02-22-2009, Saat: 09:50 PM
“Şimdi kalbimin atışı hızlandı.” Şimdi diyorum, şimdi dudaklarını kıpırdatacak ve güzel sözlerle her zaman olduğu gibi “s… s……..” diyecek hiç düşünmeden, son derece emin olarak hislerinden… Bunu düşünmek bile telaşlandırıyor beni. Şimdiden yanaklarım kızarmış, gözlerim sulanmış, ağlamaya hazır, damlalar gözümün ucunda akmaya hazır…
Sakın sakın ha söylemese, böyle sessizce yürüsek yan yana ve bir sonda… Hani senin gideceğin yer belli, benim de oraya geldik nerdeyse… Elimi çekmek istiyorum elinden. Nerde? Şans yok bana, öylesine kenetli uzun parmaklarınla… Göğsümde kor ateş, yanıyorum. Ağzımı açtım, sesim çıkmıyor. Ateşler içerisinde, bronşitli hastalar gibi yanıyorum… Seni görmek tekrar, acaba kaderde var mı? Yoksa son yolculuğa az mı kaldı? Hani o soğuk toprağın altına götüren meleğin kanatları, ne kadar uzakta bilemiyorum?.. Bir hıçkırık düğümü boğazımda. Yazık olmuş yaşadığımız kırk yıla. Tadına varmadan, beraber olmanın tadına varmadan, gönlümüzdeki yuvayı kurmanın tadına varmadan, romanımızı beraber yazmadan… Gurbet köşelerinde kalakalmışız.
Nedense ikimiz de sessiziz bugün! Acı hakikatin çanlarının çaldığı gibi veya bir hakimin “boşanmanıza karar verilmiştir!” diye yargıladığı gibi güneş altında sıcacık kalplerimizle ısınamadan, uzun uzun birbirimize bakıyoruz ve dönüyorum sana arkamı, gözümün köşesinden usulca inen damlayı göstertmeden…
Pis gururumu bilirsin...
alıntı
Sakın sakın ha söylemese, böyle sessizce yürüsek yan yana ve bir sonda… Hani senin gideceğin yer belli, benim de oraya geldik nerdeyse… Elimi çekmek istiyorum elinden. Nerde? Şans yok bana, öylesine kenetli uzun parmaklarınla… Göğsümde kor ateş, yanıyorum. Ağzımı açtım, sesim çıkmıyor. Ateşler içerisinde, bronşitli hastalar gibi yanıyorum… Seni görmek tekrar, acaba kaderde var mı? Yoksa son yolculuğa az mı kaldı? Hani o soğuk toprağın altına götüren meleğin kanatları, ne kadar uzakta bilemiyorum?.. Bir hıçkırık düğümü boğazımda. Yazık olmuş yaşadığımız kırk yıla. Tadına varmadan, beraber olmanın tadına varmadan, gönlümüzdeki yuvayı kurmanın tadına varmadan, romanımızı beraber yazmadan… Gurbet köşelerinde kalakalmışız.
Nedense ikimiz de sessiziz bugün! Acı hakikatin çanlarının çaldığı gibi veya bir hakimin “boşanmanıza karar verilmiştir!” diye yargıladığı gibi güneş altında sıcacık kalplerimizle ısınamadan, uzun uzun birbirimize bakıyoruz ve dönüyorum sana arkamı, gözümün köşesinden usulca inen damlayı göstertmeden…
Pis gururumu bilirsin...
alıntı