avaz avaz suskunlukta kendimi arıyorum
Gölgeme bassam düşeceğim


Kaçarak uzaklaşıyorum
Ardımda bırakıyorum tüm iz düşümlerimi
Geceyi iki parçaya bölüyor yağan kar
İçimde sarhoş bir kadının ayak izleri
Bir oğlan çocuğu misketlerini fırlatıyor Haliç’e
Parça tesirli acılarımı cebimde taşımışım senelerce
Yanlışlarımı zaten yaşadım
Artık kendi doğrularımı yaşamalıyım

Hayat pis bir elma şekeri tadındaydı hep,
Çürüyen dişlerim değil düşlerimdi çoğu zaman
Ya hayat bize ağır geldi ya da biz hayatı ağırladık
Şimdi hangi kente sığınsam;
Kanım topuklarımda, cıva ağırlığında
Ne zaman elimi yüzüme götürsem;
Bir kadının gözyaşlarında boğuluyorum
Kadın iki eliyle tampon yapıyor ağzına
Bir aşkı daha kusmamak için,
Bildiği tüm küfürler can veriyor boğazında
Karlı istasyonda soluk alıp veriyor sayıklamalarım
Boş bir banktan seyrediyorum gece yayınını
Gece benim için seslendiriyor ‘’sorma ne haldeyim’’
Kirpiklerimin öte yanı uçurum
Eğer gözlerimden bir söz kaçırırsam; biliyorum ki öleceğim



alıntı...
Sayfalar: 1 2