10-16-2009, Saat: 03:40 PM
Sen, hiç yazılmadın ayrılığın satırlarına.
Hiç durmadı...doğan günün şafağına karşı yüreğin...
Sen, hiç aldanmadın esen rüzgara.
Gerçeğin adı...
Sen, hiç yalan olmadın...
Şimdi bakıyorsun resimlere,
Tıpkı bakar gibi güneşine ikindinin...
Neler aldı götürdü senden, saçlarındaki o dalgalar...
Bir bilsen...
Artık uzak sana sesimdeki diz çöken yankı
Duysan bile inanma sakın,
Ve şimdi ardıman,
Unuttuğun yerde kalıp, dönüşün umudunu,
Bir dilek tut kainata inanıyorsan
Adını nergis koy, korkma erguvan koy.
İstersen içinde sakla, aldat kendini
Aldan...ve tükendikçe,
O büyük yalan...
İstersen sussun dudakların,
Ağrıyan bir tövbenin gölgesine.
Bil ki, bundan böyle
Değiştiremezsin artık hiç bir yazılanı...
Değiştiremezsin artık...hiç bir yalanı...
Bilmezsin,
Kaderimi ayakta tutandır sana yorgunluğum.
Bak yine,
Omuzlarıma vurdu batan güneşin sanıcısı.
Yüreğimde adı konulmamış volkanlar...
Uyku bile gözüme, yağmura bürünüp yağar...
Sabah, duman kokusuyla uyanırım hatıraların.
Keskin “adın” gibi,
Ve ölüm tadında doğar öksürüklerim.
İşte böyle...
Bir dilek tut kolaysa şimdi.
Adını “sen” koy istersen.
İstersen...adını ben koyayım...
Değişmez nasıl olsa sitemin tadı.
Zaten ne de,
Feleğe bir yakarıştır, acıyıp gülmen...
Ve öfkelendikçe tükenen, imrenen kendine...
Ama ben, azaldım zaman çaldıkça senden.
Bilmedin ki, ömür bittiğinde ayrılıkta çeker gider.
Dileyemezsin sabahı,
Bilmedinki, en büyük düşmanidir kara toprak sevdanin.
Bilmedinki, unutan sen değildin aslında...
Unutan...yazıldığım satırlardı...
Sen...hiç yazılmadın zaten...
Çünkü biliyordun tüm yalanları...
Çünkü sen,
Hiç yalan olmadın...