Orjinalini görmek için tıklayınız: Gitmek..
Gitmek...
Bir yerden bir yere
vuslata ermek üzre
vasıl olmak niyetiyle
vesileyi keşfetmeye gitmek... Derler ki
usulsuz vusul olmaz...
Zamanın aktığını bilen bizler kendi akışımızı biliyor muyuz acaba? Bizler de akışkan değil miyiz? Şu dünyanın
şu bize bahşedilmiş zaman zaman garip saydığımız hayatın içinde bir akışkan olduğumuzun ve herşeyi zihnimizde akışkan halleriyle anlayabildiğimizin farkında mıyız dersiniz? Durağan ne var ki
bir şey ki vardır
o durmaz. Durduğu vakit bilin ki yoktur o...
Gidişimiz
bu kutlu hareket
nereden nereye? Bunu bildiğimiz ölçüde kendimizi biliyoruz demektir. Yolculuğumuz da kendimizden kendimize aslında. Gurbet ve sıla bizde dürülü. Açığa çıkarmaksa bize düşüyor. Gurbeti de sılayı da tadarak bilebiliriz
tatmayan ne bilsin
öyle ya?
Yol içimizden başlıyor
dışımıza uzanıyor. Ama dışımızdan içimize yollar var. Yol yollara dönüşüyor
yollarsa yola. Menziller var bu yolun üzerinde
tıpkı mevsimler gibi. Duraklar var
iklimler gibi. Değişen bir şeyler
bazen belki tanım bulan
belki bulamayan. Bazen de bizi tanıma bulayan şeyler. Şey diyoruz
çünkü elvermiyor ki o şey
bilelim onu. Elinden tutarsak eğer biliriz zamanı ve mekanı. Nerde olduğumuzu bilmek
kim olduğumuzu bilmekle örtüşüyor. Raylar üzerinde hareket eden trenler misali biz insanoğlu şu dünyada seyir halinde bazen ayrılmayı
bazense kavuşmayı bekliyor. Bekleyişler bizim zamanımızın çocukları. Büyüyüp de vuslat olmanın özleminde onlar da...
Rüzgarda savrulan bir yaprağın peşinden koşansa başka bir yaprak sadece. Bize uzaktan anlamdan uzak gelen birçok şeyin anlamının yakın olduğunu ancak anlama yakın olarak farkedebiliriz. Hayatın anlamı
bizim anlamımızdır. Biz ne anlama geliyorsak
hayat da o anlama geliyor. Suların döküldüğü bir yer var
hiç de yabancı olmadığımız
ama görmezden geldiğimiz bir yer orası. Akıldan gönüle giden yolun üzerinde...
...Mutluluk anlamaktır
anlam aktır...