02-18-2009, Saat: 07:23 PM
Evinizde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorsunuz; ama ne eksik bir türlü bulamıyorsunuz. Hatalarınızı keşfedin, dekorasyon tuzaklarına düşmeyin.
Planlamayı atlamak
Dekorasyona başlamadan önce ayrıntılı bir taslak hazırlamanın ve gerekli malzemelerin listesini çıkarmanın size ne kadar zaman kazandıracağını tahmin bile edemezsiniz.
Dekore ettiğiniz her bir oda için mekanın işlevine göre sorular hazırlayın: Oda hangi amaca hizmet edecek, yeterli priz var mı? Aydınlatma elemanları tavandan mı olmalı? Aksi geçerliyse odanın içinde dolaşan kablolar ile nasıl baş edeceksiniz? Eşyalarınız için akıllı depolama çözümleri üretmek de son derece önemlidir.
Varolan depolama üniteleriniz yeterli mi, yoksa takviyeye mi ihtiyaç var? Değişiklik uygulamak istediğiniz odaya check-up yapın. Her şey tamamlandığında neyin eksik olduğunu görme şansınız artacak, eklentilerle de artık puzzle tamamlanabilecek. Bu aşamada geriye son bir soru kalıyor: Nasıl yaşamayı tercih edersiniz; ciddi mi, yoksa rahat mı? Aydınlatma için ne tercih ederseniz edin, gözünüzü rahatsız etmemeli. Ayrıca belirli alanlar için o alana uygun spot, abajur gibi aydınlatma ögeleri kullanmaya çalışın.
Aşırı ya da yetersiz aydınlatma
Pek çok kişi için etkili bir aydınlatma düzeni yaratmak zor bir iş gibi görünür. Ancak aydınlatmanın üç aşamalı bir kuralı vardır, buna uyulduğu taktirde eviniz tam kıvamında bir aydınlatma düzenine sahip olacaktır. Öncelikle mekanda size herhangi bir görüş problemi yaratmayacak yeterli düzeyde bir aydınlatma sağlayın.
İkinci aşama belirli alanlarda kullanmak üzere ışıklandırma düzeneği oluşturmak. Örneğin, okumalarınızı yaptığınız berjerin kenarına ayaklı bir abajur yerleştirebilirsiniz. Üçüncü ve en heyecan verici aşamaysa, herhangi bir aydınlatma ögesiyle canlı, çarpıcı bir etki yaratmaktır.
Odayı belli alanları vurgulamak için bir tiyatro sahnesi gibi düşünün. Şöminenizin ya da duvarınıza astığınız ve size yıllar önce hediye edilen yağlı tablonun belki de fark edilme vakti geldi de geçiyor.
Bir renk kartelasına baktığınızda seçtiğiniz rengin odanız için en uygun ton olduğunu düşünebilirsiniz, ancak evin bulunduğu cepheyi de göz önünde bulundurmayı unutmayın. Kuzey ya da doğu yönüne bakan evlerde soğuk bir ışık olacağı için sıcak renkleri tercih edebilirsiniz.
Benzer şekilde batı ya da güney yönüne bakan mekanlarda güneş ışığı daha fazla olduğundan sıcak renkler fazlasıyla baskın görünebilir bu sebeple daha soğuk renkleri kullanmaya çalışabilirsiniz. Aydınlatma elemanları renkleri olduğundan farklı gösterme eğilimindedir.
Örneğin floresanlar mekana yeşil gölge verebilirler. Renk kartelaları ile yola çıktığınızda tam tamına istediğiniz renk etkisini elde edemeyebilirsiniz. Bu sebeple büyük levhalarda deneme çalışması yapabilir, bu levhaları bütün odalarda tek tek deneyerek ışık açısına göre renk etkilerini gözlemleyebilirsiniz. Aynı zamanda alışveriş yaparken yanınıza alıp döşemelerinizi ve mobilyalarınızı buna göre seçebilirsiniz.
Odanın ruh halini göz önünde bulundurmamak
Pek çoğumuz ev satın alırken ''işte bu ev'' dediğimizde bize o evi satın aldıran his, mekanın bize kendimizi iyi hissettiriyor olmasıdır. Fakat iş dekorasyon aşamasına geldiğinde mekanların ruh hallerini çoğu kez es geçeriz.
Kırmızının bazı tonları agresif bir etki yaratırken, yeşiller rahatlık hissi uyandırır, maviler ise soğuktur ve davetkar değildir. Öteki taraftan pastel ve pembemsi tonlardaki bir renk pek az insanda olumsuz bir etki uyandırır.
İşte bu sebeple evinizde öyle renkler seçin ki konuklarınız evinizde sizin hissetmelerini istediğiniz ruh halini yaşasınlar. Mobilyalarınızın nasıl düzenlendiği ve geçiş alanlarının ne kadar etkili kullanılabildiği de bir o kadar önemli.
Ters bir alanda duran bir koltuğun mekanda hissettirdiği etki her şeyi alt üst edebilir. Mekanı düzenlerken en ince ayrıntısına kadar plan yapın. O odayı kaç kişinin kullanacağı, kaç girişinin olduğu, insanlarının içeceklerini nereye koyabilecekleri, televizyon izlerken başka insanların giriş ve çıkışlarının engel oluşturmaması, çekmecelerin etraflarındaki mobilyalardan bağımsız bir şekilde rahatlıkla açılıp kapanıyor olması göz önünde bulundurulması gereken noktalardan birkaçı.
