11-01-2009, Saat: 01:29 AM
Bu kadar yürekten çağırma beni, bir gece ansızın gelebilirim...
Ve sen çağırdığına pişman olabilirsin!
-Sen geç bakalım dalganı...
-Dalga geçmiyorum ben...
- Bende... 1827. kez söylüyorum, SENİ SEVİYORUM!...
- Yapma! Allah aşkına... Aşk sence sevmek midir sadece?.. Aşkın anlamı
severken, sevilmektir de aynı zamanda. Tek taraflı aşk, platonik
olmaktan öte gidemez ve her platonik aşkın altında biraz mazoşistim
yatar. Sen mazoşist misin?
- Hayır! Ben sadece aşığım....
- Bende değilim ve olmaya hiç niyetim yok...
- Tamam, pekiyi. Mazoşist bir aşığım, ama en azından aşığım. Peki sen
nesin? Bir hiç... Aşktan korkan bir zavallı...
- Bir zavallı olmayı asla kabul edemem, çünkü değilim. Sadece,
kırıklarını aldırdım kalbimin, çıkartıp astım portmantoya!!!
- Sen kalbini istediğin sekilde kullan, istediğin yere as!, istersen
git dar ağacına as! Ama bana karışma, TAMAM MI??
- Tamam canım, İSTER SEV, İSTER NEFRET ET! Hem niye kızıyorsun... Hani
beni seviyordun? Seven, sevilene böyle bağırır mı?
- Evet seni seviyorum... 1828 oldu...
- Bu kaç bine kadar sürecek sence?
- Sende beni sevdiğini itiraf edinceye kadar...
- Hımmmm... Tam tahmin ettiğim gibi ..Tam bir erkek mantalitesi, tabii,
bende seni sevdiğimi söylediğim gün ve anda, beni sevdiğini söylemekten
vazgeçeceksin değil mi? Nasılsa kaleyi fethetmiş, zaferini kazanmış
olacaksın, ve AŞK İLK ÖLÜMCÜL DARBESİNİ ALMIŞ OLACAK...Kaçınılmaz sona
yaklaşacak yavaş yavaş...
- Hayyyyyyddaaaaaaa !!! Ya sen ne garip bir insansın.... Yemin ederim
bazen kendime şaşıyorum, ben sana nasıl asık oldum? Kaçınılmaz son
neymiş pekiyi...?
- Kaçınılmaz son, geriye kalan, bölünmüş darmadağın olmuş duygu
parçaları. Sana gelince, sen mazoşistsinde ondan bana asık oldun, tek
istediğin acı çekmek... Belki de biraz sadistsin, beni de kendine aşık
ettirip bana da acılar yaşatmak istiyorsun...
- Pes doğrusu...TEK SUÇUM SANA ASIK OLMAK! ben sadece asığım,
asık!Tabii senin gözünde mazoşist ve sadist bir aşık! Sen nesin peki?
Sen bir aşık bile değilsin, buna ne demeli? TAŞ KALPLI, duygu fakiri...
- Aşık olmak isteyen kim? Aşk bu fani dünyanın fani bir duygusudur...
Insanı sömürür... İnsani parçalara böler ve her parçadan, yeni bir
başka sen doğmasına sebep olur ki, bu parçaların ham maddesi
acıdır...Sende, senden yeni doğan senleri tanımak için, yıllarca
uğraşır durursun. Bir aşkın arkasından, değer mi?
- Tabii değer. Aşk yeryüzünde ki en kutsal duygu, yaşattığı tüm acılara
değer! Bence sen aşktan çok, aşkın içinde barındırdığı hüzün, öfke,
mutluluk, kıskanma, sahiplenme ve göz yaşını yasamaktan korkuyorsun! Ve
böylece duygusuz olarak yaşamayı yeğliyorsun, oysa bu duyguları sadece
aşk içinde yaşamayız ki, hayatımızın her kesiminde yer alır bu
duygular, bu duygulardır aslında bizi biz yapan ve bilsen neleri
kaybediyorsun, aşksız yaşamayı seçerek. Oysa ne kadar kaçsan da o
duygular bir gün seni bulacak...Çünkü dünya var oldukça aşk da var
olacak,sen kabul etsen de etmesen de!Zaten hep vardı...
