03-09-2010, Saat: 12:43 AM
[SIZE=2]
Dosta giden çile dolu yollarda, getirdiğin huzura,
nurunun aydınlığına muhtacım.
Bilirim kılâvuzu Sensin dosta çıkan yolların,
haritası Sana emanet edilmiştir gül coğrafyasının.
Günahkâr bedenimi yüklenip azıksız bir heybeyle,
nuruna kavuşmak ve şefaatine ulaşmak için yöneldim kapına.
Güneşin ağlayarak doğduğu bir vakitte,
sızlanışım vardır ney misali.
Serin seherlerde uykularımı kaçıran hasretin vardır.
Seni ararken rüzgâra döktüm derdimi.
Sessiz bir 'âh'la kanatlandı kuşlar.
Ağır ağır aktı mavi bir menzile doğru bulutlar.
Kanayan gül yapraklarından, yaralı bülbüllerden geldi selâmı baharın.
Hayalini kurdum binlerce yıl uzaktan.
Bir tebessümüne hasret kaldı günahkâr bakışlarım.
Sen bir serap gibisin içimin çöllerinde;
yaklaştıkça uzaklaşan,
uzaklaştıkça yaklaşan ve yakan...
Hayalin bile serinliktir kavrulan ruhum için,
hayalin bile tat verir acıyan yüreğime.
Adın geldiği ve ismin can olduğu zaman cümlelerimin özüne,
yok olur bütün düşmanlıklar ve savaşlar.
İhtiyar dünya bin defa şahittir buna.
Hz. Ömer'in öfkesi, potanda eridi Efendim.
Hz. Vahşi, günahları için gözyaşı dökmeyi
Senden aldığı nâmeyle öğrendi.
Gel Efendim,
bir gece yarısı cesedime can olmak için gel,
damarlarıma aşkınla dolmak için gel!
Ah Efendim,
andım yine Seni her şey yâdımdan silindi.
Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam.
Aşkının odunda pervaneler gibi can verip yansam.
Ebediyete ayarlı kalbimi,
"Ya Bâkî Ente'l-Bâkî " sırrıyla Hakk'a hediye sunsam.
Kalbini nasıl yarıp arındırdıysa melekler,
ben de Seni rehber edinip kirlerimden arınsam.
Rabbim'e giden yolda dünyadan firar etsem,
merhametinin gölgesine sığınsam.
Ürkek ceylan misali yanına sokulsam.
Bir yolunu bulsam,
muhabbet menbaı olan gönlüne aksam.
Ve yanlış efendilere köle olmaktan ebediyen kurtulsam.
Keşke hep aşkınla oturup, aşkınla kalksam..
Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek?
Beni de çağırır mı çağları delen sesin?
Bir dua sonrası
ay yüzünle yüzüme bakıp,
"Günahkâr olsan da gel!" der misin?
İçimdeki sancının adı nedir, Efendim?
Nedir beni bu zamansız mekânsız hasrete çeken,
bu yüreğimdeki ağırlık,
bu mücrim halimle ötelere duyduğum iştiyak da ne?
Bedenim kafes Efendim,
kalbim tutsak bir güvercin gibi titriyor kafesinde.
Uzaklığın çekilesi dert değil.
İsmini ansam gecenin ıssız saatlerinde,
bir cuma sabahı uykuyu beyninden vurarak duaya dursam,
gül kokan bir muştuyla gelir mi melekler?
Korkuyorum bu gurbette Sensiz kalmaktan.
Yüreğim Sensiz karanlık, yüreğim Sensiz gece...
Sana doğru kayıyor gönlümün göklerinde yıldızlar.
Bir gece kirpiklerim kapansa;
Sen,
gül kokunu yüklenerek bir bahar edasıyla gelsen
güneş gibi ısıtsan buzdan duygularımı.
Rüyalarım şeref bulsa güneşi kıskandıran cemalinle.
Kur'an ilmini elinden içsem ab-ı hayat misali.
