12-15-2009, Saat: 03:02 AM
Sus yüreğim. Feryat etme. Çığırtkanlara yaraşır bu yaptığın, bir de küçük kız çocuklarına. Oysa sen büyüdün, çığırtkan da olmadın hiçbir zaman.
Sen bilir miydin sormadığım soruların cevaplarını. Bir açık kapı olsaydı, güneşi de baharı da getirebilir miydin? Anlar mıydın dilimden, konuşmadan susar mıydık öylece. Yoksa yeni bir alfabe mi yazardın her harfi bir çiçekten. Bilir miydin neden bu kadar korktuğumu. İçimdeki korkunç yalnızlığı, katran karası geceyi, düş düş sonu gelmeyen uçurumu. Okur muydun gözlerimdeki hüznü, kendime bile kapattığım kapıları açabilir miydin?
Sağlam dur yüreğim. Etrafa saçma kıvılcımları. Geldiğimiz gibi gideceğiz bu bahçeden. Gitmeye de biliriz. Gitmeyi de biliriz. Sağlam dur yüreğim. Ne içindeki çığlığı büyüt dalga dalga, ne de yalnızlığı.
Bu sırrı açsaydık birbirimize. Gözlerimiz her karşılaştığında söylediklerimizi sözlere dökseydik... Kalbimin sükun bulduğu yer dizinin dibi olur muydu? Sıcacık baktığında aradığım cevapları bulur muydum? İçim erir miydi gülümsediğinde, şimdiki gibi? Utanır mıydım yaptıklarımdan, yoksa mesut bahtiyar ölür müydüm son nefesimde?
Kendine sarıl kalbim. Sıkı tut kendini. Üzerine sıçratma kuruntuları. Zaten giderek büyüyor gece...
Söylesene bu bir masal mı? Sorular üzerine kurulabilir mi hayatlar? Başlamadan biten masallar vardır hani, kahramanları ta en başından pes eden. Mızıkçılık mı yapmış olur onlar, yenilmeyi seçmekle. Saklambaç oynarken sıkılıp kendini sobeleten çocuklar gibi...
Kaç bahar olur bir ömürde kalbim? Her tohum başka bir çiçek midir, yoksa yeniden açan aynı çiçek mi? Sorma artık yüreğim.
Sus yüreğim, feryat etme...