- Hiç de değil! Aşk gelip geçici bir duygudur...İnsan sadece bir kez
asık olur, O da askın ne illet bir şey olduğunu bilmediği için, sonra
biraz akıllı ise AŞKI öğrenir ve bir daha asık olmaz...sevebilir tabii
, ona itirazım yok...
- Sence aşık olmak ile, sevmek arasında ki fark ne?
- Aslınsd hem birbirine çok yakın, hem de çok uzak iki duygu!
- Nasıl yani? Açıkla...
- Konuyu nereye çekmek istiyorsun?
- Konuyu buraya sen getirdin, benim konu falan çekiştirdiğim yok...Hadi
dinliyorum.... Açıkla bakalım! Aşk ve sevmek ve aralarında ki fark?
- Aşk içinde , mutluluğu,hüznü, hazzı, sahiplenmeyi, kıskanmayı, öfkeyi
barındırır. Çok karışık duygular yumağıdır, şiddetli yaşanır. Hatta bu
duyguların en yüksek dozda yaşanma seklidir... Sevgi ise aşkın daha
uysal halidir, daha halimsalimdir. Kesinlikle, aşk gibi yıkıcı ve
kırıcı degildir, bu yüzden ömrü daha uzundur.
- Evet?
- Evet ne?
- Devam et?
- Şu anda aşık olduğunu söyleyen sensin, ben değil.. Sen tarif et askı,
ben taş kalplide ögreneyim. Hem 1829 a ne oldu?
- 1828 de durdu...
- Neden?
- Sen öyle istediğinden...
- Yani 1828 de durdu, öyle mi?
- Öyle...
- Aşk yılmak mıdır?
- Aşk nazlanmak mıdır?
- Ben nazlanmıyorum..
- Nazlanıyorsun, üstelik korkuyorsun...
- Senden mi?
- Aşktan...
- 1829. kere beni sevdiğin söylemeyecek misin?
- Beni sevmeyen birine 1828 kere söyledim. Bu kadar yeter!
- Yıldın işte...
- Yılmadım sadece yoruldum...
- Neden beni sevmekten mi?
- Hayır seni sevdiğimi söylemekten...
- Beni sevdiğini söylemekten yorulan, kısa bir süre sonra beni
sevmekten de yorulur.
- ...........
- Neden susuyorsun...?
- Çünkü ben bir sadist ve mazoistim. Sen konuşmamı istedikse susuyorum,
susamı istediğin zamanda konuşuyorum. Sana acı vermek için, birde sana
asık bir mazosittim ya, sen acı çekiyorsun diye, bende acı cekiyor ve
böylece kendime de bir başka acı yaşatıp, cifte mutluluk duyuyorum.
-Çok komıksın!
- Senin kadar degil...
- Benim nerem komik? Ben cok ciddiyim...
- Aşktan korkman komik ve bunu itiraf bile edememem komik.
- Bak ben aşktan korkmuyorum, sadece aşkı tanıyorum. Aşk acı demektir
ve ben, sen bu acıları yaşa istemiyorum...
- Neden?
- Acı çekme diye...
- Benim acı çekip- çekmemem, seni neden ilgilendiriyor?
- Çünkü seni seviyorum ama dostça!
- Dostça?
- Evet!
- ..........
- ..........
- İlk aşkın kimdi?
- Bir yaz aşkı idi... Hani bir şarkı var ya, sanırım Zerrin Özer
söylüyordu... Sen bana, ben sana komşu evlerde, kök sarmaşıklar gibi
sarıldık o yaz...!!
- Ondan sonra mi kalbinin kırıklarını aldırdın ve astın portmantoya?
- Hayır! Daha sonra...
- Ne kadar sonra?
- Akıllanmam için gerekli zaman geçtikten sonra...
- Sen akıllı mısın şimdi?
- Tabiiiiiii..
- Pekiyi,çok zeki kız! Seni aklınla baş başa bırakıyorum...