Oran konusundaki yanılgılar
Dekoratör adayları için mekanın ve mobilyaların boyutları arasındaki dengeyi yakalamak güç olabilir. Çok beğendiğiniz bir şömine tasarımı yüksek tavanlı bir mekanda kaybolup gidebilir.
Ya da küçük mekanlar için neredeyse oyuncak boyutlarında mobilyalar seçilmesi mekanın tüm albenisini yitirmesine sebep olabilir. Bu gibi yanılgılara meydan vermemek için mekanın ve mobilyaların ölçülerinin bir taslağını yapabilir ve mobilyalarınızı bu ölçekte yerleştirebilirsiniz.
Yaptığınız taslakta oran konusundaki dengesizlikleri yakalama şansınız doğacaktır. Ayrıca dekorasyon dergilerindeki yaşam alanlarını inceleyebilir, neyin neden etkili sonuçlar doğurduğunu görebilir, böylece yanılgılarınızı minimize edebilirsiniz.
Desen konusu da en fazla çekimserlik gösterilen konulardan biridir. Geniş mekanlarda genellikle büyük desenler tercih edilirken, küçük mekanlarda düz dokulu, sade döşemeler seçilebilir. Desenli yastıklarla istenilen canlı etki elde edilebilir.
Gereksiz stil karmaşaları
Bugünlerde birden fazla dekorasyon tarzını bir arada kullanmak çok popüler. Aslında tarzla ilgili kuralları yıkmak açısından cesur bir atılım. Bir çoğumuzun yıllardır atmaya kıyamadığı mobilyaları vardır.
Antika parçalar ile modern tarzı bir araya getirmek istediğinizde yapmanız gereken ikisi arasındaki dengeyi kurabilmektir. Mobilyaların şekilleri arasındaki uyuma dikkat etmeniz gerekir. Yükseklik ve genişlik arasındaki oranı ayarlamaya çalışmalısınız. Aynı zamanda köşeli unsurlar ile yuvarlak hatlı parçaları kombine edebilirsiniz.
Doğru dengeyi sağlamak demek bütün evinizi sil baştan kurmak değil, aksine sahip olduklarınızı kendi dokunuşlarınızla yeniden kazanmaktır. Düzen oluşturmanın diğer bir yolu ise insanların evinize ilk adımını attığında nasıl hissetmelerini istiyorsanız o şekilde düzenleme yapmaktır.
Konuklarınızın evinizi davetkar ve sıcak mı bulmasını istersiniz, yoksa modern ve şık mı? Bir konsept belirleyerek bu konsepti tamamlayan parçaları dekorasyon dergilerinden kesebilir, tüm bunları hatırlatma panonuza asarak zaman zaman değişiklikler yapabilirsiniz.
Mekanın akustiğini göz önünde bulundurmamak
Son yıllarda insanlar iç mekanlarda daha sade düzenlemeleri tercih ederken bunları sert yüzeylerle kombine etmek eğilimindeler. Halbuki sert yüzeyler, kimi zaman ortamın akustiği açısından ciddi problemlere sebep olabiliyor.
Mekandaki sesler iyi yalıtılmadığı takdirde televizyon ya da ev sinemanızın ses kalitesi önemli ölçüde bozulabilir, ayrıca komşularınızla da ciddi sorunlar yaşayabilirsiniz.
Bu sorunu ortadan kaldırmanın yolu daha yumuşak dokular kullanmaktan geçer. şönil, kadife gibi ses emici kumaşlar ile yalıtım sağlayabilirsiniz. Ses emici duvar kağıdı, ahşap yer döşemesi, kalın bir halı, kalın güneşlikler ses yalıtımı sağlamanızda size destek olacaktır.
Renkler konusundaki çekimserlik
Pastel renklere duyulan ilgi ile birlikte pekçok kişi rahat bir nefes aldı, çünkü renk kombinasyonları için artık saatlerce vakit kaybetmeye gerek kalmadı. Aslında evde soluk ve donuk bir hava oluşması gibi bir riski de yok değil.
Ancak evler son zamanlarda yeniden renklenmeye başlıyor. Sahip olduğunuz pastel renkli döşemeleri tonlayan canlı reklerdeki duvar kağıtları ya da boyalarla siz de evinize renk katabilir, onu daha ilgi çekici ve eğlenceli bir mekan haline getirebilirsiniz.
Renk çalışmasını başlangıç aşamasında yaparsanız iş eyleme geldiğinde daha emin adımlarla ilerleyebilirsiniz. Yer döşemenizi boş bir levhanın en altına yerleştirebilir, mobilyalarınızın ve döşemelerinizin renklerini gösteren numune parçaları bu yer döşemesi üzerine atabilir, tonlayıcı renkler ve yastıkların desenlerini gösteren kumaş parçalarını rulo yaparak küçük bir örnek çalışma hazırlayabilirsiniz.
Gözden kaçırılan ayrıntılar
Bir mekanda kullanılan renk, desen ve döşemeler ne kadar güzel olursa olsun estetik mükemmeliği yaratan ya da tamamen alt üst eden ayrıntılar mimari ayrıntılardır. Bu demek oluyor ki lamba anahtarlarından kapı kollarına kadar her ayrıntıyı tek tek düşünmeniz gerekiyor.
Son aşamaya geldiğinizdeyse elinizde neler olduğunu tek tek gözden geçirin ve bütün bu ayrıntıları bireysel değil de bütünselik içinde değerlendirin. Küçük ayrıntılar da olsa üzerinde durduğunuz unsurlar, uyum yakalamak açısından etkili bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımdaki parola ise sade ama tutarlı çizgileri her zaman her aşamada koruyabilmektir.