04-16-2010, Saat: 04:51 PM
Sana ne sözler birikti bir bilsen.
Şarap tadındaki kokunla sevdalı tenime doğuyor önce güneş, sabahın ilk ışığını gören gözlerime doluyorsun sonra... Kalkıp aynadaki yüzüme bakıyorum, sen varsın, anla. Sana bakıyorum, gözlerimin içindeki kendime. Nedeni yok, nedensiz buluyorsun yolunu, biliyorsun çünkü; sana ait kaldığımı.
Sana ne sözler birikti bilsen...
Gülümsüyorum sokakta insanlara. Sabah değil aslında ben öyle görüyorum. Gözlerinin içindeki sevda nefesi geliyor peşimden bekliyorum anla. Martılar düşüyor yine bir bir ama gülümseyerek ve gagalarında avuçlarıma bıraktıkları sana ait kırıntılarla...
sana ne sözler birikti bir bilsen... Önce içli bir özleyiş sarıyor beni sonra ayrılığının sesi. Peşi sıra vuruyor ellerimi sustukça sen; biriktiriyorum ben de istemeden...
Seni seviyorum ben sana sevdalı melek; sözlerimi biriktirirken gözlerinde kalacağım için gözbebeklerime dolduruyorum hayatı...
Anla ben seni anlatamazken; yüreğimin sesini bekliyorum...
İnan seni sevmelere doyamıyorum....
...
İçimden tuhaf şeyler geçiyor. Sanki içimde ağlıyorsun. Yokluğu sırtından vuran garip bir ağlayış bu. Bırakıp gittiğini düşünürken bile gidemediğini gördüğün için ağladığını söylüyor gözlerin sağ yanına topladığın saçların karanlığın ıslak tekerlemesine karşı çıkmış; bana gülümsüyor... Gör hadi...
Aslında gelmen için sebepler vardı ellerinde gelebilmen için... sevdalı bir tenin kokusu vardı hala içinde belki de sen bu yüzden ağlıyordun...
Bildin işte; yalnızlığın ağrısız bir ölüm akıp dudaklarımdaki dört mevsim değil artık bendeki; sensin. Aradığım sesimin en işlek caddesinde bana gülümseyenim sigaram bittiğinde nöbetçi tiryakimsin artık sen...
Bildin işte ağladıkça bir istanbul tramvayında kaybolan yolcumsun içimde. Üstü başı açılmış denizimin fenerisin artık sen...
Hadi durdur karesini hayatımın kopsun sensizliğimin filmi. Yazılamamış bir öyküden dön artık uykumun sağrısına uzandığımda gel gel gel yine yeniden...
Sen içimde ağlıyorsun... Göğümle yerin arasında savrulan rüzgara bakıp; içimdeki yaralı kanatlara dokunuyorsun. Dudak kıvrımlarındaki uçuğa benzer hikayelerin için; sen meleğim sen içimdeki bize ağlıyorsun...
Gözlerini sakladığın yerden çıkarıp bak hadi zulasında beşinci kitap gibi sakladığın hikayenin ilk sayfalarını oku gizlice tanrıya sor. İçimde özgürce yürüyen adımlarından kalbinin berraklığı gibi toza bulanmış yollarımı sor...
Hadi açtım damarını kuytusunda sakladığım seninle dolan hayatımın boğ karanlığı sil artık sensiz yazılanları...
...
Sen içimde ağlıyorsun gecemin aylak saatlerinde yönünü çalan sevdalı bir melek gibi tanrımın sözlüğündeki gülümsemeye döküyorsun herşeyini... Sen içimde umutla ağlıyorsun sen... Sen bende kendini bulduğun için sen biz için yakılan sevda ağıtlarına ağlıyorsun...
....
Sana ne sözler birikti bir bilsen...
Ama söyleyemediklerimi sen anla hadi; bir martının kanatlarının tenindeki ışığından anla üstüne hangi gülüşü taksan sana yakıştığından anla. İçimdeki ağlayışından...
Seninle bir sabahtı ve seninle gelendi herşey. Gündü güneşin tam ortasıydı yedi tepeli şehre benzeyen gözlerin. Geceydi aşkın sızışıydı sanki tenindeki terin. Sendin hücremin duvarlarını yıkan ve sendin saçlarını tel tel ayırırken bana ait şarkılar mırıldanan.. Hatırla söyle derdin bir şarkı da sen mırıldan...
Duyuyor musun; sen içimde gülerek ağlıyorken sahibini bulan kelimelerle sunuyorum şarkımı. Ezgisini yazdıkça özleminden kırılan notalar haykırıyor sana dinle... Kaçıncı perdesindeyse bu gece; ilkyazdan seslerle fısıldıyorum kulağına dinle...
...
Farkında mısın; hangi ışığı kaldırsam altından sen çıkıyorsun artık. Dolunay akşamüstlerime geliyor yavaşça ve sen ansızın vuruyorsun ayın bu halini dönüyor ardına bakmadan kaçıyor farkında mısın?
Farkında mısın kaç çıkmaz sokağın duvarlarını yıktın içimde. Kaç kaldırımı dizdim yeniden kaç ağaç diktim
görüyor musun ???
