:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: ”özlemek dostluktandır” derler…
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link

new2yb6.jpg
[SIZE=3][SIZE=3]2820283lghs11bh0vn2dj4to2.jpg
Bazen çok soğuk oluyor burası yalnızlıktan üşüyorum… Bilirsin burayı değilmi martım… Senin kanatlarını ıslatan, sırılsıklam eden, dragosun derin koyu lacivert denizinin çiğ damlası tuzlu nemidir... Sanırsın bazen denizler gözyaşı denizi… Biliyorum sende yalnızsın benim gibi… Sığındığımız Tahir ustanın mekânıdır hani... Koyu demli çaylarıyla avutur bizi...
Sen bir ıslak martı bense sana hayran uslu bi bebiş...

[/SIZE]
Hayat yollarımız kesişmiştir bi kere dur durak yoktur bize... Bazen ne kadarda hüzünleriz senle değilmi martımÖzleyiverirsindir dostu bir arkadaşını ya da sevdiceğini... Uzak dağların ardında yıldızları… Adı yoktur belkide… Adı “SEN” dir… Ama Çiğ damlası tuzlu bir su gözlerinizden ığıl ığıl akıverir... Ne gece nede gündüzdür zaman… Ne dün ne buğun nede yarındırÖzlemenin zamanı olur mu hiç…??? Neçe yamandır hep geceler özlerken İşte böyle günün gecenin bir yarısı; akrebin yelkovanla bütünleşebilmek için sus pus olduğu o sessiz saatlerden biri… Suskun ama konuşmayı bekler bir tavırla dinlemeye, rahatlatmaya gebe bir saat… Bir bardak demli çay burukluğu gibi kalır gecenin tadı saatler geçtikçe uçurum kadar bir yalnızlık yaratırım kendime sonrasında anlamsız bir bekleyiş bir özlem kaplar içimi sıcak bir gülümseyişle merhaba... Diyecek bir dosta özlemdi, belkide bu anlamsız bekleyiş… ”özlemek dostluktandır” derler… Özledim…
Somut anlamda sıcaklığını yanımda hissedemesem de “seni” geceyle paylaşmakta bulurum… Teselliyi bir dilin bütün sözcüklerini kullansam da yüreğindeki güzellikleri anlatmaya yetmeyeceğini bilirim… Ve bu yüzden sevgi yüklü bulutlara "iyi geceler" Dileklerimi yükleyip “sana” göndermekten başka bir şey gelmiyor elimden…
Olurda gecenin bir saatinde kapını çalıp ta rahatsız ederlerse kızma olur mu?
Ben uslu bir çocuk olmaya karar verdim… Vermesine de… Ah be martım bizim senle yarınlarımız olacak mı?
Ama dünle buğun arasında gidip geliyorum işte
Benim dünüm yoktu. Yarınım hiç olmadı. Sadece şimdinin içine sıkışmışım -ya da sıkıştırılmış- Şimdinin içinde kalmışım. Kalmışmışım...
Beni ben yapan, şu ana kadar yaptıklarım mı, ya da bundan sonra yapacaklarım mı? Yoksa şu anda ne yaptığım mı?.. Geniş zaman kavramının olmadığı bir hayatın acımasız olan "şimdiki zamanı" içinde, geleceğe özlem duyan, geçmişe imrenen bir ben var ortada... Bir önceki satır geçmişe, bir sonraki satır geleceğe ait... Bana ait olan -ya da sana ait olan- ise, şu anda kalemimin ucunun değdiği nokta -ya da gözünün üzerinde olduğu hece- Bugüne kadar yazdıklarım, gelecekte yazacaklarım ve her zaman olduğu gibi şu anda yazdıklarım bir bütünse, Hani dersin ya “gıcık” diye… İşte bende bu bütünün hep en gıcık yerindeyim... Şimdisindeyim...
Bir yarın var, biliyorum, ama benim olmayan bir yarın... O yarın senin de değil. Onun da değil. Dünün de bize ait olmadığı gibi. Boşuna yarının peşinden koşma, yakalayamıyorsun... Çok kurnaz bu yarın... Yakaladığım dediğin anda, bir bakmışsın bugün oluvermiş. Hatta dün olup, ellerinin arasından kayıp gittiği bile oluyor... Hep öyle oluyordu zaten... Ve hep öyle olacak... Ve hep biz, bize ait olan bugünde, yarına özlem duyup, düne imreneceğiz...
Olayı daha da derinlemesine düşünecek olursak -ki ben her zaman da düşünemem- bugün, dünün yarını, yarının dünüdür diyebiliriz... O zaman işler karışıyor... Hayatımız gibi... Düşünelim demiştim ya, boş ver vazgeçtim...
Dünü dün yapan da bugündür, yarını yarın yapan da... Ama bugünü, bugün yapan biziz... Benim, sensin, o... Biz ise başını ve sonunu kestiremediğimiz zamanın içinde sadece birer dakikayız… Aslında bu bile bonkörlük sayılır... Evet, evet, öyle sayılır... Sadece saniyeyiz... Hatta bazılarımız saniye bile değil ya, hadi neyse...
Bir şey elde etmeye çalışma boşuna... Her şey dün ile yarın arasında pay edilmiş... Dünden bugüne bir şey kalmıyor... Yarınınkiler de, düne gidiyor... Giderken bugünün yanından geçiyor... Yanımızdan geçiyor... Ama sadece geçiyor ve gidiyor... Ne mi geçiyor...

