10-22-2009, Saat: 04:09 PM
Geçip gitmekteyim bir yalnızlığın ardından ardına. Gece lâcivert kâğıtlarını tutuşturdu elime.
Sana yazmak canımı incitse de, al bir mektuba başlıyorum yine...
Kime yazıyorsun sorularına, kim'im oluyorsun Yolcum. Yol-yordam iliştiriyorsun ruh diplerime. Sıkı bir düşten düşüncelere akıyorum. Hâlbuki bunca zaman ne çok gezindin içimde. Bir çırpıda ele verir miyim seni? Bir yanışta biter misin sanki...
Gezegen uğultularında suskunluk alfabesi, dilimi tuttum, gel kurul izlerinin peşine! Şu dar sokak, adı çıkmaz,senden kalan bir martı,toprak börtü böcek yatağı...Envâ-i çeşit girdin ülkeme. Hakîkatin sesini yüceltmek adına, bir taşla hiçbir kuşu vurmamak adına. Kuyularda azalan suya, ilikleri kuşatan sancıya..
Aç gözünü yolcum.. Gözyaşların hani şu ucu hep değiştirilen kaleme benziyor..Yolcum! Sana yazacaklarım, yoldakinin ağıtına benziyor. Bir gölgelikte ne kadar çok eğleştik..? Ayağımıza kramplar girdiğinde bile gözümüzü beyaz camdan çevirmedik. Küflü bir kalbin kızarmış yerindeyim. Bozulmaya yüz tutmuş son kale. Delik deşik, siperi harap. El pençe dîvan durulacak saraylarda atılmış adımlar ve geçilmiş eşikler olsa da, Züleyhâ' ya zindan olmuş bir kere...
Bekçi; kalk gelenleri karşıla! Kendimi ziyaret ediyorum bu gece..
Ağlamaklı yüzüm olur musun Yolcum; ağında can bulacak bu balık..Çırpına çırpına varınca bana,bu can kafesi çatlayacak Yolcum.. Küfüme gül sürülecek değil mi..? Taze baharların tomurcuğunda tohumlanacak kış...
Hangi meleğin ellerindesin Yolcum..? Bir daha gelir misin..? Kar beyazı yalnızlığını umut diye bırakarak, umut dolu yarınlar açarak... Uzaklara bile bakamayan gözlerimi kaldırır mısın yerden..? Ağlara, sütunlara, duvarlara çarpıyorum..
Yokluğun soğuk bir haber gibi kesiyor ruhumun kurdelasını.. Geçişi imzalıyorum, içim kutup donuğu...
Küçücük değneğine dayanmış küçük bir kız çocuğu seni soruyor, bir yerde kaybettiği belli. Bu kadar hızlı gidilir mi ki Yolcum, izini karıştırıyorum. Kendi izimden cesâreti yontuyorum,kıymık kıymık sen..
Bir ilmeği boş alıyorsam, dolu alıyorum diğerini.. Hatırladığım sesin mahşer gazeli.. Işıklı bir şehre asayım dedim seni, kalen'in duvarlari yapıştı yakama...
Sen hep o surların arkasından mı geleceksin..? Ve sen hep o taş yüreğinle mi sesleneceksin..? Sahil boyu,kıyı şeridi,gönlümün kelebeği! Kopan gecelerimde denizim kızıl oldu..
Haberimi aldın mı can; gölümü semek boğdu.. Yol yuttu beni..! Cesedimi arama gömülmeyeceğim..! Bir insan daha kaç toprağa girebilir ki..? Yüzümün hangi yönü sana bakmıyor..? Sırtımı döndüysem sana, alınma bana. Sevdiğime bakamıyorum öyle çok...Hele ki hüzünlüysem,hele ki...
Susuyorken ellerimde çimleniyor bitkiler..Gelecek yolları neden gelmemiş kıldılar Yolcum..? Denizler,kan içerken gözlerimden,elbet küresel ısınmalarda kalacaktı dünya! Yanıyorum Yolcum, çekilmekte hayat suyu.. Sekerâtım sazına türkü diye girmekte.. Bataryası zayıflarken yaşamın,tak beni rûhunun prizine. İçimin damında rüzgâr esti, antenlerim dağıldı.. Sıkı bağla şu hâletimi Yolcum, gönül ekranı karardı, siyah-beyazı bile bulunmuyor bakışın...
Gece,topladı eteğine yıldızları gidiyor Yolcum... Durmaksızın bir sevdâ yıldızlanıyor başımda.. Kimse gelmesin yanımda Yolcum; dertlerim sır ve bilirsin ki sır,sahibine ayan... Açıl açılabildiğin kadar. Şu secde denizi, yelkenlerini aşka dikti. Kızıl ipliklerim, al kumaşta gizli. Kim biçecek, kim dikecek, parçalarımı kim bütünleştirecek? Usta Terzi arıyorum, kime sorsam "O"diyor... Tüm duygularımın tabelası O'nu gösteriyor..
Ola ki kalbine gelir, Sevgili'yi düşünürsün diye...İşte allak bullak oldum yine...
Dervişin kaderine kan şarabı düştü Yolcum..! Kadeh-i yâr içimde..Suskunluğum seyyah oldu özümde..O izin verirse, bundan böyle sana yazışlarım al satırlar olacak.
