05-12-2009, Saat: 08:05 PM
İfadesi alınıyor;
gayr-ı meşru konuşmalarıma, gayr-ı ihtiyari tanıklık eden dilimin
ve aynı sebepten gözaltında tutuluyor aşka dair sözlerim...
alfabemden sökülüp alınalı beri sesli harflerim...sessizlikteyim...
esaret kokulu diyarımda her şafak bir yaprak geri alınıyor takvimler.
güneşin kimliği gizli tutulduğundan,ince hastalık olan saatlerin yaraları kanıyor duvarlarda...
uygun adımlarla tökezlediğim kısık bir "sol" sesi şimdi, katı bir "es"le duralayan şarkımın tınısı..
hazan rüzgarlarının muzdarip darbeleriyle savrulan bir ağır yüreğin bana ait olduğu geçiyor kayıtlara.. uzaklara sürgün edilmiş bedenimin mahkeme tutanaklarında ... nedense susacakları bitmek bilmiyor, kağıtları zehirlemekten hüküm giyen sabıkalı kalemimin..
işte o sabıkalı kalemim şu an elimde...
Nuhtan kalma tufan kırıntıları..
Eyyüpten kalma sabır damlaları..
Yusuftan kalma zından hatıraları..
İsmailden kalma tevekkül artıkları..
ve İbrahimden kalma buz gibi yangınlarla sesleniyorum sana....
İnancımın özünden başlıyorum senli cümleler kurmaya... sevdiğin gülleri alıp koynuma, kalbimin azap yüklü kutuplarına fırtınalar taşıyorum.. kaderime bulaşan peygamber sancısıyla, sabrımı sınıyorum uygun adım voltalarda... gözlerime yüklemişim ırmakları.. yıkanırım yıkanırım arınamam mücrimliğimi... asi sularda...
koşarken yırtıldım işte.. düş/erkendi... sen yoktun... şimdi sen varsın.. düşüp gitme gözlerimden... şizofren mezarlığında bulup onarana kadar tel örgülerin yırttığı olanca sevinçlerimi.. epey kırıp döktüm..
ölümün beyaz işareti gelmiş saçlarıma...
ben hala dağılan parçalarımı toplamakla meşgulüm...
Ey gözleri hazan!
tedirginliğin şivesiyle konuşan,hüzün büyüğü gözlerindeyim...yüzündeki hüzün ne kadarda benziyor yaralarıma...
düşlerimden düştüm ben!..
ne vakit bir gerçeği kaçırdıysam beş dakikayla.. gömlek değiştirir gibi hayalleri değiştirdim.. kimin teninde bulduysam ateşi.. suçun yangını körükledi tenimi... koordinat yanlışı sevgisiz coğrafyalarda... buz duymadı fısıldadığımı... susuzluğum yangındandı...
farketmese yüreğim duvarımda biten çiçeği... su istemezdim eksilen düşlerime... su arıyorum dedim, içime o derece dol ki.. boğulurken gerek kalmasın son dileğe...
Ey gözleri hazan;
Kaç okyanus arındırır beni sende?
...hangi acı soyunur beni giyindiğimden?…
AN'da yaşadım .. zamana yenildim... her akşam öldüğüm kuytularda... neşter kesiği kollarımın kabuk bağlamış yaraları kanıyor, yakıcı geçmişim her aklıma düşende…
İçimde (s)aklıyorum suçlarımı... diş ağrısı gibi zonklayan sancılardayım...
Karanlığa alıştırmışken kendimi ürkek bir aydınlık sarmalıyor korku nedir bilmeyen gözlerimi…
Üşüten ayazlardayım... Isıt sende şarkılarımı..
susarak geçelim italik zamanlardan...
Gömülmesin hüznümüz sabrın yastıklarına...
hüznüm hüznüne yoldaş...
Ey gözleri hazan...
gayr-ı meşru konuşmalarıma, gayr-ı ihtiyari tanıklık eden dilimin
ve aynı sebepten gözaltında tutuluyor aşka dair sözlerim...
alfabemden sökülüp alınalı beri sesli harflerim...sessizlikteyim...
esaret kokulu diyarımda her şafak bir yaprak geri alınıyor takvimler.
güneşin kimliği gizli tutulduğundan,ince hastalık olan saatlerin yaraları kanıyor duvarlarda...
uygun adımlarla tökezlediğim kısık bir "sol" sesi şimdi, katı bir "es"le duralayan şarkımın tınısı..
hazan rüzgarlarının muzdarip darbeleriyle savrulan bir ağır yüreğin bana ait olduğu geçiyor kayıtlara.. uzaklara sürgün edilmiş bedenimin mahkeme tutanaklarında ... nedense susacakları bitmek bilmiyor, kağıtları zehirlemekten hüküm giyen sabıkalı kalemimin..
işte o sabıkalı kalemim şu an elimde...
Nuhtan kalma tufan kırıntıları..
Eyyüpten kalma sabır damlaları..
Yusuftan kalma zından hatıraları..
İsmailden kalma tevekkül artıkları..
ve İbrahimden kalma buz gibi yangınlarla sesleniyorum sana....
İnancımın özünden başlıyorum senli cümleler kurmaya... sevdiğin gülleri alıp koynuma, kalbimin azap yüklü kutuplarına fırtınalar taşıyorum.. kaderime bulaşan peygamber sancısıyla, sabrımı sınıyorum uygun adım voltalarda... gözlerime yüklemişim ırmakları.. yıkanırım yıkanırım arınamam mücrimliğimi... asi sularda...
koşarken yırtıldım işte.. düş/erkendi... sen yoktun... şimdi sen varsın.. düşüp gitme gözlerimden... şizofren mezarlığında bulup onarana kadar tel örgülerin yırttığı olanca sevinçlerimi.. epey kırıp döktüm..
ölümün beyaz işareti gelmiş saçlarıma...
ben hala dağılan parçalarımı toplamakla meşgulüm...
Ey gözleri hazan!
tedirginliğin şivesiyle konuşan,hüzün büyüğü gözlerindeyim...yüzündeki hüzün ne kadarda benziyor yaralarıma...
düşlerimden düştüm ben!..
ne vakit bir gerçeği kaçırdıysam beş dakikayla.. gömlek değiştirir gibi hayalleri değiştirdim.. kimin teninde bulduysam ateşi.. suçun yangını körükledi tenimi... koordinat yanlışı sevgisiz coğrafyalarda... buz duymadı fısıldadığımı... susuzluğum yangındandı...
farketmese yüreğim duvarımda biten çiçeği... su istemezdim eksilen düşlerime... su arıyorum dedim, içime o derece dol ki.. boğulurken gerek kalmasın son dileğe...
Ey gözleri hazan;
Kaç okyanus arındırır beni sende?
...hangi acı soyunur beni giyindiğimden?…
AN'da yaşadım .. zamana yenildim... her akşam öldüğüm kuytularda... neşter kesiği kollarımın kabuk bağlamış yaraları kanıyor, yakıcı geçmişim her aklıma düşende…
İçimde (s)aklıyorum suçlarımı... diş ağrısı gibi zonklayan sancılardayım...
Karanlığa alıştırmışken kendimi ürkek bir aydınlık sarmalıyor korku nedir bilmeyen gözlerimi…
Üşüten ayazlardayım... Isıt sende şarkılarımı..
susarak geçelim italik zamanlardan...
Gömülmesin hüznümüz sabrın yastıklarına...
hüznüm hüznüne yoldaş...
Ey gözleri hazan...
Alıntı