- Nereye?
- Dışarıya çıkacağım, yürürüm belki biraz!
- Hadi git! Beni benimle bırak giderken... Başka bir şey istemem
ayrılırken!
- Bak bana sürekli şarkı sözleri ile karşılık verip durma!Hem tüm bu
şarkıların ilham kaynağı, üzgünüm ama AŞK. Sen inanmazsın ya hani,
belirteyim dedim.
- Sen beni sevdiğini 1829. kez söylemeyecek misin şimdi?
- Hem beni sevmiyorsun, aşk fanidir diyorsun, kalbini çıkartıp
portmantoya asıyorsun. Hem de seni sevdiğimi söylemeni istiyorsun?
Neden?
- Şey.... yanii.... Alışkanlık galiba... Eee kolay değil, 1828 kere
beni sevdiğini duydum..
- Sigarayı bırakabildiğine göre bu alışkanlığından da vazgeçebilirsin
sanırım, bence vazgeçsen iyi olur! Çünkü artık o dememi istedigin seyi
söylemiyecegim... 1828 kere yeterli bir aşk için...
- Yani söylemeyeceksin?
- Niye söyleyim?.. ben sadist, mazoist biriyim.
- Tam öyle demek istemedim aslında..
- Ne demek istedin?
- Ben şey... galiba şey demek istedim.... Birinden sevildiğini duymak
yine de güzel bir şey demek istedim...
- Sevdiğin birinden de, sürekli sevilmediğini duymak hiç güzel bir şey
değil...
- ........
- ........
- Ben cıkıyorum, görüşürüz...
- Nereye gidiyorsun?
- Bilmiyorum, sadece gidiyorum...
- Barış?
- Efendim?
- ........
- Seni dinliyorum....
- Şey diyecektim....
- Ne diyecektin?
- Şey... Senin hızına yetişmek pek kolay değil ama...
- Evet?
- Galiba...
- Evet?
- Şey....GALİBA GİTMENİ İSTEMİYORUM..
- Neden?
- Çünkü galiba BENDE, seni seviyorum 1!
- Biliyorum... Ben de seni seviyorum...1829...
Ve sen çağırdığına pişman olabilirsin!
-Sen geç bakalım dalganı...
-Dalga geçmiyorum ben...
- Bende... 1827. kez söylüyorum, SENİ SEVİYORUM!...
- Yapma! Allah aşkına... Aşk sence sevmek midir sadece?.. Aşkın anlamı
severken, sevilmektir de aynı zamanda. Tek taraflı aşk, platonik
olmaktan öte gidemez ve her platonik aşkın altında biraz mazoşistim
yatar. Sen mazoşist misin?
- Hayır! Ben sadece aşığım....
- Bende değilim ve olmaya hiç niyetim yok...
- Tamam, pekiyi. Mazoşist bir aşığım, ama en azından aşığım. Peki sen
nesin? Bir hiç... Aşktan korkan bir zavallı...
- Bir zavallı olmayı asla kabul edemem, çünkü değilim. Sadece,
kırıklarını aldırdım kalbimin, çıkartıp astım portmantoya!!!
- Sen kalbini istediğin sekilde kullan, istediğin yere as!, istersen
git dar ağacına as! Ama bana karışma, TAMAM MI??
- Tamam canım, İSTER SEV, İSTER NEFRET ET! Hem niye kızıyorsun... Hani
beni seviyordun? Seven, sevilene böyle bağırır mı?
- Evet seni seviyorum... 1828 oldu...
- Bu kaç bine kadar sürecek sence?
- Sende beni sevdiğini itiraf edinceye kadar...
- Hımmmm... Tam tahmin ettiğim gibi ..Tam bir erkek mantalitesi, tabii,
bende seni sevdiğimi söylediğim gün ve anda, beni sevdiğini söylemekten
vazgeçeceksin değil mi? Nasılsa kaleyi fethetmiş, zaferini kazanmış
olacaksın, ve AŞK İLK ÖLÜMCÜL DARBESİNİ ALMIŞ OLACAK...Kaçınılmaz sona
yaklaşacak yavaş yavaş...
