03-27-2010, Saat: 12:01 AM
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde
bulunuyormuş.
"Son
tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı
ve yemek yapmayı
bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine.
Baba,
ocağa aynı büyüklükte
üç kap koymuş,
hepsini suyla doldurup üçünün de altını
yakmış. "Şimdi,
istediğim her şeyden... iki tane vereceksin bana" demiş
oğluna.
Sırasıyla
havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği
istemiş... Oğlu hepsinden
ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci
kaba, iki yumurtayı
ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini
üçüncü kaba koymuş. Her
üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra
kapları indirip yemek
masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak
duruyormuş. Kaplarda
kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve
çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara
yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?" Oğlu
düşünürken açıklamaya
başlamış."Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip
yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri
katılaşmış.
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler
sonunda da öyleler.. "
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte aşk ve
şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu
gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.
Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de,
şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden
uzaklaşırlar.
Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar
ne olursa olsun,
eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin
yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar
kaynatılmaya hazır
olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun
yıllar geçirmeye isteklidirler.
Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
"Asıl ders bu değil!" dedi baba. Oğlunun elinden
tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları
gösterdi. "Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok " Kahve
çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir
fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
"İçmek istersin herhalde" dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını
sürdürdü. "Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin
paylaştığı yuva da işte
böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Başka
herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi... Çünkü onlar
birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle
davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı
başarırlar."
Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam
geçirmeniz dileğimle.
Alıntı
bulunuyormuş.
"Son
tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş. Mutfağı
ve yemek yapmayı
bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine.
Baba,
ocağa aynı büyüklükte
üç kap koymuş,
hepsini suyla doldurup üçünün de altını
yakmış. "Şimdi,
istediğim her şeyden... iki tane vereceksin bana" demiş
oğluna.
Sırasıyla
havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği
istemiş... Oğlu hepsinden
ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci
kaba, iki yumurtayı
ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini
üçüncü kaba koymuş. Her
üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış. Daha sonra
kapları indirip yemek
masasına buyur etmiş oğlunu. Yemek masasında üç tabak
duruyormuş. Kaplarda
kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve
çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara
yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?" Oğlu
düşünürken açıklamaya
başlamış."Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip
yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri
katılaşmış.
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler
sonunda da öyleler.. "
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte aşk ve
şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu
gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.
Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de,
şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden
uzaklaşırlar.
Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar
ne olursa olsun,
eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin
yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar
kaynatılmaya hazır
olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun
yıllar geçirmeye isteklidirler.
Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
"Asıl ders bu değil!" dedi baba. Oğlunun elinden
tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları
gösterdi. "Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok " Kahve
çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir
fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
"İçmek istersin herhalde" dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını
sürdürdü. "Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin
paylaştığı yuva da işte
böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Başka
herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi... Çünkü onlar
birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle
davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı
başarırlar."
Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam
geçirmeniz dileğimle.
Alıntı