02-07-2010, Saat: 03:23 AM
Kirletildi tüm değerler. Yapmacık baharlarla, suni lalezarlarla süslenmeye çalışılır oldu birliktelikler.
Bu kirliliklerden ask ve sevgi de nasibini aldı günümüzde.
" Sevmek dokunmaktır " diye bir felsefe ya da daha doğrusu bir safsata koydular ortaya. Böylece, yüreklerde değil bedenlerde gezinip duran şeyin adi Sevgi oldu.
Flört adi altında, özgürlük namına, iffet ayaklar altına alindi günümüzde. Adeta bekârlara has bir değer olarak sunulur oldu adı aşk ve Sevgi olan kutsal değer. Evliler arasında ise esler birbirine güzel sözlerle hitab etmeyi ayıp sayar oldular. Ya da " yahu bizden geçmiş artik " diyerek, aşkın ve sevginin gün olup sönmesi gereken bir olgu olduğuna inandırdılar kendilerini. Nişanlılık dönemi yada evlilikler, denemek için yapılır oldu. " Yürütemez isek ayrılırız" diyerek, adeta ayrılmak için evlenilir oldu. Gerçek aşkın ve sevginin var olduğu yuvalarda hiç ayrılık olur mu !? Yada aşktan ve Sevgiden kaynaklanan huzursuzluk olur mu hiç ??
Bugün tüm edebiyatçıları susturacak, tüm "sözde aşıkları" kıskandıracak Resulümüz, eşleriyle sakalaşır ve onları sevdiklerini, nasıl bir aşk ile bağlandıklarını söylemekten hiç çekinmezdi.
Hz. Aise sordular :
" Ey Allahın Resulü beni seviyor musun ? "
Resulullah :
" Evet ya Aise, tabii Seviyorum "
Hz. Aise bununla da yetinmiyordu ve hemen soruyor :
" Beni nasıl seviyorsun ? "
Peygamberimiz sevgi tanımlamasını yapıyordu sevgili esine. içten, samimi ve hayran kalınan bir ifadeyle:
" Kördüğüm gibi.. "
Sevgiye bakin aşka bakin. Açılmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi sevgi.
Hz. Aise Peygamberimize sık sık sorardı :
"Ey Allah ın Resulü, Kördüğüm ne alemde ? "
O yüce resul cevap veriyordu :
[SIZE=5]" ilk günkü gibi !! "
[SIZE=2]Alıntı
[/SIZE][/SIZE]
Bu kirliliklerden ask ve sevgi de nasibini aldı günümüzde.
" Sevmek dokunmaktır " diye bir felsefe ya da daha doğrusu bir safsata koydular ortaya. Böylece, yüreklerde değil bedenlerde gezinip duran şeyin adi Sevgi oldu.
Flört adi altında, özgürlük namına, iffet ayaklar altına alindi günümüzde. Adeta bekârlara has bir değer olarak sunulur oldu adı aşk ve Sevgi olan kutsal değer. Evliler arasında ise esler birbirine güzel sözlerle hitab etmeyi ayıp sayar oldular. Ya da " yahu bizden geçmiş artik " diyerek, aşkın ve sevginin gün olup sönmesi gereken bir olgu olduğuna inandırdılar kendilerini. Nişanlılık dönemi yada evlilikler, denemek için yapılır oldu. " Yürütemez isek ayrılırız" diyerek, adeta ayrılmak için evlenilir oldu. Gerçek aşkın ve sevginin var olduğu yuvalarda hiç ayrılık olur mu !? Yada aşktan ve Sevgiden kaynaklanan huzursuzluk olur mu hiç ??
Bugün tüm edebiyatçıları susturacak, tüm "sözde aşıkları" kıskandıracak Resulümüz, eşleriyle sakalaşır ve onları sevdiklerini, nasıl bir aşk ile bağlandıklarını söylemekten hiç çekinmezdi.
Hz. Aise sordular :
" Ey Allahın Resulü beni seviyor musun ? "
Resulullah :
" Evet ya Aise, tabii Seviyorum "
Hz. Aise bununla da yetinmiyordu ve hemen soruyor :
" Beni nasıl seviyorsun ? "
Peygamberimiz sevgi tanımlamasını yapıyordu sevgili esine. içten, samimi ve hayran kalınan bir ifadeyle:
" Kördüğüm gibi.. "
Sevgiye bakin aşka bakin. Açılmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi sevgi.
Hz. Aise Peygamberimize sık sık sorardı :
"Ey Allah ın Resulü, Kördüğüm ne alemde ? "
O yüce resul cevap veriyordu :
[SIZE=5]" ilk günkü gibi !! "
[SIZE=2]Alıntı
[/SIZE][/SIZE]