04-14-2010, Saat: 09:18 PM
Bir an oldu mu acaba umutlarım diye sordum o gece. Yalan sevdalardan eskiyen yüreğime ne kadar acı geldi yanıtlar. Demek ki umutlarımı kurak topraklara diktim diye geçti zihnimden. Yağmurla yeşerirken ben, sen kendi hesaplarının peşinde sersefil olacaktın. Bunu bile bile kırdın yüreğimi. Aşk, ihanet ve yalan….Köşe bucak kaçtığım tatmayı bırak koklamaya korktuğum sen ve...Neyse, dilimi ve gönlümü yorsam ne çare. Öldük ve tekrar doğduk yalnız ve korkusuz olmak üzere.
Sokak lambalarının etrafını sarmış ateş böcekleri. Kasımın hüznünde ağustos sevinci yaşamak kadar aaaat bu hayat ve getirdikleri. Şiirler, hikayeler hatta masalar yazılmış sevdaların üstüne. Öğreten ve yol gösteren bu kadar çok mefhum varken… Yine hazan, yine hüsran… Gönlümün kapısına çekilen sürgüye baktım bu sabah. Hiç kımıldamamış bu kadar fırtınalıyken hayat. Belli ki sen de, sevdan da yoktun aslında. Nasıl bir rüyaya dalmaktır bu? Kabusları hiç sevmem aslında, çok gece hıçkırarak ve terler içinde uyandım sen çökünce rüyalarıma. Ama yine başladın, kaldığın yerden. Çocukken dinlediğim arkası yarınlardan çıkıp gelmiş olamazsın diye düşündüm hep. Ya da ne bileyim işte her nereden geldiysen.
Aynı dili konuşmak bir göz ucuyla bakmak yüreklere. Zor olan değil de yürekten geleni yapmak görmek. Nerde eksik bıraktım hikayeyi diye düşünürken işte; tam bu noktada. Sana hep nokta koymak gerekliymiş aslında. Virgüller sadece benim umutlarımı kovaladı bu sevdadan. Ne sen büyüdün ne de ben….
Bir gün bir çift yeşil göz geldi karşıma. Silkeledi beni. Neredeydim ne yapıyordum ben? Bu hayat benim bıraktığım yerde durmayacaktı asla. Ben de hala bir adım geriden takip ediyordum gidiş ve gelişleri. Tek başıma olmayı ben seçmiştim şu koca deniz şehrinde. Gidecek olsam da kalacak olsam da geride kalan ben değil sen olmalıydın. Son noktayı koyarken sana acımayan ben hayata bakarken de kendime acımayacaktım artık. Verilen sözlerin tutulacağı bir hayat var önümde. Belki artık bütün renklerin aynı noktada birleştiği sadece beyazın hükmünün geçtiği bir hayat ve şehir.
Umutlarımı soranlara cevabım sen değilsin benim artık. İsyanım aşka dedim hayata değil. Aslında soruyu soran da bendim kendime. Umutlarımdan kime ne? Düzen ve sürekli dönen bu çarkların içinde umutlarımı umursayan sadece benim bunu biliyorum. Başka renklere ve kokulara ihtiyacım olmadan belki yürümeyi yeni öğrenen çocuk gibi düşe kalka bulacağım yolun sonunu. Kimin umurunda ! Varsın umutlarım bana sorsun bu sefer; hey sen ! Nereye böyle alelacele?
Senin gidemeyeceğin yere……………
Sokak lambalarının etrafını sarmış ateş böcekleri. Kasımın hüznünde ağustos sevinci yaşamak kadar aaaat bu hayat ve getirdikleri. Şiirler, hikayeler hatta masalar yazılmış sevdaların üstüne. Öğreten ve yol gösteren bu kadar çok mefhum varken… Yine hazan, yine hüsran… Gönlümün kapısına çekilen sürgüye baktım bu sabah. Hiç kımıldamamış bu kadar fırtınalıyken hayat. Belli ki sen de, sevdan da yoktun aslında. Nasıl bir rüyaya dalmaktır bu? Kabusları hiç sevmem aslında, çok gece hıçkırarak ve terler içinde uyandım sen çökünce rüyalarıma. Ama yine başladın, kaldığın yerden. Çocukken dinlediğim arkası yarınlardan çıkıp gelmiş olamazsın diye düşündüm hep. Ya da ne bileyim işte her nereden geldiysen.
Aynı dili konuşmak bir göz ucuyla bakmak yüreklere. Zor olan değil de yürekten geleni yapmak görmek. Nerde eksik bıraktım hikayeyi diye düşünürken işte; tam bu noktada. Sana hep nokta koymak gerekliymiş aslında. Virgüller sadece benim umutlarımı kovaladı bu sevdadan. Ne sen büyüdün ne de ben….
Bir gün bir çift yeşil göz geldi karşıma. Silkeledi beni. Neredeydim ne yapıyordum ben? Bu hayat benim bıraktığım yerde durmayacaktı asla. Ben de hala bir adım geriden takip ediyordum gidiş ve gelişleri. Tek başıma olmayı ben seçmiştim şu koca deniz şehrinde. Gidecek olsam da kalacak olsam da geride kalan ben değil sen olmalıydın. Son noktayı koyarken sana acımayan ben hayata bakarken de kendime acımayacaktım artık. Verilen sözlerin tutulacağı bir hayat var önümde. Belki artık bütün renklerin aynı noktada birleştiği sadece beyazın hükmünün geçtiği bir hayat ve şehir.
Umutlarımı soranlara cevabım sen değilsin benim artık. İsyanım aşka dedim hayata değil. Aslında soruyu soran da bendim kendime. Umutlarımdan kime ne? Düzen ve sürekli dönen bu çarkların içinde umutlarımı umursayan sadece benim bunu biliyorum. Başka renklere ve kokulara ihtiyacım olmadan belki yürümeyi yeni öğrenen çocuk gibi düşe kalka bulacağım yolun sonunu. Kimin umurunda ! Varsın umutlarım bana sorsun bu sefer; hey sen ! Nereye böyle alelacele?
Senin gidemeyeceğin yere……………