06-05-2010, Saat: 09:36 PM
Aslında çok saçma bir soru ama bazen bir şeylere dikkat çekebilmek için çok işe yarıyor.
Neden sever insan?
Her şeyde her yerde aradığı nedir?
Birisini bir şeyi ya da bir yeri bir olayı bir an’ı bir zamanı bir duyguyu bir davranışı bir rengi ve hatta bir şekli neden sever?
Bence insan sevdiği her neyse kendinin bir yönüyle özdeşleştirdiği için sever.. Bazen hareketliliği bazen sessizliği sevmeleri ya kendinin bir eksiğini gidermek ya da var olan bir yönünü daha da hissetmek içindir.
Ve insanlar sevgiyi hissettikleri oranda yaşama daha sıkı sarılır.
Sevgi öyle bir duygudur ki bunu her an her yerde ve her şeyde görmeyi umarsınız ve hatta neredeyse tüm duyguların içine katarsınız. Samimiyetin içine sevgiyi katmadığınızı bir düşünün? Çok anlamsız bir samimiyet olurdu değil mi? Hatta olur muydu?
Ve tüm şiirlerin en temel duygusudur tüm dizelerde onu arar gözler. Öyle ki öfke hayal kırıklığı ya da şaşkınlık içeren şiirlerde bile aslında sevgidir aranan. Zira sevginin yokluğunun yarattığı yoksunluk duygusudur şairlere yazdıran. Ve sazların nağmelerinde notaların arasına gizlenir ve sazendeler notalarda bu duyguyu seslendirir…
Sevdiğinizi söylediğiniz şeylere aslında kendinizce anlamlar yüklersiniz ve size bir şeyler kattığına inandığınız için de seversiniz.
Bazen sevgilinin gözlerinde bazen sözlerinde gibi görünse de aslında sevgi kendi içimizdedir. Ve o insana yaşamı hatırlatır ve siz yaşadığınızı hissedersiniz zira bir anlam kazanmıştır hikayeniz.
Sevgiyi sevdiğiniz zaman hissedersiniz ama o güzel duyguyu şartlara bağlama yanlışlığına da düşerseniz işte o zaman yandınız.
Sevgili Volkan Konak’ın bir türküsünde “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın seni sevmesi şart mı?” sözüne bayılıyorum. Sevginin şartlara bağlanması ve karşılık aranmasına bir cevap gibi olan bu sözler aklıma şu soruyu getirdi.
Siz hissettiğiniz bir duygudan karşılıklı değil diye vazgeçer miydiniz?
Madem herkes kendi duygularını hissediyor o zaman neden yaşam coşkumuzu enerjimizi doğruluğumuzu dürüstlüğümüzü iyiliğimizi sevgimizi saygımızı dostluğumuzu ve arkadaşlığımızı şartlara bağlıyoruz? Bana gülmüyorsa bende gülmem diyerek gülümsemekten kendimizi neden mahrum bırakıyoruz?
İyilik yapmak keyifli bir duygu ve biz o keyfi neden bir başkasına duyduğumuz öfkeye kurban ediyoruz? Madem her insan kendi duygularını hissediyor o zaman vazgeçmeyin iyilikten vazgeçmeyin sevgiden…
En güzel duygularınızı kurtarın şu “……se … sa” gibi şartların esaretinden… Ve böylece beklentilerin kölesi olmak yerine duygularınızın efendisi olun…
Neden sever insan?
Her şeyde her yerde aradığı nedir?
Birisini bir şeyi ya da bir yeri bir olayı bir an’ı bir zamanı bir duyguyu bir davranışı bir rengi ve hatta bir şekli neden sever?
Bence insan sevdiği her neyse kendinin bir yönüyle özdeşleştirdiği için sever.. Bazen hareketliliği bazen sessizliği sevmeleri ya kendinin bir eksiğini gidermek ya da var olan bir yönünü daha da hissetmek içindir.
Ve insanlar sevgiyi hissettikleri oranda yaşama daha sıkı sarılır.
Sevgi öyle bir duygudur ki bunu her an her yerde ve her şeyde görmeyi umarsınız ve hatta neredeyse tüm duyguların içine katarsınız. Samimiyetin içine sevgiyi katmadığınızı bir düşünün? Çok anlamsız bir samimiyet olurdu değil mi? Hatta olur muydu?
Ve tüm şiirlerin en temel duygusudur tüm dizelerde onu arar gözler. Öyle ki öfke hayal kırıklığı ya da şaşkınlık içeren şiirlerde bile aslında sevgidir aranan. Zira sevginin yokluğunun yarattığı yoksunluk duygusudur şairlere yazdıran. Ve sazların nağmelerinde notaların arasına gizlenir ve sazendeler notalarda bu duyguyu seslendirir…
Sevdiğinizi söylediğiniz şeylere aslında kendinizce anlamlar yüklersiniz ve size bir şeyler kattığına inandığınız için de seversiniz.
Bazen sevgilinin gözlerinde bazen sözlerinde gibi görünse de aslında sevgi kendi içimizdedir. Ve o insana yaşamı hatırlatır ve siz yaşadığınızı hissedersiniz zira bir anlam kazanmıştır hikayeniz.
Sevgiyi sevdiğiniz zaman hissedersiniz ama o güzel duyguyu şartlara bağlama yanlışlığına da düşerseniz işte o zaman yandınız.
Sevgili Volkan Konak’ın bir türküsünde “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın seni sevmesi şart mı?” sözüne bayılıyorum. Sevginin şartlara bağlanması ve karşılık aranmasına bir cevap gibi olan bu sözler aklıma şu soruyu getirdi.
Siz hissettiğiniz bir duygudan karşılıklı değil diye vazgeçer miydiniz?
Madem herkes kendi duygularını hissediyor o zaman neden yaşam coşkumuzu enerjimizi doğruluğumuzu dürüstlüğümüzü iyiliğimizi sevgimizi saygımızı dostluğumuzu ve arkadaşlığımızı şartlara bağlıyoruz? Bana gülmüyorsa bende gülmem diyerek gülümsemekten kendimizi neden mahrum bırakıyoruz?
İyilik yapmak keyifli bir duygu ve biz o keyfi neden bir başkasına duyduğumuz öfkeye kurban ediyoruz? Madem her insan kendi duygularını hissediyor o zaman vazgeçmeyin iyilikten vazgeçmeyin sevgiden…
En güzel duygularınızı kurtarın şu “……se … sa” gibi şartların esaretinden… Ve böylece beklentilerin kölesi olmak yerine duygularınızın efendisi olun…