03-13-2009, Saat: 01:29 PM
Bilimadamları manevi bir güce inanmamızı sağlayan beyindeki 'Tanrı noktası'nı buldu. Araştırmaya göre dini inanışlarımız beynimizdeki üç noktadan kontrol ediliyor
Hristiyan, Müslüman, Musevi ve Budist kırk kişiden oluşan araştırma grubu üzerinde yapılan çalışmada katılımcılardan dini konular üzerine kafa yormaları istendi. Yöneltilen sorular karşısında 40 deneğin de beyninde aynı bölgelerin çalıştığı saptandı.
MRI taraması yoluyla yapılan saptamalarda, katılımcıların günlük hayatta diğer insanlarla etkileşim halindeyken duygularını ve hislerini kontrol eden bölge ile dinsel inançları kontrol eden bölgenin aynı bölgeler olduğu ortaya çıktı.
Bu da din olgusunun beyinde özel bir inanç sistemi şeklinde algılanmadığını, diğer sosyal kavramlar ve duygularla birlikte hareket etiiğini gösteriyor. Diğer taraftan bilimadamları ve filozoflar dini inançların biyolojik kökenli mi yoksa sosyolojik kökenli mi olduğunu tartışmaya devam ediyor.
Bazı evrimci teorisyenler de dinsel gücün olan inançların geçmişte insanlara hayatta kalabilme ve zorluklarla mücadele etme konusunda oldukça etkili olduğunu savunuyor. Öte yandan bir kısım düşünür de olayın tamamen beyinde gerçekleştiğini savunuyor. Başka bir deyişle konuyu beynin kendi kendini belli bir inanç sistemine adapte etmesine bağlıyor.
Ulusal Bilim Akademisi Dergisi'nde yayınlanan son araştırmada deneklerin ilk önce tüm dünyada ortak inanış olan 'Tanrı bize yol gösteriyor!' ifadesi üzerinde düşünmeleri istendi. BU soruda tüm deneklerin beyinlerinin ön kısmının çalıştığı gözlendi. Bu bölüm insanların birbirleri ile olan iletişimini sağladığı bölüm olarak biliniyor.
İkinci soru Tanrı'nın duygusal algısına yönelikti. 'Tanrı öfke dolu!' ifadesi deneklere söylendiğinde beyinlerinin şakak kemiklerine yakın sol orta bölümünün çalıştığı gözlendi.
Son olarak da 'yeniden dünyaya gelme' gibi daha soyut kavramlar üzerinde duruldu. BU soruda da sağ bölgenin çalıştığı keşfedildi.
Sonuç olarak tüm çalışmalar beyinde dinsel inanışları üç bölgenin kontrol ettiğini ortaya koydu. Araştırmacılar din olgusunun karmaşık birtakım kavramlardan meydana geldiğini bu nedenle de beyinde birden fazla bölgenin aktif görev yaptığını vurguladı.
Hristiyan, Müslüman, Musevi ve Budist kırk kişiden oluşan araştırma grubu üzerinde yapılan çalışmada katılımcılardan dini konular üzerine kafa yormaları istendi. Yöneltilen sorular karşısında 40 deneğin de beyninde aynı bölgelerin çalıştığı saptandı.
MRI taraması yoluyla yapılan saptamalarda, katılımcıların günlük hayatta diğer insanlarla etkileşim halindeyken duygularını ve hislerini kontrol eden bölge ile dinsel inançları kontrol eden bölgenin aynı bölgeler olduğu ortaya çıktı.
Bu da din olgusunun beyinde özel bir inanç sistemi şeklinde algılanmadığını, diğer sosyal kavramlar ve duygularla birlikte hareket etiiğini gösteriyor. Diğer taraftan bilimadamları ve filozoflar dini inançların biyolojik kökenli mi yoksa sosyolojik kökenli mi olduğunu tartışmaya devam ediyor.
Bazı evrimci teorisyenler de dinsel gücün olan inançların geçmişte insanlara hayatta kalabilme ve zorluklarla mücadele etme konusunda oldukça etkili olduğunu savunuyor. Öte yandan bir kısım düşünür de olayın tamamen beyinde gerçekleştiğini savunuyor. Başka bir deyişle konuyu beynin kendi kendini belli bir inanç sistemine adapte etmesine bağlıyor.
Ulusal Bilim Akademisi Dergisi'nde yayınlanan son araştırmada deneklerin ilk önce tüm dünyada ortak inanış olan 'Tanrı bize yol gösteriyor!' ifadesi üzerinde düşünmeleri istendi. BU soruda tüm deneklerin beyinlerinin ön kısmının çalıştığı gözlendi. Bu bölüm insanların birbirleri ile olan iletişimini sağladığı bölüm olarak biliniyor.
İkinci soru Tanrı'nın duygusal algısına yönelikti. 'Tanrı öfke dolu!' ifadesi deneklere söylendiğinde beyinlerinin şakak kemiklerine yakın sol orta bölümünün çalıştığı gözlendi.
Son olarak da 'yeniden dünyaya gelme' gibi daha soyut kavramlar üzerinde duruldu. BU soruda da sağ bölgenin çalıştığı keşfedildi.
Sonuç olarak tüm çalışmalar beyinde dinsel inanışları üç bölgenin kontrol ettiğini ortaya koydu. Araştırmacılar din olgusunun karmaşık birtakım kavramlardan meydana geldiğini bu nedenle de beyinde birden fazla bölgenin aktif görev yaptığını vurguladı.