:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Dostça
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5
dost013.jpg

Bu güzel paylasimina e-kartlarla, içimdeki dostlugu ve içinizdeki dostluklari bu sekilde ifade etmek istedim.

Tekrar tesekkürler.
dost008.jpg
dost004.jpg

Kiyilamayan gerçek dostluklar hiç bitmesin içinizde.
dostdedigin1.gif

Smile Smile
Yaşamımızda davranışlarımıza en etkili olan duyguyu uzun süredir arıyordum. Ölüm korkusu, başarısızlık korkusu, yalnızlık korkusu, kaybetme korkusu… Dikkatimi çeken şey ; bütün bu duyguların alt tabanında KORKU denen enerjinin var olduğuydu. Yaşamımızda olumlu ya da olumsuz bütün davranışlarımızın kökeni bu tanımdan filizleniyordu. Bir düşünce fırtınasının sonunda bir sonuç bulmuş ve limana sığınmıştım.

Ama hayır ; sorunlarım çözülmemişti. Çözülmesi bir yana, elimde bir sonuçla; ama bulunan sonucun sorunları çözemeyeceği doğrusu ile karşı karşıya kalmıştım.

Tanrıyı arıyoruz, kökenimizi ve nereye gideceğimizi anlamaya çalışıyoruz, Maya Takviminden kıyametin ne zaman kopacağını, kıyametle neler olabileceğini bulmaya çalışıyoruz. Yürüdüğümüz yolu unutup yürüdüğümüz yolun nereye vardığını bulmaya çalışıyoruz. Sonuca kilitlendik neredeyse… Ama yine de elimiz boş, umutsuzluk ile mutsuzluk arasında gidip geliyoruz.

Önemli bir soruyu sormamız gerekiyor belki de : yürüdüğümüz yol mu önemli, yoksa yolun gittiği yer mi? Benim inancım; yürüdüğümüz yolun, sonuçtan çok daha önemli ve kayda değer olduğudur.

Öğrenmeye çalışıyoruz; en çok birbirimize bakıp, birbirimizle kıyas yapıp bir takım sonuçlara varmaya çalışıyoruz. Çoğu kez birbirimize ayna olduğumuzun bilincinde olmayıp birbirimizden bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz.

Mistik anlayışta aslında en çok hoşuma giden tanımlamalardan biridir AYNA OLMAK. Aynı şekilde; en çok yanlış uygulanan yöntem de budur. Sadece sonuca endekslenen, içinde olduğu anın bütünündeki duygu ve düşünce algısının dışına çıkıp sadece varılacak limana odaklanıyoruz.İşte bu yüzden; öğrenemiyoruz, elde ettiklerimizle tatmin olamıyor ve hep eksik hissedişlerde kalıyoruz.

Çevremize bakalım; bize ayna olacağını düşündüğümüz kişide ne aradığımızı düşünelim. Tanrının ne olduğunu ondan gelecek bir sinyalle anlamaya mı çalışıyoruz ? Şu anda içinde olduğumuz 3. boyutun üstündeki 5. boyut ya da 7. boyuttun nasıl bir yer olduğunu mu bulmaya çalışıyoruz ? İnsanların birbirine ayna olması bizce bu mu ? Ben diyorum ki : Başka insanların bizde aradığını biz onlarda aramış oluyoruz. Onların bulamadıkları bizim bulamadığımız, bizim anlamadığımız onların anlamadığı oluyor. El yordamı ile bir takım nesnelere dokunup kimin tahmini daha tutarlı onu kestirmeye çalışıyoruz.

Biri bir şey söylüyor ; bunu nerden öğrendin diyoruz. Söylediği şeyin akla ve mantığa ve hissedişlere ne kadar yakın olup olmadığından çok, bizim inanabileceğimiz bir kaynaktan gelip gelmediğini anlamaya çalışıyoruz. Hiç bir şey öğrenemiyoruz, birbirimize ayna olmayı bir yana bırakın, elele daha çok uzaklaşıyoruz AYNA OLMA enerjisinden.

İnanin; varacağımız yer çok önemli değil. Biz zaten o yolda ilerliyoruz. Nereye varacağımızı anlamaya çalışmak varilacak yeri bulma açısından değil ama oraya varmanın araçlarından biri olarak önemli sadece. O zaman kendimize ve çevremizdekilere odaklanalım. Ne bildiğinden çok, ne yaşadığından,ne hissettiğinden, nasıl davrandığından bir şeyler almaya çalışalım. AYNA geleceği değil bugünü bize yansıtandır. Peki dostlar; biz aynadan bugünü mü öğrenmeye çalışıyoruz yarını mı, işte bunu düşünelim biraz.

Bizimle aynı şekilde davranan, bizim gibi düşünenleri arayıp o kişide bulduklarımızla kendimizi ve yaptıklarımızı onaylamaya çalışıyoruz. Ayna olmak bu değil ki… Yargılamaya başladığımız o ilk an karşımızdaki aynayı paramparça yaptığımız andır.

