01-17-2010, Saat: 03:00 AM
Dileğim bugün dilediğin tüm dileklerin gerçek olması. Belki yanında değilim ama bil ki kalbimin en derin yerinde seninle kutluyorum. Nice Yıllara.
Sesim güzel olmadığından bir doğum günü şarkısı söyleyemeyeceğim ancak parmaklarım döndüğünce bir şeyler yazabilirim herhalde.
Doğum günü; ”Gelemedik ama unutmadık da” ile başlayan hasretleri, arkadaşının, eşinin, dostunun kısacası “önemlisinin” takvim yaprağında doğan kişinin ismini ağırlayan bir gün.
Kelimelerin bildik duygularla özetleyebileceği günlerden biri değil bu gün. İnsanların bu gün doğan için ve hayatlarında bulunduğu için ne kadar memnun olduklarını belli etmek istedikleri, birlikte herhangi bir şeylerin yapıldığı gün. Önemli olan yapılanın değil, niçin yapıldığı önemli olduğu bir gün.
Kimininse ne kadar yalnız olduğunu hissettiği gündür doğduğu gün. En hatırlanacak günde de hatırlanılmıyorsa “her şey bitti” dediği gündür, karamsarlık günüdür.
Yaşanılan bir yılın mükâfatı gibi ya da yaşanacak yılı karşılamak gibi bir gündür. Mumlara üflerken dudaklardan bir temenninin, bir duanın geçtiği gün. Sonra ''üüüüffff'' sesinden sonra birisinin aradan ''Alkııııııışş'' diye bağırdığı gündür.
Pastanın üzerindekileri mumları sayamayacak kadar sevinçten kör olmuşsa da doğan; şimdiki yıldan doğduğu yılı çıkarıp aynı sonucu bulur eninde sonunda. Pastanın üstünde bir doğanın yaşı yoksa eğer, yaş saklanabilir, yaşa eklenebilir veya yaştan çıkartılabilir. Yani biraz matematiksel bir gündür.
Eğer geçen yıl iyiyse hızlı, kötüyse yavaş geçen bir yıl olarak nitelendirildiği, Yaşa! Sev! Gül! Temennilerinin eksik olmadığı, benim de yazarken kelimeleri yetinmekte zorlandığım bir gündür.