09-01-2009, Saat: 11:51 PM
Aşk sırtımdan yırttı gömleğimi. Kitabelere mürekkep düşüp tozlu raflara kaldırıldı. Şimdi elimi değsem nefesi tıkanır küflü kokusunda. Aczi yürek burkar sefil oluşunda. Var oluşu bir kibrit alevi, üfledim kokusu iç’ime değdi…
Söylesene sevgili! Kaç kişilik yaşanır esrar-ı aşk dedikleri. Kaç gönüle peşkeş çekilir kalbin dili kesik cümlesi. Okudun ve öğrendin sevmeyi. Yaşadın ve unuttun aşkı aşk yapan imlası bozuk cümlemi. Geriye dönme artık! Uğultulu gelir yüzüne defnettiğim sevdamın sesi.
Yüzü düzgün, eli nasırlı bir eşgal bıraktım ardımda. En çok içine konuştum, sen yine duymadın. Oysa hayat duymadıklarımızdan ibaretti, bilmediklerimizden. Cevabı bilinmeyen sorularda ağladı en çok, sureti ay şavk’ı taze kızlar. Bendeki sana ağladılar…Kına boşluğu bıraktığım ellerime, yüzünü yaktılar. Kor olmak isterken seninle, feryadı sesli bir ağıt kaldım teninde.
Susuz kalmakla eş anlamlıydı suya kanmak. İhtiyacım kadar dönüyorum yüzümü acıya. Bu kadarı fazla! Gece harflerimi çalan bir eşkıya. Haraca bağlı cümlelerim. Virgülüm kayıp, öznem yaralı, hikayemde ağır bir kan kaybı…
Düşündüm ve bir düş gördüm. Harflerle dolu bir odada, ölüm rahlesine oturtulmuştu aşk. Sınanıyordu bildim dediklerinden. Duasına erdi rüya. Vakit geçsin, bilmediği ilmin cezasından kırbaç yemesin diliyordu.Ne fayda! Yine bilmiyordu adındaki manayı. Aslından uzlet ediyor, falakaya yatırılan oluyordu anlamı..
Aynı ruhtan varolduğumuzu bilmiyordu ona buğzedenler . O yandıkça ,ben kanıyordum. Taşlandıkça namusu, seheri bilmeyen gün oluyordum. Aynı anda kemiriyorlardı şehrin aç martıları bedenimizi. Ağızlarındaki kekremsi tada aldırmadan, sofra kuruyorlardı kifayetsiz.
Kara feraceler giymiş bir gecede bende ardımda bıraktım Aşk’ı. Lâl olmayı beceremeyişi ayırdı yollarımızı. sükutla anlattığım hercai hikayeme yakışmadı yoldaşlığı. Kem gözlü insan bedenlerine anlattı esrar-ı derunumuzu. Oysa sır kendinden bile gizlenen değil miydi?
Cefa çekmeye niyet etmektir Aşk’sız çıkılan yol. Merhemin yarayı sızlatması, yara bu sızıdan haz aldığı içindir. Tahrik ettiğin gönlümü sana sundum ey soluksuz acı! Ayyuka çıktı dürttüğün delik yanlarım. Düşeradım çıkılan yolculukta durakladım ve kervanlara kaptırdım ganimetimi. Gizle beni! Saklandığım kuytularda, bedelini hiç etme canı acıyan ismimin…
Ben görünmem kimselere.Şehrin en yaşlısının döktüğü nazar kurşunlarının altına gizlenirim.Sözün sonunda, cüssemi silik gösteren bir aynanın esrarında,yüzümü erken vuran bahara dönerim. Gözlerine mil çekerim aşk’ın beni görmesin diye….
Söylesene sevgili! Kaç kişilik yaşanır esrar-ı aşk dedikleri. Kaç gönüle peşkeş çekilir kalbin dili kesik cümlesi. Okudun ve öğrendin sevmeyi. Yaşadın ve unuttun aşkı aşk yapan imlası bozuk cümlemi. Geriye dönme artık! Uğultulu gelir yüzüne defnettiğim sevdamın sesi.
Yüzü düzgün, eli nasırlı bir eşgal bıraktım ardımda. En çok içine konuştum, sen yine duymadın. Oysa hayat duymadıklarımızdan ibaretti, bilmediklerimizden. Cevabı bilinmeyen sorularda ağladı en çok, sureti ay şavk’ı taze kızlar. Bendeki sana ağladılar…Kına boşluğu bıraktığım ellerime, yüzünü yaktılar. Kor olmak isterken seninle, feryadı sesli bir ağıt kaldım teninde.
Susuz kalmakla eş anlamlıydı suya kanmak. İhtiyacım kadar dönüyorum yüzümü acıya. Bu kadarı fazla! Gece harflerimi çalan bir eşkıya. Haraca bağlı cümlelerim. Virgülüm kayıp, öznem yaralı, hikayemde ağır bir kan kaybı…
Düşündüm ve bir düş gördüm. Harflerle dolu bir odada, ölüm rahlesine oturtulmuştu aşk. Sınanıyordu bildim dediklerinden. Duasına erdi rüya. Vakit geçsin, bilmediği ilmin cezasından kırbaç yemesin diliyordu.Ne fayda! Yine bilmiyordu adındaki manayı. Aslından uzlet ediyor, falakaya yatırılan oluyordu anlamı..
Aynı ruhtan varolduğumuzu bilmiyordu ona buğzedenler . O yandıkça ,ben kanıyordum. Taşlandıkça namusu, seheri bilmeyen gün oluyordum. Aynı anda kemiriyorlardı şehrin aç martıları bedenimizi. Ağızlarındaki kekremsi tada aldırmadan, sofra kuruyorlardı kifayetsiz.
Kara feraceler giymiş bir gecede bende ardımda bıraktım Aşk’ı. Lâl olmayı beceremeyişi ayırdı yollarımızı. sükutla anlattığım hercai hikayeme yakışmadı yoldaşlığı. Kem gözlü insan bedenlerine anlattı esrar-ı derunumuzu. Oysa sır kendinden bile gizlenen değil miydi?
Cefa çekmeye niyet etmektir Aşk’sız çıkılan yol. Merhemin yarayı sızlatması, yara bu sızıdan haz aldığı içindir. Tahrik ettiğin gönlümü sana sundum ey soluksuz acı! Ayyuka çıktı dürttüğün delik yanlarım. Düşeradım çıkılan yolculukta durakladım ve kervanlara kaptırdım ganimetimi. Gizle beni! Saklandığım kuytularda, bedelini hiç etme canı acıyan ismimin…
Ben görünmem kimselere.Şehrin en yaşlısının döktüğü nazar kurşunlarının altına gizlenirim.Sözün sonunda, cüssemi silik gösteren bir aynanın esrarında,yüzümü erken vuran bahara dönerim. Gözlerine mil çekerim aşk’ın beni görmesin diye….