- Hayyyyyyddaaaaaaa !!! Ya sen ne garip bir insansın.... Yemin ederim
bazen kendime şaşıyorum, ben sana nasıl asık oldum? Kaçınılmaz son
neymiş pekiyi...?
- Kaçınılmaz son, geriye kalan, bölünmüş darmadağın olmuş duygu
parçaları. Sana gelince, sen mazoşistsinde ondan bana asık oldun, tek
istediğin acı çekmek... Belki de biraz sadistsin, beni de kendine aşık
ettirip bana da acılar yaşatmak istiyorsun...
- Pes doğrusu...TEK SUÇUM SANA ASIK OLMAK! ben sadece asığım,
asık!Tabii senin gözünde mazoşist ve sadist bir aşık! Sen nesin peki?
Sen bir aşık bile değilsin, buna ne demeli? TAŞ KALPLI, duygu fakiri...
- Aşık olmak isteyen kim? Aşk bu fani dünyanın fani bir duygusudur...
Insanı sömürür... İnsani parçalara böler ve her parçadan, yeni bir
başka sen doğmasına sebep olur ki, bu parçaların ham maddesi
acıdır...Sende, senden yeni doğan senleri tanımak için, yıllarca
uğraşır durursun. Bir aşkın arkasından, değer mi?
- Tabii değer. Aşk yeryüzünde ki en kutsal duygu, yaşattığı tüm acılara
değer! Bence sen aşktan çok, aşkın içinde barındırdığı hüzün, öfke,
mutluluk, kıskanma, sahiplenme ve göz yaşını yasamaktan korkuyorsun! Ve
böylece duygusuz olarak yaşamayı yeğliyorsun, oysa bu duyguları sadece
aşk içinde yaşamayız ki, hayatımızın her kesiminde yer alır bu
duygular, bu duygulardır aslında bizi biz yapan ve bilsen neleri
kaybediyorsun, aşksız yaşamayı seçerek. Oysa ne kadar kaçsan da o
duygular bir gün seni bulacak...Çünkü dünya var oldukça aşk da var
olacak,sen kabul etsen de etmesen de!Zaten hep vardı...
- Hiç de değil! Aşk gelip geçici bir duygudur...İnsan sadece bir kez
asık olur, O da askın ne illet bir şey olduğunu bilmediği için, sonra
biraz akıllı ise AŞKI öğrenir ve bir daha asık olmaz...sevebilir tabii
, ona itirazım yok...
- Sence aşık olmak ile, sevmek arasında ki fark ne?
- Aslınsd hem birbirine çok yakın, hem de çok uzak iki duygu!
- Nasıl yani? Açıkla...
- Konuyu nereye çekmek istiyorsun?
- Konuyu buraya sen getirdin, benim konu falan çekiştirdiğim yok...Hadi
dinliyorum.... Açıkla bakalım! Aşk ve sevmek ve aralarında ki fark?
- Aşk içinde , mutluluğu,hüznü, hazzı, sahiplenmeyi, kıskanmayı, öfkeyi
barındırır. Çok karışık duygular yumağıdır, şiddetli yaşanır. Hatta bu
duyguların en yüksek dozda yaşanma seklidir... Sevgi ise aşkın daha
uysal halidir, daha halimsalimdir. Kesinlikle, aşk gibi yıkıcı ve
kırıcı degildir, bu yüzden ömrü daha uzundur.
- Evet?
- Evet ne?
- Devam et?
- Şu anda aşık olduğunu söyleyen sensin, ben değil.. Sen tarif et askı,
ben taş kalplide ögreneyim. Hem 1829 a ne oldu?
- 1828 de durdu...
- Neden?
- Sen öyle istediğinden...
- Yani 1828 de durdu, öyle mi?
- Öyle...
- Aşk yılmak mıdır?
- Aşk nazlanmak mıdır?
- Ben nazlanmıyorum..
- Nazlanıyorsun, üstelik korkuyorsun...
- Senden mi?
- Aşktan...
- 1829. kere beni sevdiğin söylemeyecek misin?
