04-09-2010, Saat: 09:55 PM
Kadının hası deyince......
Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum...Sokakta, vapurda, okulda,
kuaförde,
orda, burda...Ama olmuyor hanımlar, olmuyor!
Kadınlar kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki? Solaryuma girmeye,
çıplak gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı, kaç
on
yıl oldu?
Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini
seçtim.
Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden
özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma,
hani şu
afet-i devran denen kadınları düşündüm. O nasıl bir cazibedir ki,
peçelerin
ardından bile erkekleri aşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının
ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini. Kadının güle benzemesi
gerektiğine karar verdim sonunda. Kadının hası güle benzer.
Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle.
Kadının hası...
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve yumuşak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Konuşurken orası burası
oynamaz, herkesle cilveleşmez, ortalık yerde şımarmaz. Kadının hası
yalnızca
erkeğinin koynunda şımarır. Şımarıklığın hakkını verir o zaman.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına
benzemez. Tebessümleri sevgidir. Sıcacık bir sevgi vardır kadın
yüreğinde.
Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun. Erkeğini dizine yatırıp
saçlarını
okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası, nerede, nasıl davranacağını bilir. Erkeğiyle uluorta
zıtlaşıp
ya da hafifmeşrep davranıp onu küçük düşürmez. İnsanların içinde kapris
yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı hatunu gibi, adabıyla,
raconuyla istediğini alır. Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı yapıp
erkeği
bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar ki, hele
bir de
bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar.
Bu
kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da. Ama üzmemek lazım,
ayrıca
kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine
saygısı,
güveni vardır. erkeğine can yoldaşı olur, destek olur, onu dinlemeyi
bilir.
Erkeğinin kölesi olmaya hazırdır; ama ona öyle bir şey yapar ki kadının
hası, o erkek onu asla köle yapmaz ve kadın bunu çok iyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir
kadın. Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur. Hüznü, gökten deli deli
yağan
yağmur gibi olur, saçlarından akar. Neşesi ise öyle renkli, öyle
dağınık.
Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...arada bir pencereye yaslar
başını,
sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler. Olgunluğuyla şaşırtır erkeği.
Bazen de
öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
Sıkmaz
kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla.
Konuşurken insanın yüzüne bakar kadının hası. Kibirli olmaz. Kültürsüz
olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar,
söyleyecek sözü vardır. kişiliklidir. Beceriklidir. Tırnağı kırılınca
üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa
üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini
teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, hoş bir cazibesi
vardır. albenisi metrelerce öteden çarpar adamı. Orasını burasını açmaz
kadının hası; semt pazarlarındaki tezgahlarda sergilenen çaput durumuna
düşürmez kendini. Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine
ve
zamanına göre bilir. Elbiselerinin altından vücudunun kıvrımları
seçilir.
Gerçek bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın Vebalı
kadınlarına benzeyen, mankenlere benzemez.
Kokusu aklı baştan alan, yumuşacık tenli, ince belli olur kadının hası.
Kadın dediğin seksi olur.
Kadına yaraşmaz soğukluk. Ne vakit erkeğini görse uzaktan, hemen pembe
pembe
olur yanakları. Pır pır eder içi, aşk telaşı bir başka türlü olur
kadının.
Sevince, hele bir de sevildiğine ikna olunca cömert olur kadının hası;
cennetinin kapılarını açar erkeğine. Gerçek bir kadın göbek atmayı,
gerdan
kırmayı, kalça sallamayı iyi becerir; ama öyle her yerde masaların
üstüne
çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı
severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar. Güçlü
kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi
kurmayı
bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder
ki,
onun nazını erkek zevkle çeker.
Sokakta hanım hanımcık olur kadının hası, yatakta çılgın sevgili..
Gerçek
bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur ve erkekte
boşluk
bırakmaz....
Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum...Sokakta, vapurda, okulda,
kuaförde,
orda, burda...Ama olmuyor hanımlar, olmuyor!
Kadınlar kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki? Solaryuma girmeye,
çıplak gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı, kaç
on
yıl oldu?
Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini
seçtim.
Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden
özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma,
hani şu
afet-i devran denen kadınları düşündüm. O nasıl bir cazibedir ki,
peçelerin
ardından bile erkekleri aşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının
ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini. Kadının güle benzemesi
gerektiğine karar verdim sonunda. Kadının hası güle benzer.
Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle.
Kadının hası...
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve yumuşak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Konuşurken orası burası
oynamaz, herkesle cilveleşmez, ortalık yerde şımarmaz. Kadının hası
yalnızca
erkeğinin koynunda şımarır. Şımarıklığın hakkını verir o zaman.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına
benzemez. Tebessümleri sevgidir. Sıcacık bir sevgi vardır kadın
yüreğinde.
Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun. Erkeğini dizine yatırıp
saçlarını
okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası, nerede, nasıl davranacağını bilir. Erkeğiyle uluorta
zıtlaşıp
ya da hafifmeşrep davranıp onu küçük düşürmez. İnsanların içinde kapris
yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı hatunu gibi, adabıyla,
raconuyla istediğini alır. Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı yapıp
erkeği
bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar ki, hele
bir de
bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar.
Bu
kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da. Ama üzmemek lazım,
ayrıca
kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine
saygısı,
güveni vardır. erkeğine can yoldaşı olur, destek olur, onu dinlemeyi
bilir.
Erkeğinin kölesi olmaya hazırdır; ama ona öyle bir şey yapar ki kadının
hası, o erkek onu asla köle yapmaz ve kadın bunu çok iyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir
kadın. Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur. Hüznü, gökten deli deli
yağan
yağmur gibi olur, saçlarından akar. Neşesi ise öyle renkli, öyle
dağınık.
Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...arada bir pencereye yaslar
başını,
sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler. Olgunluğuyla şaşırtır erkeği.
Bazen de
öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
Sıkmaz
kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla.
Konuşurken insanın yüzüne bakar kadının hası. Kibirli olmaz. Kültürsüz
olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar,
söyleyecek sözü vardır. kişiliklidir. Beceriklidir. Tırnağı kırılınca
üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa
üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini
teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, hoş bir cazibesi
vardır. albenisi metrelerce öteden çarpar adamı. Orasını burasını açmaz
kadının hası; semt pazarlarındaki tezgahlarda sergilenen çaput durumuna
düşürmez kendini. Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine
ve
zamanına göre bilir. Elbiselerinin altından vücudunun kıvrımları
seçilir.
Gerçek bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın Vebalı
kadınlarına benzeyen, mankenlere benzemez.
Kokusu aklı baştan alan, yumuşacık tenli, ince belli olur kadının hası.
Kadın dediğin seksi olur.
Kadına yaraşmaz soğukluk. Ne vakit erkeğini görse uzaktan, hemen pembe
pembe
olur yanakları. Pır pır eder içi, aşk telaşı bir başka türlü olur
kadının.
Sevince, hele bir de sevildiğine ikna olunca cömert olur kadının hası;
cennetinin kapılarını açar erkeğine. Gerçek bir kadın göbek atmayı,
gerdan
kırmayı, kalça sallamayı iyi becerir; ama öyle her yerde masaların
üstüne
çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı
severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar. Güçlü
kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi
kurmayı
bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder
ki,
onun nazını erkek zevkle çeker.
Sokakta hanım hanımcık olur kadının hası, yatakta çılgın sevgili..
Gerçek
bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur ve erkekte
boşluk
bırakmaz....