Yine buğulusun gönül çiçeğim, yine damlıyorsun, yine ağlıyorsun.
Yüreklerdeki fırtınalara
dondurucu soğuklara rağmen damlarsın yüreklere sımsıcak. Gül kokmayan bir yürek gördün mü
salıverirsin damlalarını hemencecik.
Hep ağlıyorsun Gönül çiçeğim
Riyasız
hesapsız
gönülden damlıyorsun. Güle ait gönül damlalarında riya olmazmış zaten. Uzaklardaki gülün kokusunu aldın mı buğulanır çiçeklerin. Gülden haber etmeyiversin bir söz
gülü anımsatmayıversin bir koku hemencecik aşka gelir ıslatıverirsin dikenlerini. Döküverirsin içinde ne varsa aşka dair. Kokuverirsin gül yaprağı yaprağı. Sevdaysa sevda
hasretse hasret
hüzünse hüzün ne varsa buğulu bulutlarında
yağmur eder sunarsın bahara.
İyi ki ağlarsın gönül çiçeğim
Çiçeklerin umut kokar. Kar yağmış
don vurmuş ne gam. Sen çiçeklerini açtın ya. Bembeyaz ışıttın ya gönül baharlarını. Karakışa meydan okudun ya narin yapraklarınla. Ondandır ki bahara yeltenir oldu tüm ağaçlar. Çiçekler umutlanır oldu tomurcuklar içinde. Karlar altında kalmış olan bahar
meydan okur oldu karakışın dondurucu beyazlığına. Baharı bile umutlandırdın ya gönül çiçeğim
gam sana yakışmaz gayrı. Mahzunluk sana yakışmaz
mahcupluk sana yakışmaz. Gam bizim işimiz
hüzün bizim işimiz gayrı.
İyi ki ağladın gönül çiçeğim
Sen beyaz çiçeklerinle açmasaydın
sen beyazlığını damla damla düşmeseydin karakışın hüküm sürdüğü buzdan yüreklere
hangi ağaç meyveyi umut ederek çiçeklerini salardı karakışın bağrına? Hangi çiçek güneşli güzel günleri umut ederek tomurcuğunu terk ederdi? Hangi beyaz kelebek
soğuktan kenetlediği titrek kanatlarını semaya açarak kanatlanırdı.
İyi ki ağladın gönül çiçeğim
Çiçeklerini açarken
özünden döktüğün damlaların sahte olduğundan dem vuranlar olduysa da
zamansız ve hesapsın buğulandığını düşünenler olduysa da… Öze hüzün gerek değil. Sen damlamasaydın karlara
karların eriyişinden kim söz edebilirdi? Kardelenler nazlı çiçeklerini açar mıydı beyaz karlara inat? Kim beyazlığın sadece karda değil
çiçeklerde de olabileceğini düşünebilirdi.
İyi ki ağladın gönül çiçeğim
İyi ki döktün beyaz yapraklarını. Sen de açmasaydın gönül çiçeğim
kara bulutların arkasındaki mavi gökyüzüne olan özlemler yeşermezdi dallarda. Belki hüzün savrulurdu sadece ağaçların kuru dallarında tipiyle karışık. Belki yağmur nedir bilinmezdi. Oysa sen hep gülü savurdun gökyüzüne
hep gülü koklattın rüzgarlara. Kelimelerin özüne hep gülü fısıldadın. Şimdi karakışın bağrında fırtına
boran da olsa hep senin dallarında açtığın beyazlığı savurur etrafa. Sen bilirsin ki bir çiçek ölmeden
meyve dirilmez.
İyi ki ağladın gönül çiçeğim
Taze genç kızlar
senin sunduğun beyazlıktan esinlenerek
beyaz gelinlikler düşler oldu. Genç delikanlılar beyaz gelinlikli taze çiçekler düşler oldu. Adın baharla birlikte anılır oldu gönül çiçeğim. Rüzgarlarla karlara savrulan her yaprağın
karlara baharı hatırlattı. Çiçeklerin sıcak gözyaşlarıydı zira. Gözyaşları yağmuru
yağmur baharı hatırlattı sonra.
İyi ki ağlamışsın gönül çiçeğim
Şimdi bildim
sürgünlüklerin
hasretliklerin
hüzünlerin neden senin dostun olduğunu. Sen gülü damladın karakışın rüzgarlarına. Gülü saçlarına takıp giden rüzgarlar
gözyaşlarını da taşıdı yedi iklime. Gül senin damlalarının özüydü çünkü. Gül sevginin özüydü. Hasretlikler
hüzünler
ayrılıklar gülün kokusudur çünkü. Sen gül kokuyorsun çünkü.
İyi ki ağladın gönül çiçeğim
Şimdi senin çiçeklerinle sevgiliyle serenat eden
sevdalıların vardır.
Sonra
takıp rüzgarların terkisine beyaz çiçeklerini
savrulan ve hırpalanan ve dondurucu karlar üzerinde düşüp kalan narin ve fedakar çiçeklerin vardır. Hasretleri
beyaz gözyaşarında donup kalanların vardır. Gül diye karları avuçlayanların vardır. Biz savrulduk rüzgarlarda
biz donduk senin damlalarınla karlarda. Dedin ya; “Çiçekler ölmezse meyveler olmaz.’’ Tomurcuklar da yok olmazsa güller açılmaz. Kar taneleri arasından gül fideleri yeşerdi şimdi.
Ölürsem başucuma bir gül dikilsin
Ölürsem başucuma bir gülle gelinsin
Gönül çiçeğim
Bak yine ağlıyorsun!…