08-27-2009, Saat: 12:19 PM
Kur'an şiir olmadığı gibi, nesir de, baştan sona kadar kafiyeli seci' de değildir. O başlı başına eşine rastlanmayan ilahî bir metindir.
Bu sebeple Araplar emsalini görmedikleri için onun karşısında aciz kalmışlar, aciz kalınca da Kur'an'ın sihir olduğunu iddia etmekten başka bir yol bulamamışlardır.
Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kur'an'ın nazmı ve manası karşısında aciz ve hayran kalmışlar, tek bir âyetin dahi benzerini söyleyememişlerdir. İcazı ve belagati insan sözüne benzemez. Tek kelimesi çıkarılsa veya bir kelime eklense, lafzındaki o mükemmelliğe ulaşılamaz.
Kur'an'ın icazının iki unsuru vardır, ikisi de vahye dayanır: nazmı ve manası.
Kur'an'ın mucize oluşunun en açık delili yüce belagatidir. Allah bu ilahî kitabında bütün zaman ve mekânları kuşatacak bir şekilde beyan ve fesahat erbabına meydan okumuş, hiç kimse bir cümlesinin benzerini söyleyememiştir. Deneyenler olmuşsa da hepsi aciz kalmıştır. Bu güne kadar aksi isbat edilmediği için bundan sonra olması da mümkün değildir.
(Bu hususta meydan okuyan ayetler (el-Bakara,23-24; el-İsra,88; Hud,13-14; Yunus, 38)
Meydan okumanın Arapçayı en güzel bir şekilde kullananlara yöneltilmesi dikkat çekicidir.
Hz. Muhammed (sav) ümmi idi
Hiç kimseden bir şey okumamış, öğrenmemiş, hiç bir şey yazmamıştı. Buna rağmen ondan önce gelmiş peygamberlerin kıssaları, daha önceki ümmet ve kavimlere dair olayların gerçek olarak Kur'an'da anlatılması bir mucizeden başka bir şey değildi.
Kureyşliler onun okur-yazar olmadığını biliyorlardı. Daha önceki kavim ve peygamberlere dair tarihi olaylar kıssa ve vak'aları nereden öğrendi? Bu ancak ilahi vahyin ta kendisi idi.
"Ey Muhammed! (Bu Kur'an sana indirilmeden önce) Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve sağ elinle de onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı bâtıla uyanlar şüpheye düşerlerdi." (Ankebut ,48 )
Geçmiş Peygamber ve ümmetlere dair olayları anlatmakla yetinmemiş gelecekte olacak bir çok hususu da haber vermiştir
Bu olaylardan en önemlisi; Ateşe tapan Perslerin mağlup ettikleri Rumlar karşısında çok kısa zamanda mağlup olacaklarını ve Rum Devleti'nin galip geleceğini haber vermesidir ki, o gün için bu haberin çok uzak bir ihtimal olduğu söylenmiştir. Ama Allah'ın (cc) Kur'an'da haber verdiği gibi olmuş, on sene geçmeden Rumlar Persleri mağlup etmiştir:
"Elif. Lâm. Mîm. Rumlar, yenildi. Arapların bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir." (Rum, 1-5)
Bu sebeple Araplar emsalini görmedikleri için onun karşısında aciz kalmışlar, aciz kalınca da Kur'an'ın sihir olduğunu iddia etmekten başka bir yol bulamamışlardır.
Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kur'an'ın nazmı ve manası karşısında aciz ve hayran kalmışlar, tek bir âyetin dahi benzerini söyleyememişlerdir. İcazı ve belagati insan sözüne benzemez. Tek kelimesi çıkarılsa veya bir kelime eklense, lafzındaki o mükemmelliğe ulaşılamaz.
Kur'an'ın icazının iki unsuru vardır, ikisi de vahye dayanır: nazmı ve manası.
Kur'an'ın mucize oluşunun en açık delili yüce belagatidir. Allah bu ilahî kitabında bütün zaman ve mekânları kuşatacak bir şekilde beyan ve fesahat erbabına meydan okumuş, hiç kimse bir cümlesinin benzerini söyleyememiştir. Deneyenler olmuşsa da hepsi aciz kalmıştır. Bu güne kadar aksi isbat edilmediği için bundan sonra olması da mümkün değildir.
(Bu hususta meydan okuyan ayetler (el-Bakara,23-24; el-İsra,88; Hud,13-14; Yunus, 38)
Meydan okumanın Arapçayı en güzel bir şekilde kullananlara yöneltilmesi dikkat çekicidir.
Hz. Muhammed (sav) ümmi idi
Hiç kimseden bir şey okumamış, öğrenmemiş, hiç bir şey yazmamıştı. Buna rağmen ondan önce gelmiş peygamberlerin kıssaları, daha önceki ümmet ve kavimlere dair olayların gerçek olarak Kur'an'da anlatılması bir mucizeden başka bir şey değildi.
Kureyşliler onun okur-yazar olmadığını biliyorlardı. Daha önceki kavim ve peygamberlere dair tarihi olaylar kıssa ve vak'aları nereden öğrendi? Bu ancak ilahi vahyin ta kendisi idi.
"Ey Muhammed! (Bu Kur'an sana indirilmeden önce) Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve sağ elinle de onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı bâtıla uyanlar şüpheye düşerlerdi." (Ankebut ,48 )
Geçmiş Peygamber ve ümmetlere dair olayları anlatmakla yetinmemiş gelecekte olacak bir çok hususu da haber vermiştir
Bu olaylardan en önemlisi; Ateşe tapan Perslerin mağlup ettikleri Rumlar karşısında çok kısa zamanda mağlup olacaklarını ve Rum Devleti'nin galip geleceğini haber vermesidir ki, o gün için bu haberin çok uzak bir ihtimal olduğu söylenmiştir. Ama Allah'ın (cc) Kur'an'da haber verdiği gibi olmuş, on sene geçmeden Rumlar Persleri mağlup etmiştir:
"Elif. Lâm. Mîm. Rumlar, yenildi. Arapların bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir." (Rum, 1-5)