12-02-2009, Saat: 09:21 PM
Bu çay demsiz mi ne!..
Yoksa, şekeri mi az gelmiş?
Alıştığım bardağın içinde değil belki de yudumlamaya çalıştığım çay... Bu ne hâl ki sanki hep bir şeyler eksik;
..çayımın demi, pastamın kreması, simidimin susamı!
*
Bir şeyler eksik başlayınca, bir şeyler eksik gidiyor hep...
İyi de, eksik işte bir şeyler; hani fıstığı çikolatamın, hani bütün renkleri gökkuşağımın?..
Fesleğenimin kokusu nerde yeşil yeşil?..
Bir şeyler eksik, bir şeyler eksik!
*
Sesim cıvıldardı benim, haklısın...
Gözüm pırıldardı...
Gülüşüm pembe pembe açardı günaydınlarımın üstünde...
Peki, nerde sesimin cıvıltısı, gözümün pırıltısı ve gülüşümün pembeleri, 'günaydın'larım, 'nasılsın'larım, 'merhaba'larım;
*
'Nerde'ler; yerinde olmadığını, bulunmadığını, az, noksan, yetersiz olduğunu söylüyor bana bir şeylerin... Onun için deyip duruyorum;
Bir şeyler eksik!
*
Hâlbuki sana anlatsaydım bunları; eksiklerim tamamlanır, noksanlarım dolar, yarımlarım bütünlenirdi...
Ağrılarım hemen geçer, içimin sızlaması kesilirdi...
Aynaya bakmaya lüzum kalmaz, ne giysem çok yakışırdı üstüme...
*
Sana anlatsaydım bunları; parmaklarıma yazmak için, bacaklarıma yürümek için güç dolardı...
Yollar da çabuk biterdi, yolculuklara benzeyen yazılar da...
Zaten yollar da beni sana getirirdi, yazılar da...
*
Sana gelsem, anlatırdım zaten bunları;
Ne anlatılacak sözüm kalırdı eksik, ne de dinleyecek olanım...
Omzuna konmuş bir muhabbet kuşu gibi cıvıldardım kulağına; bir şeyler eksik kalmasın diye!..
*
İnanma istersen... Fakat bunları sana anlatıyor olsaydım, kelebekler uçuşurdu kar tanelerinin arasında, fesleğen dallarından yeni yapraklar sürerdi kışın ortasında, badem ile kayısı ağaçları yarışırdı; hangimizin çiçeği daha fazla pembeleşecek, diye...
*
Bir şeyler eksik iken, arka balkonda yıldızlanmak bile yaldızlamıyor duygularımı...
Bildiğim, gördüğüm, duyduğum, hissettiğim aynı sanki hep;
Bu simidin susamı mı eksik, bu çayın demi mi eksik, bu gülüşün şekeri mi eksik?..
Vapur bacalarına da duman yakışırdı hani... Ve arkalarına bir sıra köpük... Ve etraflarına bir sürü martı...
Fotoğraflar eksik geliyor artık bana; çünkü fotoğraflar hep oturup duruyor sanki aynı zaman içinde, mahpus gibi!
*
Ne mi demek istiyorum, ne mi var dilimin altında?.. Hiiç!
Hani, bi'şeyler eksik gibi geliyor bana da, sana da sorayım dedim; sence benim neyim eksik?..
Kimim eksik?..
Yoksa, şekeri mi az gelmiş?
Alıştığım bardağın içinde değil belki de yudumlamaya çalıştığım çay... Bu ne hâl ki sanki hep bir şeyler eksik;
..çayımın demi, pastamın kreması, simidimin susamı!
*
Bir şeyler eksik başlayınca, bir şeyler eksik gidiyor hep...
İyi de, eksik işte bir şeyler; hani fıstığı çikolatamın, hani bütün renkleri gökkuşağımın?..
Fesleğenimin kokusu nerde yeşil yeşil?..
Bir şeyler eksik, bir şeyler eksik!
*
Sesim cıvıldardı benim, haklısın...
Gözüm pırıldardı...
Gülüşüm pembe pembe açardı günaydınlarımın üstünde...
Peki, nerde sesimin cıvıltısı, gözümün pırıltısı ve gülüşümün pembeleri, 'günaydın'larım, 'nasılsın'larım, 'merhaba'larım;
*
'Nerde'ler; yerinde olmadığını, bulunmadığını, az, noksan, yetersiz olduğunu söylüyor bana bir şeylerin... Onun için deyip duruyorum;
Bir şeyler eksik!
*
Hâlbuki sana anlatsaydım bunları; eksiklerim tamamlanır, noksanlarım dolar, yarımlarım bütünlenirdi...
Ağrılarım hemen geçer, içimin sızlaması kesilirdi...
Aynaya bakmaya lüzum kalmaz, ne giysem çok yakışırdı üstüme...
*
Sana anlatsaydım bunları; parmaklarıma yazmak için, bacaklarıma yürümek için güç dolardı...
Yollar da çabuk biterdi, yolculuklara benzeyen yazılar da...
Zaten yollar da beni sana getirirdi, yazılar da...
*
Sana gelsem, anlatırdım zaten bunları;
Ne anlatılacak sözüm kalırdı eksik, ne de dinleyecek olanım...
Omzuna konmuş bir muhabbet kuşu gibi cıvıldardım kulağına; bir şeyler eksik kalmasın diye!..
*
İnanma istersen... Fakat bunları sana anlatıyor olsaydım, kelebekler uçuşurdu kar tanelerinin arasında, fesleğen dallarından yeni yapraklar sürerdi kışın ortasında, badem ile kayısı ağaçları yarışırdı; hangimizin çiçeği daha fazla pembeleşecek, diye...
*
Bir şeyler eksik iken, arka balkonda yıldızlanmak bile yaldızlamıyor duygularımı...
Bildiğim, gördüğüm, duyduğum, hissettiğim aynı sanki hep;
Bu simidin susamı mı eksik, bu çayın demi mi eksik, bu gülüşün şekeri mi eksik?..
Vapur bacalarına da duman yakışırdı hani... Ve arkalarına bir sıra köpük... Ve etraflarına bir sürü martı...
Fotoğraflar eksik geliyor artık bana; çünkü fotoğraflar hep oturup duruyor sanki aynı zaman içinde, mahpus gibi!
*
Ne mi demek istiyorum, ne mi var dilimin altında?.. Hiiç!
Hani, bi'şeyler eksik gibi geliyor bana da, sana da sorayım dedim; sence benim neyim eksik?..
Kimim eksik?..