Taif dönüşü ettiğin dua hürmetine kabul görsem tarafından, Efendim...
alıntı
[/SIZE]
Dosta giden çile dolu yollarda, getirdiğin huzura,
nurunun aydınlığına muhtacım.
Bilirim kılâvuzu Sensin dosta çıkan yolların,
haritası Sana emanet edilmiştir gül coğrafyasının.
Günahkâr bedenimi yüklenip azıksız bir heybeyle,
nuruna kavuşmak ve şefaatine ulaşmak için yöneldim kapına.
Güneşin ağlayarak doğduğu bir vakitte,
sızlanışım vardır ney misali.
Serin seherlerde uykularımı kaçıran hasretin vardır.
Seni ararken rüzgâra döktüm derdimi.
Sessiz bir 'âh'la kanatlandı kuşlar.
Ağır ağır aktı mavi bir menzile doğru bulutlar.
Kanayan gül yapraklarından, yaralı bülbüllerden geldi selâmı baharın.
Hayalini kurdum binlerce yıl uzaktan.
Bir tebessümüne hasret kaldı günahkâr bakışlarım.
Sen bir serap gibisin içimin çöllerinde;
yaklaştıkça uzaklaşan,
uzaklaştıkça yaklaşan ve yakan...
Hayalin bile serinliktir kavrulan ruhum için,
hayalin bile tat verir acıyan yüreğime.
Adın geldiği ve ismin can olduğu zaman cümlelerimin özüne,
yok olur bütün düşmanlıklar ve savaşlar.
İhtiyar dünya bin defa şahittir buna.
Hz. Ömer'in öfkesi, potanda eridi Efendim.
Hz. Vahşi, günahları için gözyaşı dökmeyi
Senden aldığı nâmeyle öğrendi.
Gel Efendim,
bir gece yarısı cesedime can olmak için gel,
damarlarıma aşkınla dolmak için gel!
Ah Efendim,
andım yine Seni her şey yâdımdan silindi.
Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam.
Aşkının odunda pervaneler gibi can verip yansam.
Ebediyete ayarlı kalbimi,
"Ya Bâkî Ente'l-Bâkî " sırrıyla Hakk'a hediye sunsam.
Kalbini nasıl yarıp arındırdıysa melekler,
ben de Seni rehber edinip kirlerimden arınsam.
Rabbim'e giden yolda dünyadan firar etsem,
merhametinin gölgesine sığınsam.
Ürkek ceylan misali yanına sokulsam.
Bir yolunu bulsam,
muhabbet menbaı olan gönlüne aksam.
Ve yanlış efendilere köle olmaktan ebediyen kurtulsam.
Keşke hep aşkınla oturup, aşkınla kalksam..
Anlasam vuslata ne zaman ferman gelecek?
Beni de çağırır mı çağları delen sesin?
Bir dua sonrası
ay yüzünle yüzüme bakıp,
"Günahkâr olsan da gel!" der misin?
İçimdeki sancının adı nedir, Efendim?
Nedir beni bu zamansız mekânsız hasrete çeken,
bu yüreğimdeki ağırlık,
bu mücrim halimle ötelere duyduğum iştiyak da ne?
Bedenim kafes Efendim,
kalbim tutsak bir güvercin gibi titriyor kafesinde.
Uzaklığın çekilesi dert değil.
İsmini ansam gecenin ıssız saatlerinde,
bir cuma sabahı uykuyu beyninden vurarak duaya dursam,
gül kokan bir muştuyla gelir mi melekler?
Korkuyorum bu gurbette Sensiz kalmaktan.
Yüreğim Sensiz karanlık, yüreğim Sensiz gece...
Sana doğru kayıyor gönlümün göklerinde yıldızlar.
Bir gece kirpiklerim kapansa;
Sen,
gül kokunu yüklenerek bir bahar edasıyla gelsen
güneş gibi ısıtsan buzdan duygularımı.
Rüyalarım şeref bulsa güneşi kıskandıran cemalinle.
Kur'an ilmini elinden içsem ab-ı hayat misali.
Taif dönüşü ettiğin dua hürmetine kabul görsem tarafından, Efendim...
alıntı
[/SIZE]