Şarap tadındaki kokunla sevdalı tenime doğuyor önce güneş, sabahın ilk ışığını gören gözlerime doluyorsun sonra... Kalkıp aynadaki yüzüme bakıyorum, sen varsın, anla. Sana bakıyorum, gözlerimin içindeki kendime. Nedeni yok, nedensiz buluyorsun yolunu, biliyorsun çünkü; sana ait kaldığımı.
Sana ne sözler birikti bilsen...
Gülümsüyorum sokakta insanlara. Sabah değil aslında ben öyle görüyorum. Gözlerinin içindeki sevda nefesi geliyor peşimden bekliyorum anla. Martılar düşüyor yine bir bir ama gülümseyerek ve gagalarında avuçlarıma bıraktıkları sana ait kırıntılarla...
sana ne sözler birikti bir bilsen... Önce içli bir özleyiş sarıyor beni sonra ayrılığının sesi. Peşi sıra vuruyor ellerimi sustukça sen; biriktiriyorum ben de istemeden...
Seni seviyorum ben sana sevdalı melek; sözlerimi biriktirirken gözlerinde kalacağım için gözbebeklerime dolduruyorum hayatı...
Anla ben seni anlatamazken; yüreğimin sesini bekliyorum...
İnan seni sevmelere doyamıyorum....
...
İçimden tuhaf şeyler geçiyor. Sanki içimde ağlıyorsun. Yokluğu sırtından vuran garip bir ağlayış bu. Bırakıp gittiğini düşünürken bile gidemediğini gördüğün için ağladığını söylüyor gözlerin sağ yanına topladığın saçların karanlığın ıslak tekerlemesine karşı çıkmış; bana gülümsüyor... Gör hadi...
Aslında gelmen için sebepler vardı ellerinde gelebilmen için... sevdalı bir tenin kokusu vardı hala içinde belki de sen bu yüzden ağlıyordun...
Bildin işte; yalnızlığın ağrısız bir ölüm akıp dudaklarımdaki dört mevsim değil artık bendeki; sensin. Aradığım sesimin en işlek caddesinde bana gülümseyenim sigaram bittiğinde nöbetçi tiryakimsin artık sen...
Bildin işte ağladıkça bir istanbul tramvayında kaybolan yolcumsun içimde. Üstü başı açılmış denizimin fenerisin artık sen...
Hadi durdur karesini hayatımın kopsun sensizliğimin filmi. Yazılamamış bir öyküden dön artık uykumun sağrısına uzandığımda gel gel gel yine yeniden...
Sen içimde ağlıyorsun... Göğümle yerin arasında savrulan rüzgara bakıp; içimdeki yaralı kanatlara dokunuyorsun. Dudak kıvrımlarındaki uçuğa benzer hikayelerin için; sen meleğim sen içimdeki bize ağlıyorsun...
Gözlerini sakladığın yerden çıkarıp bak hadi zulasında beşinci kitap gibi sakladığın hikayenin ilk sayfalarını oku gizlice tanrıya sor. İçimde özgürce yürüyen adımlarından kalbinin berraklığı gibi toza bulanmış yollarımı sor...
Hadi açtım damarını kuytusunda sakladığım seninle dolan hayatımın boğ karanlığı sil artık sensiz yazılanları...
...
Sen içimde ağlıyorsun gecemin aylak saatlerinde yönünü çalan sevdalı bir melek gibi tanrımın sözlüğündeki gülümsemeye döküyorsun herşeyini... Sen içimde umutla ağlıyorsun sen... Sen bende kendini bulduğun için sen biz için yakılan sevda ağıtlarına ağlıyorsun...
....
Sana ne sözler birikti bir bilsen...
Ama söyleyemediklerimi sen anla hadi; bir martının kanatlarının tenindeki ışığından anla üstüne hangi gülüşü taksan sana yakıştığından anla. İçimdeki ağlayışından...
Seninle bir sabahtı ve seninle gelendi herşey. Gündü güneşin tam ortasıydı yedi tepeli şehre benzeyen gözlerin. Geceydi aşkın sızışıydı sanki tenindeki terin. Sendin hücremin duvarlarını yıkan ve sendin saçlarını tel tel ayırırken bana ait şarkılar mırıldanan.. Hatırla söyle derdin bir şarkı da sen mırıldan...
Duyuyor musun; sen içimde gülerek ağlıyorken sahibini bulan kelimelerle sunuyorum şarkımı. Ezgisini yazdıkça özleminden kırılan notalar haykırıyor sana dinle... Kaçıncı perdesindeyse bu gece; ilkyazdan seslerle fısıldıyorum kulağına dinle...
...
Farkında mısın; hangi ışığı kaldırsam altından sen çıkıyorsun artık. Dolunay akşamüstlerime geliyor yavaşça ve sen ansızın vuruyorsun ayın bu halini dönüyor ardına bakmadan kaçıyor farkında mısın?
Farkında mısın kaç çıkmaz sokağın duvarlarını yıktın içimde. Kaç kaldırımı dizdim yeniden kaç ağaç diktim
görüyor musun ???