Karşımızdakini ne kadar bildiği ile değerlendirmeye ve ne kadar çok bilgiye sahip olduğu ile bize ne kadar ayna görevi yapacağını bulmaya çalışıyoruz. Bilgi, ayna görevi için yeterli mi sizce?

Karşımızdaki aynayı kendimizi görmek için parlatmaya mı çalışıyoruz, yoksa kendimizi görmeye korktuğumuz için onu bin parçaya mı bölüyoruz? İşte cevaplamamız gereken ana soru bu…

Ve son bir şey: Biz kendimize bile dürüst değilken baskaşına nasıl sağlıklı bir ayna görevi yapabiliriz? Aynı şekilde; karşımızdaki aynalardan kaçı kendine dürüst davranıp bize sağlıklı bir fotoğraf sunuyor?
Dost musun?
Dostsan, Yorulduğum zamanlarda,
Dilediğimce sığınabilmeliyim koylarına...
Seni bir çocuk kadar saf sevebilirim
Ve bir deli kadar art niyetsiz...
Uğruna seve seve hesabı şaşırırım...
Görmezden gelebilirim yanlışlarını...
Dostsan, mevsimince yağ...
Kışsan kar ol, güzsen yağmur...
Soğuğuna, sıcağına, esip savurmana itiraz etmem,
Senden, ille de bahar olmanı beklemem, ama
Dayanmalısın en şiddetli fırtınalarıma...
Belki de çok geldi bunca talep...
Bana karşı hiçbir mecburiyetin yok, korkma...
Sana fazla geldiğim ilk anda,
Arkana hiç bakmadan, dönüp gidebilirsin...
Geçip gidebilirsin, borçluluk hissetmeden...
Mutlaka bir açıklama da beklemem senden, ama
Gitmeye davranırsam bir gün,
Sen de karşımda set olma!
Dost musun? Öyleyse, canın canımdır,
Yoluna baş koymaya hazırım ya,
Başını da yollarımda isterim, unutma!



Dostsanda üstüne alınma!!
rose.gifNe güzeldir birine “İyiki Varsın” Diyebilmek..


Bu “biri” hayatınızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır. Bıraktığı derinlik de, devamında iyi damlalarını ardından getirmek de gecikmeyecek ve ”İyikiler” denizini oluşturacaktır.


Bu deniz berraktır. Ayaklara batacak çakıldan ıraktır. Ne kadar derine giderseniz gidin denizin dibi aynı mavilikte olacaktır.

Bu deniz suskundur. Sizi fırtınalarında savurmaz. Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir.

Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu anki gerçeklerle..

Bu deniz filizdir. Yeşilinin taze kokusu, yeni doğuşların müjdesidir.

Emekle beslenir, meyveleri çesit çesit renk renkdir.

Bu deniz paylaşımdır. Lokman ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir. “Ne fark eder ki” deyip geçmemektir. Binlerce deniz yıldızı sahile vurduğunda, ”hangi birini okyanusa geri göndereceğiz” dememektir. Bir tanesi için bile çok şey fark ettiğini bilmektir..

Bu deniz “Sevgi” dir.. Her harfinin hakkını vererek söylemek, değerini bilerek yaşamaktır.

Sözde değil Özde Sevmektir...

Bugün kaç kişiye “İyiki Varsın” dediniz?
rose.gif
arip İnsan

Ey çocuğum, sevgiler yalan, dostluklar yalan
Hayal ve oyunla, bir zaman da sen oyalan.

Yıllar ilerledikçe, maske düşer yüzlerden
Gönül kederle dolar, sevgi gider gözlerden.

Ne umdukların olur, ne vefayı bulursun
Bu çileli hayatta, yandıkça durulursun.

Hüzünlü bir hatıra kalır, sevdiklerinden
Peşinde gece gündüz, şevkle döndüklerinden.

Ne geçen gün gelir, ne o heyecan bulunur
Ne sevgisiz yaşanır, ne sevgiye doyulur.

Kaderin hükmü, nice ateşleri söndürür
Seni ezik yaşatır, ötekini güldürür.

Bir gün ayrılır yollar, eş, dost ve arkadaştan
Sen de yorgun çıkarsın, bu çileli savaştan.

Yıkılır içindeki o muhteşem saraylar
Yıpratır seni, nefse ağır gelen olaylar.

İnsanlar yalnız doğar, garip ve mahzun ölür
İnsan bu hakikati, sonbaharında görür.

Yılların yorgunluğu, gözlerinden okunur
Yalnızlık düşüncesi, can evine dokunur.

Kaderin kıskacında, yaşarken de ölünür
Yıllar geçtikçe insan, yalnızlığa gömülür.

