08-01-2009, Saat: 05:52 PM
Tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin
Siyahını çekmiştim üç beş nöbetlerinin karşı kıyıya
Hemen hemen her gece yaparım bunu
Günü teslim ettikçe düne, pembeleri solar çocukluğumun
Dibinde kırılganlıklarıyla birikir, yalnızlığımın cam askerleri
Asılı kalır gözlerim yıldızlara, kaydıkça bilirim ki
İzinde yaldızlanıp dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri
Büyüdükçe, beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk
Açıldıkça saçlarının örgüsü, kör düğüm oldu heveslerim
Tüm inandıklarım soluksuz
Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara
Toprağa düştükçe ıslak renkleri, şiirler açardı yüreğimin arka bahçesinde
Rengarenk olurdu yaşam
Oysa şimdi
Katili oldum papatyaların, her yaprağında ayrılığın kan izleri
Kirletti mavi düş tarlamı, sular çekildi gözlerimden
Sere serpe ölü çiçekler
Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi
Resmini çizerdim kızıl dokunuşlarının
Sen mi yanardın bende yoksa ben mi kül olurdum teninde bilmiyorum
Renkleri yoktu bedenlerin, duvardaki sevişmelerde
Öğrendim ki, renk körüymüş Aşk
Ne hayalleri beyaz, düşleri pembe, ne umutları mavi, huzuru yeşil
Arzuları da kırmızı değilmiş ki
Beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk
Belki de bu yüzdendir anılardaki fotoğrafların çabuk solması
Renkler, bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe
Alacanızda yine de tutunuyorum hayata
Seni düşünüyorum, yine özledim! yine, yine, yine
Sen ki sakıncalı sevdam, sen ki yasaklım
Büyümemin en ağır cezasısın belki de, razıyım
Sus! çocuk ol yanımda
Çığlıklarım zaten senden de, benden de büyük
Haykırmayacağım adını dokuz boğum yutkunarak
Koklamalıyım tenindeki yasak çiçekleri ve uyumalıyım
Uyumalıyım da
Kaçıncı uykusuzluğumdayım, bilmiyorum
Karanlık, eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde
Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye
Yaldız yaldız yalnızlık, yıldız yıldızdı gece
ve bittim
Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde
Kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın
Efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı
Eski bir tangonun ritmiyle
Dört duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın
An ile anılar arasında
Her defasında, bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu müziklere
Aşk şarkılarım, şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende
Mülteci kampındaki
Ölümle özgürlük arası çizgide sıkışandan farkım yok aslında
Çizgiyi geçerse ölüm, geçersem sensizlik
Kalırsa işkence, kalırsam da sensizlik
İkisi de ölüm be! yokluğun ölüm
Uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi
Hiç bilmediğim insanlar arasında
Avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi
Kimsenin anlamadığı dilde
Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi
Sabaha karşı pencerenden içeri bırakmalı
Unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan ışığında
Bugün göğsümde uyanır mısın?
Saçlarımdan toplar mısın yıldızları?
Ne çok şey sığdırdım ismine
Ne çok sevda, özlem ve onca kavga
Her şey sensin aslında, ah! bu şehir, bu sahil
Her parmağının dokunuşu dipsiz kuyular açar da atar beni maviye
Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz kelebekler
Tut, tut ki bahar sende kalsın, ben sende
Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle
Yine yarım kalmış şiirler var yarına
Yine sen dolu yaprakları dökecek zaman
Birikeceksin bende
Karanlık gibi sarsam seni, Serilsem, sarılsam, sevişsem dizelerle
Öyle bir şiir yazsam ki
Hani o herkesin yazıp da yetmediği Seni Seviyorumlar var ya
O bile şaşırsın
O kadar çok kullandık ki aslında, ondan mı yetmiyor sanki?
Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı
Esen onca mavisin bende, onca umut
Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar
Hani akan suların toplansa coğrafyamın bakir kuyularında
Konuşamıyorum
Yorgunum
Tüm sesleri kesildi, sesini kulağımda hissettiğimde
Bak bir geldin arapsaçına döndü düşlerim
Ben alışkın değilim ki seni seviyorum diyen adamların gerçekliğine
Sen gerçeğimsin, belki de burada yanıltıyor beni aşk
Hafıza kaydımda ne varsa sildim
Kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde
Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin
Söndürdün şehrin tüm ışıklarını, göz kapaklarımda
İşte şimdi yanımdasın
Bak, çekilirken gece, portakal çiçekleri koktu güneş
Duyuyor musun?
Renklerim, düşlerim yorgun
Beyazdan çaldım gecemi
Söylesene, senin ismin ne renkti?
Tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin
Karanlıktayım
Siyahını çekmiştim üç beş nöbetlerinin karşı kıyıya
Hemen hemen her gece yaparım bunu
Günü teslim ettikçe düne, pembeleri solar çocukluğumun
Dibinde kırılganlıklarıyla birikir, yalnızlığımın cam askerleri
Asılı kalır gözlerim yıldızlara, kaydıkça bilirim ki
İzinde yaldızlanıp dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri
Büyüdükçe, beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk
Açıldıkça saçlarının örgüsü, kör düğüm oldu heveslerim
Tüm inandıklarım soluksuz
Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara
Toprağa düştükçe ıslak renkleri, şiirler açardı yüreğimin arka bahçesinde
Rengarenk olurdu yaşam
Oysa şimdi
Katili oldum papatyaların, her yaprağında ayrılığın kan izleri
Kirletti mavi düş tarlamı, sular çekildi gözlerimden
Sere serpe ölü çiçekler
Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi
Resmini çizerdim kızıl dokunuşlarının
Sen mi yanardın bende yoksa ben mi kül olurdum teninde bilmiyorum
Renkleri yoktu bedenlerin, duvardaki sevişmelerde
Öğrendim ki, renk körüymüş Aşk
Ne hayalleri beyaz, düşleri pembe, ne umutları mavi, huzuru yeşil
Arzuları da kırmızı değilmiş ki
Beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk
Belki de bu yüzdendir anılardaki fotoğrafların çabuk solması
Renkler, bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe
Alacanızda yine de tutunuyorum hayata
Seni düşünüyorum, yine özledim! yine, yine, yine
Sen ki sakıncalı sevdam, sen ki yasaklım
Büyümemin en ağır cezasısın belki de, razıyım
Sus! çocuk ol yanımda
Çığlıklarım zaten senden de, benden de büyük
Haykırmayacağım adını dokuz boğum yutkunarak
Koklamalıyım tenindeki yasak çiçekleri ve uyumalıyım
Uyumalıyım da
Kaçıncı uykusuzluğumdayım, bilmiyorum
Karanlık, eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde
Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye
Yaldız yaldız yalnızlık, yıldız yıldızdı gece
ve bittim
Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde
Kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın
Efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı
Eski bir tangonun ritmiyle
Dört duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın
An ile anılar arasında
Her defasında, bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu müziklere
Aşk şarkılarım, şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende
Mülteci kampındaki
Ölümle özgürlük arası çizgide sıkışandan farkım yok aslında
Çizgiyi geçerse ölüm, geçersem sensizlik
Kalırsa işkence, kalırsam da sensizlik
İkisi de ölüm be! yokluğun ölüm
Uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi
Hiç bilmediğim insanlar arasında
Avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi
Kimsenin anlamadığı dilde
Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi
Sabaha karşı pencerenden içeri bırakmalı
Unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan ışığında
Bugün göğsümde uyanır mısın?
Saçlarımdan toplar mısın yıldızları?
Ne çok şey sığdırdım ismine
Ne çok sevda, özlem ve onca kavga
Her şey sensin aslında, ah! bu şehir, bu sahil
Her parmağının dokunuşu dipsiz kuyular açar da atar beni maviye
Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz kelebekler
Tut, tut ki bahar sende kalsın, ben sende
Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle
Yine yarım kalmış şiirler var yarına
Yine sen dolu yaprakları dökecek zaman
Birikeceksin bende
Karanlık gibi sarsam seni, Serilsem, sarılsam, sevişsem dizelerle
Öyle bir şiir yazsam ki
Hani o herkesin yazıp da yetmediği Seni Seviyorumlar var ya
O bile şaşırsın
O kadar çok kullandık ki aslında, ondan mı yetmiyor sanki?
Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı
Esen onca mavisin bende, onca umut
Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar
Hani akan suların toplansa coğrafyamın bakir kuyularında
Konuşamıyorum
Yorgunum
Tüm sesleri kesildi, sesini kulağımda hissettiğimde
Bak bir geldin arapsaçına döndü düşlerim
Ben alışkın değilim ki seni seviyorum diyen adamların gerçekliğine
Sen gerçeğimsin, belki de burada yanıltıyor beni aşk
Hafıza kaydımda ne varsa sildim
Kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde
Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin
Söndürdün şehrin tüm ışıklarını, göz kapaklarımda
İşte şimdi yanımdasın
Bak, çekilirken gece, portakal çiçekleri koktu güneş
Duyuyor musun?
Renklerim, düşlerim yorgun
Beyazdan çaldım gecemi
Söylesene, senin ismin ne renkti?
Tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin
Karanlıktayım