04-04-2009, Saat: 06:22 PM
Siz hiç gittiniz mi ya da gitmek istediniz mi? Yollara ya da başka diyarlara emanet etmek istediniz mi kalbinizi ve kendinizi?
Büyük çoğunluğun içten bir ‘Evet’ diyerek cevap verdiğini tahmin edebiliyorum. Kiminle konuşsam bu aralar ‘Her şeyi bırakıp başka bir yere gitme isteği’nden bahsediyor. Hayatından hoşnut olan yok. Hemen hemen herkes gitmek uzaklaşmak istiyor bulunduğu ortamdan. Mutlu olan da mutsuz olan da…
[b]Mutsuz olanın gitmek istemesini anlıyorum da mutlu olanın gitmek istemesini anlamıyorum. Sanırım onlara da mutluluğun huzurun rahatlığın her şeyin yolunda olmasının verdiği durumun bu monotonluğun kendine batması nedeniyle…[/b]
[b]Halbuki bu saydıklarıma mutluluğa ulaşmak için didinmez mi insan hemen hemen tüm hayatı boyunca? Bunlara ulaşınca da… Bir süre sonra bunları bırakıp gitmek ister. Alıp başını gidecek kadar cesur başlarken bir sebebi olsun ya da olmasın yerinde durup gözüpek savaşma kalıcılığına yenilir bu istek. Kalmanın onuruyla gidememenin burukluğu boğuşur içinizde bu kez.[/b]
[b]Alıp başını gidenler yok mudur? Vardır elbet ama çok azdır gidebilenlerin sayısı. Genç orta yaşlı fark etmiyor kim olursa olsun… Gidemeyenler çoğunluktayken…[/b]
[b]Gitmek istemeye rağmen bir türlü gidilemez. Belki alışkanlık belki güvende olmanın verdiği huzur hayatın yolunda olmasına sebep olan bu monotonluk ya da sıradanlığın sağladığı tekerrür gitmeye çok kolay engel olabiliyor. Aslında o an kuş olup özgürce uçmak yerine kök salıyoruz bulunduğumuz ortama; kendimize ve de hayatımıza ihanet ederek. O istek içimizde filiz vermişken her şeyi olduğu gibi bırakıp gitmek aşk bu durumda orada kalmak kendine ihanetidir insanın.[/b]
[b]Gitmek için bir sebebiniz olmalı. Yeni bir hayat yeni bir başlangıç farklı arayışlar heyecanlar dünyayı keşfetme isteği ya da kalbinizi çarptıracak size hayatta olduğunuzu hissetmenizi sağlayacak neden ya da nedenler olmalı bulunduğunuz yerden gitmeniz için.[/b]
[b]Uğruna savaştığınız şeyler nihayet bulmuyorsa sevilmediğinizi hissediyorsanız çevrenizdekiler sizi anlamıyorsa başarınız göz ardı ediliyorsa güvendiğiniz dağlara karlar yağıyorsa hayat mücadelenizde önünüze hep engeller çıkıyorsa… Ya da çok değer verdiğiniz insanlardan çok değil aynı değerin onda birini bile göremiyorsanız aynadaki gülümsemenize inat gözlerinizdeki hüzün o gülümsemenizi alt ediyorsa kalabalık bir ortamdayken bile yalnızlığı ta iliklerinizde hissediyorsanız her şeye rağmen mutlu olmak için çırpınadururken içinizi bir şeyler üzüyorsa gitmelisiniz tabii. Hem de hemen arkanıza bile bakmadan…[/b]
[b]Gitmek değil aslında zor olan yaşadıklarını geride bırakmaktır insana yürek ağrısı yaşatan insanın yüreğini burkan. Gitmeyip kaldığı vakit de kendi kalbi olacaktır burkulan belki de bir hayat boyu. Geceleri yastığına sarılarak ağlayıp sabah uyandığında yüzünde gülümsemeyle hayata devam ederek… Sahte bir gülüş ve mutlulukla en başta kendini kandırarak günleri tamamlamak… Nereye kadar?[/b]