Sızlanmak ve yanmakla, ne dert biter ne acı
Allah�a dönmektir, bu yalnızlığın ilacı.

Huzur arayan gönül, Hakk�la sükûnet bulur,
O'nunla ağrı diner, acılar unutulur.

Yaşamaktan gayemiz, Yaratanı bilmektir
İnsan gibi yaşayıp, insan gibi ölmektir.
Sevilmeli insan, hem de bütün kusurlarıyla sevilmeli. Zaten onu güzelleştiren birazda kusurları değil mi?. Neye yarardı insanların tam mükemmel olduğu bir dünya. Sıkıntısı çekilir miydi onun, hiç kötülüklerin bilinmediği yerde iyilikler nasıl bilinirki.
Kusur olmayan, çirkinlik bulunmayan bir ortamda mükemmelin ve güzelin ne kıymeti olur ki Zıtların bayramı değil mi burası? Ve zıtların çocuğu değil mi insan? Sevgi bağları ile sımsıkı bağlamalıyız kendimizi insana kusurları şefkat perdesi ile örtmeliyiz daima. Kusurlu insana şefkat beslemeliyiz, acımalıyız, sevgi örtümüzle kuşatmalıyız onun her yanını, kusurları ile baş başa bırakmamalıyız onu.
Başka meziyet aramaya gerek yok sevmek için insanı, insan olması bize yeter. Her şey sevilmeli yaratık olduğu için her şey, Yaradan dan ötürü sevilmeli. Zaten Allah her şeyi sevgiden , sevdiğinden yaratmadı mı? Ferde hürmetin bittiği yerde topluma hürmette bitmiştir. Bir insan öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir...
Yaptığı kötülükler birden siliniverir gösterdiği hürmet adına. O köpek bile olsa kabul görür, iltifat görür bu davranış. İyiliklerden hiçbirini, velev çok küçük de olsa küçük görmek doğru
değildir asla. Severler inanırlar birbirlerini, sevmeliler birbirlerini. Bağlanmalılar ayni vücudun azaları gibi birbirlerine. Birinin derdi hepimizin olmalı, sevinçler yansımalı birbirinin sevinciyle hepsinin içine .
Temizler temizlere yanaşır, pisler pislere yanaşır, herkes kendisi gibi olanla kaynaşır daima. Bu cazibe bir araya getirir kardeş yapar insanları Sevgi delil ister elbet, sevdiğinden bitip tükenmeyi gerektirir. Onun için belası çoktur sevgi yolunun. Onları aşmadan sevgiye ulaşmak imkansızdır. Sevgilinin kim olduğuna bağlı yolun zorluğu. O’ nu sevmek ayrı bir paye; fakat onun tarafından sevilmek daha başka bir mazhariyet. Ama ölçü şu; Sen onu ne kadar seviyorsan, Ondan o kadar karşılık görürsün. O’ nun senin kalbindeki yeri ne kadarsa, sende onun katında o kadar yere sahipsin. Evrenselleştirmek istiyoruz biz sevgiyi. Sevgi atmosferi sarsın bütün ülkeleri. İnsanların içi sevgiyle dolsun birbirlerine. O zaman güzel düşünenin güzel gördüğünü göreceğiz biz de. Lezzet alacağız yaşadığımız hayattan. Kusur görmeyecek o zaman gözlerimiz. boşlukları bakışlarımız dolduracak sürekli. Şeytan hissesinin ne kadar büyük olduğunu anlayacağız işlenen kötülüklerde, günahlarda. Hisse hisse pay edeceğiz islenen suçları. Nefis, şeytan, Zaaf, Toplum, Aile, Çevre suçluları arasında çok az bir hisse kalacak o zaman suçluya. Affedilebilir olduğunu göreceğiz o küçük hissenin.
Affedeceğiz o zaman canımıza kast edenleri bile. Can vereceğiz onlara sevgimizle
Unutma insanlar sevgilisiz yaşayabilirler ama sevgisiz asla. Sevginin olduğu her yerde güzellik, hoşgörü ve mutluluk vardır

[url="http://www.duygusuz.com/cikis.php?url=http://www.egitimaileforum.com/forums/images/bluefantasy/buttons/post_groan.gif"]
[/url]
Eğer hasta olmak istemiyorsan. ...

Reddecilik ve kendine saygı eksikliği kendimize kendimizi yabancılaştırır. Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar. Eleştirileri kabullen, bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

Eğer hasta olmak istemiyorsan. ..

Çözümler bul, olumsuz kişiler çözüm bulmazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler. Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat varolan en tatlı şeylerden birini üretir. Biz ne düşünüyorsak oyuz.. Olumsuz düşünce hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

Öyleyse hem olumlu düşün, olumlu ol ve sorunlar karşısında katılaşma : ÇÖZÜM BUL....
Sayfalar: 1 2 3 4 5