:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Bugün En Az Gözlerin Kadar Üşüyorum
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Bu gün bir başka hüzün yüklü gözlerimde, bir başka bakıyorum dünyaya, bir umut desen yok, gözlerinin sanki ışığı sönmüş, ısıtmıyor eskisi gibi yüreğimi, sorun ben miyim yoksa, yoksa sıkıldın mı aşkımdan, sendemi vazgeçeceksin daha başlamadan…

Kilitli kapılar arkasından çıkardım bende güzel kalan ne varsa; senin için, yağmur olup yağmak istedim pıhtılaşmış hayallere, ezberimde tükenmiş sevdaların unutulmuş anılarıyla… Bir sana yükledim yeniden kirli yüreklerin el süremediği temiz aşkımı, adın kadar, yüreğin kadar temiz olan aşkımı…

Bu içlenme bana mı, bu keder, bu hüzün, bilmiyor musun tek heceden de olsa kurduğun cümlelere yoksun olduğumu, çiçeğin suya özlemi kadar yalnızım bugün, gözlerimin gözlerine zaafı kadar yalnızım. Bilmiyorum bu sensiz dünyanın bir sonu var mı, bu nefes gibi soluduğum hicran akşamlarının bir sabahı var mı senli.

Bir gün kapı çalınacak mı, çalınsa da açınca sen çıkacak mısın karşıma, titrek bir sesle “ben geldim.” diyecek misin? Hoş geldin diyebilecek miyim bir gün…

Belki de olabilme ihtimaline sığındığım bir aşkın sabahına hasretim, belki de tetiğini çekemediğim bir sevdanın arpacığındayım bugün, oysa kalbim çoktan vuruldu, kan kaybeden yüreğimin yasındayım.

Ne olur bir kerecik gülümse, gözlerin bir kerecik ısıtsın yüreğimi, savur saçlarını kalbimin samyelinde, Bu gün en az hüznün kadar yanıyorum,

Bu gün en az gözlerin kadar üşüyorum...
a
onla konuşmak suya konuşmak gibi olmadı hiç… rahatlatmadı yüreğimi… sadece pencerenin önünde bir serçe görmek gibi kalbimde belli belirsiz bir heyecan…
sonra ona olan kızgınlığımı düşündüm… bir tencereye doldurdum hepsini… kaynadı da kaynadı tüm gün.. Ben başında bekledim.. hem tutsak gibi bağlıydım hem de başka nerde olabilirdim ki orda olmasam?
Ona olan sevgimi pembe bir balona doldurdum geçen gün… sonra sıkı sıkı bağladım ağzını…Aldım o uçan balonu gezdim… onunla sevdiğim yerlere ve sevmediğim yerlere gittim… sonra onu bir dosta verdim…Benden uzak olsun istedim o parçamın ama bir dosta emanet edecek kadar güvenli bir yerlerde…

Bu aralar evde aynalarla saklambaç oynuyorum adeta… beni bulamasınlar die bir telaş içinde kaçıp duruorum… Elimde değil güzel bulmuyorum yüzümü… bir umutsuzluk, mutsuzluk var… Ondan olsa gerek diye düşünüp yine Ona kızıyorum…
Tren garları… oysa onları ne çok severdim.. bir umudu beklemek gibi beklerdim kara trenleri ve gelmelerini hızlandırıcakmış gibi gözüm hep raylarda… Havaalanları da çok çekti benden… rötar yapmış uçakları bana hep evi daha da özletti… gemiler de şişman kabarık etekli yaşlı kadınlar gibi… yavaş ama bi telaşlı, insanları yarım saatlik mavi mutluluklara boğan meskenler…
Şimdi yine birini bekliyorum… ama bu sefer kendi evimde… kendi içimde… biraz kızarak geç kaldığı için… ama saate bakarak anlayamam ne kadar kaldı gelmesine… sadece geç kaldığını hissediyorum… Umut balonlarımın yarısı sönüp koltuğun arkasında kaybolmuş yarısı da dost evlerine süs olmuş şimdiye kadar… geç…çok geç …
peki ya gelince? Gelince ne yapacağım? kızmalıyım ona.. ”neden beni yalnız bıraktın? üstelik bu evde,bu koca sersem evde,herşey sana benzerken,neden beni binlerce hayaletinle yalnız başıma bıraktın?Hem,korkuyorum biliyorsun…”
Hayır,hayır olmaz… ya çekip giderse yine? ya bi daha hiç geri gelmezse… kızmak için çok erken bu dönüş…
Bak yine beceremedim… ne kızmayı gidişine ne umutlanmayı dönüşüne…
Teşekkürler emeğine sağlık...