11-19-2009, Saat: 12:27 PM
Avuçlarımda tutacağım mayınların yerine. Acele giden gece zamanlarında çarpacağım bir duvar emniyetinde gülüşünü ver bana. Düşerken dibe, soluklanacağım ama asla tutmayacağım ellerini ver bana. Tercüme edilmemiş öfkeler seyrelsin ömründe.Yüksek sesler alçakça dinlenir.Bana usul sessizliğini ver.
Lütuflar karşılık ve karışıklık için sunuluyor hayatın asil isimlerince. Adının anlamını ver bana.Telaffuzunda özlemlerin dindiği adını ver bana. Başkaları, bu aşkı oyalamak için var olur. Ne kadar durdururlarsa nefesini, o kadar hızlanırlar. Bana kendini ver.
Her şeyden ayıkladığın kendini… En iyi ölüm berbat bir yaşamın kıyısında bekler. Seninle gerçeklerin intizamlı duruşunda yalanlar yumağını çözmek için varım.Bana gücünü ver.
Yaralar değil canı yakan. İzin tendeki çirkinliği ve merhemin kabadayı yardımseverliği… Yaralarını göster ve bana izlerini ver.
Günün bütün aynaları beni gösterdi aksinde. Baktıkça seni gördüm. Bana var oluşunun sırrını ver. Günbatımlarında gözümün değdiği yerlere kurul. Senden olma güneşlere kamaşsın bakışım. Bana zamanını ver.
Atlardan daha hızlı koş oraya. Soluk soluğa kaldıkça koş… Yarını ertelediğim geçmişin geçmezliğine inat, vaktinde yetişmek için bana, bir kez olsun yok et geç kalışını ve durmadan koş oraya. Bana verdiklerinle bekliyorum seni. Düşsüz ve sonuna kadar gerçekli bir aşkın içinde…Kuşlara takılmasın ayakların. Takatini zorla ve koş…Oraya… Kent soysuzlarının, aşk eşkıyalarının, gurur kırmak için hendek kazanların, dokunuşun esrarından acizlerin, kontrol edilmeyen sevgilerin, intiharla harlanmayan yaşamların olmadığı oraya… Koş… Ben bütün gemileri uğurladım. Gitmeyeceğim. İçilmiş yeminleri kustum şehrin meydanına. Yıldız sağanağına bağır açmış bir yeryüzündeyim. Yazılmış sözleri susuyorum.Konuşarak, yazılmamışları siliyorum. Bana hecelerini ver.
Yarım kalan öykülerimin noktası olmaktan vazgeç. Bana başlangıçlara yeter hevesini ver. “Susacak var” edilen bir yemin, sözle tutulamayan. Bana yüzünden çizgiler ver, gülüşünle belirginleşen ve hiçbir gamzeye yer açmayan.Suya yazılmaktan kurudu kelimeler… Bana bir cevap ver..
Lütuflar karşılık ve karışıklık için sunuluyor hayatın asil isimlerince. Adının anlamını ver bana.Telaffuzunda özlemlerin dindiği adını ver bana. Başkaları, bu aşkı oyalamak için var olur. Ne kadar durdururlarsa nefesini, o kadar hızlanırlar. Bana kendini ver.
Her şeyden ayıkladığın kendini… En iyi ölüm berbat bir yaşamın kıyısında bekler. Seninle gerçeklerin intizamlı duruşunda yalanlar yumağını çözmek için varım.Bana gücünü ver.
Yaralar değil canı yakan. İzin tendeki çirkinliği ve merhemin kabadayı yardımseverliği… Yaralarını göster ve bana izlerini ver.
Günün bütün aynaları beni gösterdi aksinde. Baktıkça seni gördüm. Bana var oluşunun sırrını ver. Günbatımlarında gözümün değdiği yerlere kurul. Senden olma güneşlere kamaşsın bakışım. Bana zamanını ver.
Atlardan daha hızlı koş oraya. Soluk soluğa kaldıkça koş… Yarını ertelediğim geçmişin geçmezliğine inat, vaktinde yetişmek için bana, bir kez olsun yok et geç kalışını ve durmadan koş oraya. Bana verdiklerinle bekliyorum seni. Düşsüz ve sonuna kadar gerçekli bir aşkın içinde…Kuşlara takılmasın ayakların. Takatini zorla ve koş…Oraya… Kent soysuzlarının, aşk eşkıyalarının, gurur kırmak için hendek kazanların, dokunuşun esrarından acizlerin, kontrol edilmeyen sevgilerin, intiharla harlanmayan yaşamların olmadığı oraya… Koş… Ben bütün gemileri uğurladım. Gitmeyeceğim. İçilmiş yeminleri kustum şehrin meydanına. Yıldız sağanağına bağır açmış bir yeryüzündeyim. Yazılmış sözleri susuyorum.Konuşarak, yazılmamışları siliyorum. Bana hecelerini ver.
Yarım kalan öykülerimin noktası olmaktan vazgeç. Bana başlangıçlara yeter hevesini ver. “Susacak var” edilen bir yemin, sözle tutulamayan. Bana yüzünden çizgiler ver, gülüşünle belirginleşen ve hiçbir gamzeye yer açmayan.Suya yazılmaktan kurudu kelimeler… Bana bir cevap ver..