Sana yazmak canımı incitse de, al bir mektuba başlıyorum yine...
Kime yazıyorsun sorularına, kim'im oluyorsun Yolcum. Yol-yordam iliştiriyorsun ruh diplerime. Sıkı bir düşten düşüncelere akıyorum. Hâlbuki bunca zaman ne çok gezindin içimde. Bir çırpıda ele verir miyim seni? Bir yanışta biter misin sanki...
Gezegen uğultularında suskunluk alfabesi, dilimi tuttum, gel kurul izlerinin peşine! Şu dar sokak, adı çıkmaz,senden kalan bir martı,toprak börtü böcek yatağı...Envâ-i çeşit girdin ülkeme. Hakîkatin sesini yüceltmek adına, bir taşla hiçbir kuşu vurmamak adına. Kuyularda azalan suya, ilikleri kuşatan sancıya..
Aç gözünü yolcum.. Gözyaşların hani şu ucu hep değiştirilen kaleme benziyor..Yolcum! Sana yazacaklarım, yoldakinin ağıtına benziyor. Bir gölgelikte ne kadar çok eğleştik..? Ayağımıza kramplar girdiğinde bile gözümüzü beyaz camdan çevirmedik. Küflü bir kalbin kızarmış yerindeyim. Bozulmaya yüz tutmuş son kale. Delik deşik, siperi harap. El pençe dîvan durulacak saraylarda atılmış adımlar ve geçilmiş eşikler olsa da, Züleyhâ' ya zindan olmuş bir kere...
Bekçi; kalk gelenleri karşıla! Kendimi ziyaret ediyorum bu gece..
Ağlamaklı yüzüm olur musun Yolcum; ağında can bulacak bu balık..Çırpına çırpına varınca bana,bu can kafesi çatlayacak Yolcum.. Küfüme gül sürülecek değil mi..? Taze baharların tomurcuğunda tohumlanacak kış...
Hangi meleğin ellerindesin Yolcum..? Bir daha gelir misin..? Kar beyazı yalnızlığını umut diye bırakarak, umut dolu yarınlar açarak... Uzaklara bile bakamayan gözlerimi kaldırır mısın yerden..? Ağlara, sütunlara, duvarlara çarpıyorum..
Yokluğun soğuk bir haber gibi kesiyor ruhumun kurdelasını.. Geçişi imzalıyorum, içim kutup donuğu...
Küçücük değneğine dayanmış küçük bir kız çocuğu seni soruyor, bir yerde kaybettiği belli. Bu kadar hızlı gidilir mi ki Yolcum, izini karıştırıyorum. Kendi izimden cesâreti yontuyorum,kıymık kıymık sen..
Bir ilmeği boş alıyorsam, dolu alıyorum diğerini.. Hatırladığım sesin mahşer gazeli.. Işıklı bir şehre asayım dedim seni, kalen'in duvarlari yapıştı yakama...
Sen hep o surların arkasından mı geleceksin..? Ve sen hep o taş yüreğinle mi sesleneceksin..? Sahil boyu,kıyı şeridi,gönlümün kelebeği! Kopan gecelerimde denizim kızıl oldu..
Haberimi aldın mı can; gölümü semek boğdu.. Yol yuttu beni..! Cesedimi arama gömülmeyeceğim..! Bir insan daha kaç toprağa girebilir ki..? Yüzümün hangi yönü sana bakmıyor..? Sırtımı döndüysem sana, alınma bana. Sevdiğime bakamıyorum öyle çok...Hele ki hüzünlüysem,hele ki...
Susuyorken ellerimde çimleniyor bitkiler..Gelecek yolları neden gelmemiş kıldılar Yolcum..? Denizler,kan içerken gözlerimden,elbet küresel ısınmalarda kalacaktı dünya! Yanıyorum Yolcum, çekilmekte hayat suyu.. Sekerâtım sazına türkü diye girmekte.. Bataryası zayıflarken yaşamın,tak beni rûhunun prizine. İçimin damında rüzgâr esti, antenlerim dağıldı.. Sıkı bağla şu hâletimi Yolcum, gönül ekranı karardı, siyah-beyazı bile bulunmuyor bakışın...
Gece,topladı eteğine yıldızları gidiyor Yolcum... Durmaksızın bir sevdâ yıldızlanıyor başımda.. Kimse gelmesin yanımda Yolcum; dertlerim sır ve bilirsin ki sır,sahibine ayan... Açıl açılabildiğin kadar. Şu secde denizi, yelkenlerini aşka dikti. Kızıl ipliklerim, al kumaşta gizli. Kim biçecek, kim dikecek, parçalarımı kim bütünleştirecek? Usta Terzi arıyorum, kime sorsam "O"diyor... Tüm duygularımın tabelası O'nu gösteriyor..
Ola ki kalbine gelir, Sevgili'yi düşünürsün diye...İşte allak bullak oldum yine...
Dervişin kaderine kan şarabı düştü Yolcum..! Kadeh-i yâr içimde..Suskunluğum seyyah oldu özümde..O izin verirse, bundan böyle sana yazışlarım al satırlar olacak.
Al satrımı aşkına tak Yolcum...