[b]Öyle bir zaman gelir ki o sahte gülüşle beklenmedik bir anda çığ büyüklüğünde bir ağlayış yer değiştirir. Biriktirdiğiniz gözyaşlarınızın gözlerinizden değil de kalbinizden taşıp çağlayanlar gibi coşup önünde ne var ne yok çarpmasına bu çarpışlarda önüne çıkan anıları da kendinizle beraber içine alıp sürüklemesine tanık olursunuz. Bu tanık oluş sonrasında sular çekildiğinde ortaya çıkar uzun bir süre sahte gülüş ve mutlulukla bastırmaya çalıştığınız içinizdeki o gerçek kişi.[/b]
[b]İyi de bir hayat boyu çekilmez yaşanmaz ki bu ızdırap. Gereken yapılmazsa tozunu ne kadar yutmuş olursanız olun bu sahne ummadığınız zamanlarda defalarca tekrarlanır. Bu sahnelerin her tekrarlanışının sonrasında takılıp yere düşersiniz. Avuçlarınız dizleriniz kalbiniz kanar yaşamınız boyunca perdeyi kapatana kadar.[/b]
[b]Sorarım hayat boyu çekilir mi bu? Tabii ki hayır. İşte o yapılacak olan tek şey ne? Yapılacak olan şey çok bariz. Gitmek. Gitme zamanı geldiğinde cesaretinizi toplayıp gidin. Nereye olursa olsun… Giderseniz bir kez külleri savurursunuz sonra o küllerle yeniden başlarsınız ama gitmezseniz bin kat sürünürsünüz. Hatırlayın ve bilin ki sürünmek ölmekten bin kat beterdir.[/b]
[b]Bu konuda ilk adımı da ben atıyorum. Kim bilir belki cesaretlendiririm birçok kişiyi. Ama gidişim nedensiz değil.[/b]
[b]Gidiyorum. Buluttan ayrılıp da düşecek olan yağmurun kederiyle zamanında kalbime kök salmış olanın yaşattığı buruk ve yarım kalmış anıları sarıp yaralarıma ağaçların köklerini toprağa saldığı gibi sevgimi ve aşkımı o kalbe bırakarak[/b]
Büyük çoğunluğun içten bir ‘Evet’ diyerek cevap verdiğini tahmin edebiliyorum. Kiminle konuşsam bu aralar ‘Her şeyi bırakıp başka bir yere gitme isteği’nden bahsediyor. Hayatından hoşnut olan yok. Hemen hemen herkes gitmek uzaklaşmak istiyor bulunduğu ortamdan. Mutlu olan da mutsuz olan da…
[b]Mutsuz olanın gitmek istemesini anlıyorum da mutlu olanın gitmek istemesini anlamıyorum. Sanırım onlara da mutluluğun huzurun rahatlığın her şeyin yolunda olmasının verdiği durumun bu monotonluğun kendine batması nedeniyle…[/b]
[b]Halbuki bu saydıklarıma mutluluğa ulaşmak için didinmez mi insan hemen hemen tüm hayatı boyunca? Bunlara ulaşınca da… Bir süre sonra bunları bırakıp gitmek ister. Alıp başını gidecek kadar cesur başlarken bir sebebi olsun ya da olmasın yerinde durup gözüpek savaşma kalıcılığına yenilir bu istek. Kalmanın onuruyla gidememenin burukluğu boğuşur içinizde bu kez.[/b]
[b]Alıp başını gidenler yok mudur? Vardır elbet ama çok azdır gidebilenlerin sayısı. Genç orta yaşlı fark etmiyor kim olursa olsun… Gidemeyenler çoğunluktayken…[/b]
[b]Gitmek istemeye rağmen bir türlü gidilemez. Belki alışkanlık belki güvende olmanın verdiği huzur hayatın yolunda olmasına sebep olan bu monotonluk ya da sıradanlığın sağladığı tekerrür gitmeye çok kolay engel olabiliyor. Aslında o an kuş olup özgürce uçmak yerine kök salıyoruz bulunduğumuz ortama; kendimize ve de hayatımıza ihanet ederek. O istek içimizde filiz vermişken her şeyi olduğu gibi bırakıp gitmek aşk bu durumda orada kalmak kendine ihanetidir insanın.[/b]
