01-08-2010, Saat: 04:17 AM
Bir erkeğin hayatına kim bilir kaç kadın girer ve çıkar? Hangisine sevgilim hangisine kadınım diye hitap eder acaba? İkisinin arasında ne fark var diyeceksiniz. Çok fark var. Bir erkeğin hayatına giren kadınların hepsi sevgilidir. Ama bir tanesi vardır ki ona sadece “KADINIM” diye hitap eder. Sevgilim dediği günlerini gün ettiği hoş vakit geçirdiği bazen boşluğunu dolduran bazen hüzününü dağıtan bazen onu eğlendiren bazen onu dertlerinden uzaklaştıran ya da boş zamanlarını doldurandır. Hatta onunla evlenebilir bile. Çocukları bile olur. O artık çocuklarının annesidir. Bir insan olarak onu sever. Ona zarar gelmesini istemez. Bir zaman sevgilim dediği şimdi resmi olarak karısıdır.
Bir erkek "kadınım" diye hitap ettiği zaman ona yüklediği anlam bambaşkadır. Onun içinde şevkat sevgi aşk sahiplenme kıskançlık onunla gurur duyma koruma hissi ve kimseyle paylaşamama vardır. Artık dünyaya neden geldiğini biliyordur. Hayatının anlamı vardır artık. Aradığı sadece o’dur. Onu bulmak ve onunla yaşamak için doğmuştur. Onun olmadığı bir yaşam düşünemez. Çok emindir tanrı onu sadece kendi için yaratmıştır. Dünyada bir tek o ve kendisi vardır. Onun için canını verebilir. Bu aşktan da öte bir şeydir. Bu bir tutkudur. Bu mantığın bittiği yerde başlayan bir duygudur. Bu kadınım dediği kişinin resmi nikahlı karısı olması şart değildir. Ama zaman zaman karım diye bile hitap eder.
Bu duyguların en güzel örneğini ünlü şair Bedri Rahmi Eyüboğlu yaşamıştır. Bedri Rahmi Eyüboğlu Eren Hanım'la evlidir. Ancak Mari Gerekmezyan’a aşık olmuştur. Mari Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun asistanlik yaptığı Güzel
Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir ögrenci olarak gelmistir.
1949'da bir gün İstanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantıda davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını isterler. Eyüboğlu ayağa kalkar ve Karadut'u okumaya baslar:
Bir erkek "kadınım" diye hitap ettiği zaman ona yüklediği anlam bambaşkadır. Onun içinde şevkat sevgi aşk sahiplenme kıskançlık onunla gurur duyma koruma hissi ve kimseyle paylaşamama vardır. Artık dünyaya neden geldiğini biliyordur. Hayatının anlamı vardır artık. Aradığı sadece o’dur. Onu bulmak ve onunla yaşamak için doğmuştur. Onun olmadığı bir yaşam düşünemez. Çok emindir tanrı onu sadece kendi için yaratmıştır. Dünyada bir tek o ve kendisi vardır. Onun için canını verebilir. Bu aşktan da öte bir şeydir. Bu bir tutkudur. Bu mantığın bittiği yerde başlayan bir duygudur. Bu kadınım dediği kişinin resmi nikahlı karısı olması şart değildir. Ama zaman zaman karım diye bile hitap eder.
Bu duyguların en güzel örneğini ünlü şair Bedri Rahmi Eyüboğlu yaşamıştır. Bedri Rahmi Eyüboğlu Eren Hanım'la evlidir. Ancak Mari Gerekmezyan’a aşık olmuştur. Mari Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun asistanlik yaptığı Güzel
Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir ögrenci olarak gelmistir.
1949'da bir gün İstanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantıda davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını isterler. Eyüboğlu ayağa kalkar ve Karadut'u okumaya baslar:
"Karadutum çatal karam çingenem
Nar tanem nur tanem bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın vebalimsin.
Dili mercan dizi mercan dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum çatal karam çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam ağlayan narımsın
Kadınım kısrağım karımsın."
Bedri Rahmi şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzülür. Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştır. Çünkü aşklarını bütün İstanbul bilmektedir. O anda yanında oturan Eren Eyüboğlu da anlamıştır. Çünkü şiirde "kadınım kısrağım karımsın" dediği kadın kendisi değildir.
Görüldüğü gibi erkekler sadece nikahlı karılarına kadınım ve karım kelimelerini kullanmıyorlar. Bu bambaşka bir duygu. Bunun adı aşk. Doğa üstü bir duygu. İnsanın vücut kimyasını değiştiren ruhunda volkanların patlamasına neden olan bir duygu. Onu bulduktan sonra kaybetmek ise çok acı verir. Bunu en iyi Ercan Saatçi’nin yazdığı 'Yastayım' adlı şarkı sözleri sözü anlatıyor:
Görüldüğü gibi erkekler sadece nikahlı karılarına kadınım ve karım kelimelerini kullanmıyorlar. Bu bambaşka bir duygu. Bunun adı aşk. Doğa üstü bir duygu. İnsanın vücut kimyasını değiştiren ruhunda volkanların patlamasına neden olan bir duygu. Onu bulduktan sonra kaybetmek ise çok acı verir. Bunu en iyi Ercan Saatçi’nin yazdığı 'Yastayım' adlı şarkı sözleri sözü anlatıyor:
Yoksun yine varlığım sürünüyor
Sensizliğim bilinmiyor
Sen gittin gideli ellerim hep titriyor
Kalbim bu acıyı saklıyor
Yıllar sonra bile hiç kimseye söylemedim
Bu sevdayı kalbime gömdüm ve sen öldün
Şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor
Yastayım hiç kimse bilmiyor
..........................
Yaşlandım artık bıraktığın gibi değilim
Üstelik bir kızım var evliyim..
Ne mutlu bütün bu güzel duyguları gerçekten bir ömür boyu bir yastığa baş koyduğu hayatı birlikte yaşadığı ve çocuklarının annesine duyabilen erkeklere.
Bu yazıyı yazdıktan sonra fikirlerine güvendiğim erkek arkadaşlarıma sordum. “Hangi kadına kadınım diye hitap edersin?” diye; “Kadınım kelimesinin içinde cinsellik vardır. Çok özel biri olması gerekmez” dediler. Çok hayret ettim. Oysaki kadın gözüyle kadınım kelimesi çok özeldir ve her kadına söylenince anlamı kalmaz.
Şimdi diyeceksiniz ki sen bir kadın olarak erkeklerin duygularını bu kadar iyi nereden biliyorsun. Çok haklısınız.
Bu yazıyı yazdıktan sonra fikirlerine güvendiğim erkek arkadaşlarıma sordum. “Hangi kadına kadınım diye hitap edersin?” diye; “Kadınım kelimesinin içinde cinsellik vardır. Çok özel biri olması gerekmez” dediler. Çok hayret ettim. Oysaki kadın gözüyle kadınım kelimesi çok özeldir ve her kadına söylenince anlamı kalmaz.
Şimdi diyeceksiniz ki sen bir kadın olarak erkeklerin duygularını bu kadar iyi nereden biliyorsun. Çok haklısınız.
Peki bana “KADINIM” diye hitap edilmiş olamaz mı...
??
..alinti..