Sana ait olduğunu sandığın her şey... Boşuna yakalamaya çalışma, ben yakalayamadım... Yakalayamıyorum da. Yakalayanı da duymadım üstelik... Duyacağımı da zannetmiyorum...
Sen bir noktasın, zaman bir film şeridi... Sen sabitsin, kıpırdıyamıyorsun, hayat akıp gidiyor, duramıyor... Sana da bir şey vermiyor... Merak etme bana da bir şey vermiyor... Verseydi söylerdim... O na da bir şey vermemiş...
Ben de istemezdim böyle olmasını ama Allah kahretsin ki bu böyle... Vermiyor işte...
Aşklarımız diyeceksin şimdi... Hüzünlerimiz, sevinçlerimiz... Gözyaşlarımız, ruhumuz... Onlar da dün ile yarın arasında pay edilmiş... Dünü anımsayarak, yarını hayal ederek yaşadığımızı zannediyoruz o duyguları… Kavramlar yaratıyoruz kafamızda. Kendi kavramımızı temele koyup, üstünü inşa etmeye başlıyoruz... Oysa gerçek olan bir şey yok... Dünün de yarının da bize ait olduğunu zannediyoruz... Ben de, sen de, o da...
Hâlbuki bizler dünlere ve yarınlara aidiz... Bize ait olan ise sadece bugün... Değerini de bilmiyoruz ki...
Uslu bir çocuk olmak…
Ve özlemek…
Ve yarınlar…
Sahi martım “ sen” hiç özledin mi
Ya da özlenildin mi?
Ya da bugünle yarın arasında hep gidip geldin mi?
Özleyiverirsindir dostu bir arkadaşını ya da sevdiceğini...
Uzaklar... Dağların ardında bir yıldızı…

Adı yoktur belkide…
Adı “SEN” dir…
Sen hiç “SENİ” özledin mi?

[SIZE=3][SIZE=3]new13se9.jpg[/SIZE]
[/SIZE]

x1pxoywqu4sjf7hjirdjafmbu4.gif














[/SIZE]

angel_from_hell

Sen hiç “SENİ” özledin mi?


cok güzeldii ellerine emegine saglık.
bende cooooooooooooooooookkkkkk özlüyorum hayatımın manası bitanem her şeyim olan dostumu ....üzgünüm her şey icin Sad