[b]Gitmek için bir sebebiniz olmalı. Yeni bir hayat yeni bir başlangıç farklı arayışlar heyecanlar dünyayı keşfetme isteği ya da kalbinizi çarptıracak size hayatta olduğunuzu hissetmenizi sağlayacak neden ya da nedenler olmalı bulunduğunuz yerden gitmeniz için.[/b]
[b]Uğruna savaştığınız şeyler nihayet bulmuyorsa sevilmediğinizi hissediyorsanız çevrenizdekiler sizi anlamıyorsa başarınız göz ardı ediliyorsa güvendiğiniz dağlara karlar yağıyorsa hayat mücadelenizde önünüze hep engeller çıkıyorsa… Ya da çok değer verdiğiniz insanlardan çok değil aynı değerin onda birini bile göremiyorsanız aynadaki gülümsemenize inat gözlerinizdeki hüzün o gülümsemenizi alt ediyorsa kalabalık bir ortamdayken bile yalnızlığı ta iliklerinizde hissediyorsanız her şeye rağmen mutlu olmak için çırpınadururken içinizi bir şeyler üzüyorsa gitmelisiniz tabii. Hem de hemen arkanıza bile bakmadan…[/b]
[b]Gitmek değil aslında zor olan yaşadıklarını geride bırakmaktır insana yürek ağrısı yaşatan insanın yüreğini burkan. Gitmeyip kaldığı vakit de kendi kalbi olacaktır burkulan belki de bir hayat boyu. Geceleri yastığına sarılarak ağlayıp sabah uyandığında yüzünde gülümsemeyle hayata devam ederek… Sahte bir gülüş ve mutlulukla en başta kendini kandırarak günleri tamamlamak… Nereye kadar?[/b]
[b]Öyle bir zaman gelir ki o sahte gülüşle beklenmedik bir anda çığ büyüklüğünde bir ağlayış yer değiştirir. Biriktirdiğiniz gözyaşlarınızın gözlerinizden değil de kalbinizden taşıp çağlayanlar gibi coşup önünde ne var ne yok çarpmasına bu çarpışlarda önüne çıkan anıları da kendinizle beraber içine alıp sürüklemesine tanık olursunuz. Bu tanık oluş sonrasında sular çekildiğinde ortaya çıkar uzun bir süre sahte gülüş ve mutlulukla bastırmaya çalıştığınız içinizdeki o gerçek kişi.[/b]
[b]İyi de bir hayat boyu çekilmez yaşanmaz ki bu ızdırap. Gereken yapılmazsa tozunu ne kadar yutmuş olursanız olun bu sahne ummadığınız zamanlarda defalarca tekrarlanır. Bu sahnelerin her tekrarlanışının sonrasında takılıp yere düşersiniz. Avuçlarınız dizleriniz kalbiniz kanar yaşamınız boyunca perdeyi kapatana kadar.[/b]
[b]Sorarım hayat boyu çekilir mi bu? Tabii ki hayır. İşte o yapılacak olan tek şey ne? Yapılacak olan şey çok bariz. Gitmek. Gitme zamanı geldiğinde cesaretinizi toplayıp gidin. Nereye olursa olsun… Giderseniz bir kez külleri savurursunuz sonra o küllerle yeniden başlarsınız ama gitmezseniz bin kat sürünürsünüz. Hatırlayın ve bilin ki sürünmek ölmekten bin kat beterdir.[/b]
[b]Bu konuda ilk adımı da ben atıyorum. Kim bilir belki cesaretlendiririm birçok kişiyi. Ama gidişim nedensiz değil.[/b]
[b]Gidiyorum. Buluttan ayrılıp da düşecek olan yağmurun kederiyle zamanında kalbime kök salmış olanın yaşattığı buruk ve yarım kalmış anıları sarıp yaralarıma ağaçların köklerini toprağa saldığı gibi sevgimi ve aşkımı o kalbe bırakarak[/b]