04-29-2010, Saat: 02:07 AM
Henüz gelmedin.
Ne yol biliyorsun ne de iz. Ajandanda işaretli tarihler arasında yerim telefon rehberinde önceliğim yok hala.
Zamanım ve kimliğim belirsiz.
Sen kendi yaşam öykünde sana biçilmiş rolünü oynamaya devam ediyorsun her zamanki gibi. Aynı yoldan işe gidip geliyorsun hergün alışveriş yaptığın mağaza mahalle bakkalın faturalarını yatırdığın banka haftasonu takıldığın alemci tayfan haftada bir yaptığın aile ziyaretlerin aynı.
Arada bir gözlerini tüm bu dış dünyadan alıp içine çevirdiğinde dalıp gittiğinde sessiz birşey olacağına dair tuhaf bir ürperti duyuyorsun. Bilinmezliğin çekici ama bir o kadar da ürkütücü yanı içini yakıyor.
Silkiniyorsun hemen bu tuhaf duygudan kurtulmak için. Bir yolculuğun başında olduğunu biliyorsun. Ama yerin henüz ayrılmamış. Kalkış saati belirsiz.
Adım adım yaklaşıyorsun kıyılarında dolaşıyorsun diğer yanı olacağın yaşamın ortağı olacağın düşlerin...
Henüz gelmedin.
Meraklanma bir kulağım kapıda bekliyor değilim zaten. Acelesi yok.
Senin buldum sanarak yaşadığın hayalkırıklıkların benim beklerken büyüttüğüm sancılar geçmedi daha. Yenidir. Ve olmadığı kadar derin. Bırak iyileşsin önce yüreklerimiz sızısı dinsin acıyan yanlarımızın tedavi edelim kendimizi önce.
Eksik yanlarımızı tamamlayalım fazlalıklarımızı törpüleyelim. Bizden önceki öyküleri bitirelim mesela. Son noktaları koyalım. Aramızda yeri olmasın yarım kalmış cümlelerin tamamlanmamış hayatların cevapsız soru işaretlerinin.
Başka öykülerden alıntılar yapmayalım başkalarının kelimelerini sarfetmeyelim birbirimize. Sadece bizim öykümüz olsun şu anda kağıda dökülen. Tek kahramanları senle ben olsun. “Biz” olalım...
Hazır olalım hem hayata hem de birbirimize. Güzel bir bahar gününde aynı kaldırımdan geçerken yanyana mesela birbirimizi es geçmeyelim. Kaçırmayalım gözlerimizi. Başlamadan bitirmeyelim yaşanacakları.. Bizimki birbirimizi bulamadığımız bulunca da birbirimizi vakitsizce harcadığımız kısacık bir aşk öyküsü olmasın.
Henüz gelmedin.
Geldiğinde ıslık çalmana gerek yok. Ya da kapıya şifreli vurmana. Sen vakti geldiğinde sessizce karşıma çık yeter.
Yüreğim bilir...
Ne yol biliyorsun ne de iz. Ajandanda işaretli tarihler arasında yerim telefon rehberinde önceliğim yok hala.
Zamanım ve kimliğim belirsiz.
Sen kendi yaşam öykünde sana biçilmiş rolünü oynamaya devam ediyorsun her zamanki gibi. Aynı yoldan işe gidip geliyorsun hergün alışveriş yaptığın mağaza mahalle bakkalın faturalarını yatırdığın banka haftasonu takıldığın alemci tayfan haftada bir yaptığın aile ziyaretlerin aynı.
Arada bir gözlerini tüm bu dış dünyadan alıp içine çevirdiğinde dalıp gittiğinde sessiz birşey olacağına dair tuhaf bir ürperti duyuyorsun. Bilinmezliğin çekici ama bir o kadar da ürkütücü yanı içini yakıyor.
Silkiniyorsun hemen bu tuhaf duygudan kurtulmak için. Bir yolculuğun başında olduğunu biliyorsun. Ama yerin henüz ayrılmamış. Kalkış saati belirsiz.
Adım adım yaklaşıyorsun kıyılarında dolaşıyorsun diğer yanı olacağın yaşamın ortağı olacağın düşlerin...
Henüz gelmedin.
Meraklanma bir kulağım kapıda bekliyor değilim zaten. Acelesi yok.
Senin buldum sanarak yaşadığın hayalkırıklıkların benim beklerken büyüttüğüm sancılar geçmedi daha. Yenidir. Ve olmadığı kadar derin. Bırak iyileşsin önce yüreklerimiz sızısı dinsin acıyan yanlarımızın tedavi edelim kendimizi önce.
Eksik yanlarımızı tamamlayalım fazlalıklarımızı törpüleyelim. Bizden önceki öyküleri bitirelim mesela. Son noktaları koyalım. Aramızda yeri olmasın yarım kalmış cümlelerin tamamlanmamış hayatların cevapsız soru işaretlerinin.
Başka öykülerden alıntılar yapmayalım başkalarının kelimelerini sarfetmeyelim birbirimize. Sadece bizim öykümüz olsun şu anda kağıda dökülen. Tek kahramanları senle ben olsun. “Biz” olalım...
Hazır olalım hem hayata hem de birbirimize. Güzel bir bahar gününde aynı kaldırımdan geçerken yanyana mesela birbirimizi es geçmeyelim. Kaçırmayalım gözlerimizi. Başlamadan bitirmeyelim yaşanacakları.. Bizimki birbirimizi bulamadığımız bulunca da birbirimizi vakitsizce harcadığımız kısacık bir aşk öyküsü olmasın.
Henüz gelmedin.
Geldiğinde ıslık çalmana gerek yok. Ya da kapıya şifreli vurmana. Sen vakti geldiğinde sessizce karşıma çık yeter.
Yüreğim bilir...