- Beni sevmeyen birine 1828 kere söyledim. Bu kadar yeter!
- Yıldın işte...
- Yılmadım sadece yoruldum...
- Neden beni sevmekten mi?
- Hayır seni sevdiğimi söylemekten...
- Beni sevdiğini söylemekten yorulan, kısa bir süre sonra beni
sevmekten de yorulur.
- ...........
- Neden susuyorsun...?
- Çünkü ben bir sadist ve mazoistim. Sen konuşmamı istedikse susuyorum,
susamı istediğin zamanda konuşuyorum. Sana acı vermek için, birde sana
asık bir mazosittim ya, sen acı çekiyorsun diye, bende acı cekiyor ve
böylece kendime de bir başka acı yaşatıp, cifte mutluluk duyuyorum.
-Çok komıksın!
- Senin kadar degil...
- Benim nerem komik? Ben cok ciddiyim...
- Aşktan korkman komik ve bunu itiraf bile edememem komik.
- Bak ben aşktan korkmuyorum, sadece aşkı tanıyorum. Aşk acı demektir
ve ben, sen bu acıları yaşa istemiyorum...
- Neden?
- Acı çekme diye...
- Benim acı çekip- çekmemem, seni neden ilgilendiriyor?
- Çünkü seni seviyorum ama dostça!
- Dostça?
- Evet!
- ..........
- ..........
- İlk aşkın kimdi?
- Bir yaz aşkı idi... Hani bir şarkı var ya, sanırım Zerrin Özer
söylüyordu... Sen bana, ben sana komşu evlerde, kök sarmaşıklar gibi
sarıldık o yaz...!!
- Ondan sonra mi kalbinin kırıklarını aldırdın ve astın portmantoya?
- Hayır! Daha sonra...
- Ne kadar sonra?
- Akıllanmam için gerekli zaman geçtikten sonra...
- Sen akıllı mısın şimdi?
- Tabiiiiiii..
- Pekiyi,çok zeki kız! Seni aklınla baş başa bırakıyorum...
- Nereye?
- Dışarıya çıkacağım, yürürüm belki biraz!
- Hadi git! Beni benimle bırak giderken... Başka bir şey istemem
ayrılırken!
- Bak bana sürekli şarkı sözleri ile karşılık verip durma!Hem tüm bu
şarkıların ilham kaynağı, üzgünüm ama AŞK. Sen inanmazsın ya hani,
belirteyim dedim.
- Sen beni sevdiğini 1829. kez söylemeyecek misin şimdi?
- Hem beni sevmiyorsun, aşk fanidir diyorsun, kalbini çıkartıp
portmantoya asıyorsun. Hem de seni sevdiğimi söylemeni istiyorsun?
Neden?
- Şey.... yanii.... Alışkanlık galiba... Eee kolay değil, 1828 kere
beni sevdiğini duydum..
- Sigarayı bırakabildiğine göre bu alışkanlığından da vazgeçebilirsin
sanırım, bence vazgeçsen iyi olur! Çünkü artık o dememi istedigin seyi
söylemiyecegim... 1828 kere yeterli bir aşk için...
- Yani söylemeyeceksin?
- Niye söyleyim?.. ben sadist, mazoist biriyim.
- Tam öyle demek istemedim aslında..
- Ne demek istedin?
- Ben şey... galiba şey demek istedim.... Birinden sevildiğini duymak
yine de güzel bir şey demek istedim...
- Sevdiğin birinden de, sürekli sevilmediğini duymak hiç güzel bir şey
değil...
- ........
- ........
- Ben cıkıyorum, görüşürüz...
- Nereye gidiyorsun?
- Bilmiyorum, sadece gidiyorum...
- Barış?
- Efendim?
- ........
- Seni dinliyorum....
- Şey diyecektim....
- Ne diyecektin?
- Şey... Senin hızına yetişmek pek kolay değil ama...
- Evet?
- Galiba...
- Evet?
- Şey....GALİBA GİTMENİ İSTEMİYORUM..
- Neden?
- Çünkü galiba BENDE, seni seviyorum 1!
- Biliyorum... Ben de seni seviyorum...1829...