02-01-2010, Saat: 05:58 PM
Ne ye yarar hiç okunmayacak romanı yazmış olsam Yada hiç olmasam! Kelimelerimi yiyen bir kurtken hüzün, dilimi cümleye yaslayamam Bu yüzden hep devrilir kelimelerim Ağır aksak bir dil sürçmesi bulur hikayemi ve kalem en çok bu yazgıya yenilir
Kimseler bilmez aslını
Zordur kırmızı ışıkların durmamak için varolduğu bir şehirde, soluklanacak cümle kurmak
Birbirini ezerek koşan harfler, sayfada hep aynı bağırışlarda, “neden geldim”!
Cevabı olmayan soruları yalanlayan en büyük doğrudur, yirmi dokuzu da birbirine anlamsız bakan alfabe
Sen nerden geldin der gibi bakarlar anlamını anlayamadıkları cümlelerle beraberliklerine
Bazen olur Bülbül susar, gül kokusunu için(m)de tutar
Ucu sivrilen kalemin neden kırıldığını anlayamaz yazar Mürekkebi kan olur,
yazmak en soğuk duruş yüzündeVe küser ölüm, cansız bir kalemde tekrar edilen eceline
Altı çizili yazmak vardı, önemli notlar düşmek soluk sayfalara
Yaşamak vardı silginin kendi bozuğunu düzeltemediği soru işaretsiz bir imlada
Ama olmadı…
Kalem kustukça içindekini, sızlandı harfler
Ne gariptir önü kesik cümleler uzun zamandır hep bu hal üzereler…
Ben anlattım bunları Geç kalınmış gecelerde, göğe esir ay’ın izinde
Bilseydim sıra bana gelecek, hüznü malum duruşlarda keserdim kelamın bileğini Ardına üç nokta koyduğum yazgımda silerdim, inadıma acı yazan kalemin alfabesini…
Kaldırım üstü düşlerimi yazdım sayfalara Kederi yaktım, elde var hüznü düş tacirlerine sattım Konuşurken çıkmayan sesimi, kalemimle kalabalık gösterilere bağırdım…
Bela aşkın ta kendisi!
Kundaklanan cümlelerle yazılıyor devrik romanım
Bana kalan nizamı bozuk bir sayfayken, acıyı cümleme ayraç yaptım
Kimseler bilmez aslını
Zordur kırmızı ışıkların durmamak için varolduğu bir şehirde, soluklanacak cümle kurmak
Birbirini ezerek koşan harfler, sayfada hep aynı bağırışlarda, “neden geldim”!
Cevabı olmayan soruları yalanlayan en büyük doğrudur, yirmi dokuzu da birbirine anlamsız bakan alfabe
Sen nerden geldin der gibi bakarlar anlamını anlayamadıkları cümlelerle beraberliklerine
Bazen olur Bülbül susar, gül kokusunu için(m)de tutar
Ucu sivrilen kalemin neden kırıldığını anlayamaz yazar Mürekkebi kan olur,
yazmak en soğuk duruş yüzündeVe küser ölüm, cansız bir kalemde tekrar edilen eceline
Altı çizili yazmak vardı, önemli notlar düşmek soluk sayfalara
Yaşamak vardı silginin kendi bozuğunu düzeltemediği soru işaretsiz bir imlada
Ama olmadı…
Kalem kustukça içindekini, sızlandı harfler
Ne gariptir önü kesik cümleler uzun zamandır hep bu hal üzereler…
Ben anlattım bunları Geç kalınmış gecelerde, göğe esir ay’ın izinde
Bilseydim sıra bana gelecek, hüznü malum duruşlarda keserdim kelamın bileğini Ardına üç nokta koyduğum yazgımda silerdim, inadıma acı yazan kalemin alfabesini…
Kaldırım üstü düşlerimi yazdım sayfalara Kederi yaktım, elde var hüznü düş tacirlerine sattım Konuşurken çıkmayan sesimi, kalemimle kalabalık gösterilere bağırdım…
Bela aşkın ta kendisi!
Kundaklanan cümlelerle yazılıyor devrik romanım
Bana kalan nizamı bozuk bir sayfayken, acıyı cümleme ayraç yaptım