06-11-2010, Saat: 12:31 AM
Tanyeri ağarırken çiğ taneleri üzerinden şavkını paylaştırdığı zamanlardan sesleniyorum sana.
Güneşin, karanlıkla aydınlığın üzerine tüllendiğinde "imkansız sevdamı " yolluyorum sana.
Durgun suyun dibinden görünen beyaz çakıl taşların üzerine adını yazıp sana geliyorum ve bu sevda mektubunu kelebeğin kanadında sana yolluyorum.
Dolunayda çığlık atan bir gecede sevdim seni.
Göremesem de gülüşlerini, seher yelinde yapraklarını güneşe açan çiçeklerin yüreğinde bildim gözlerini.
Sırtımı sıvası dökülmüş duvarlara yaslayıp seni anlatırım karanlıkla inatlaşan yıldızlara.
Her sabah papatyanın ayakuçlarında uykuya dalmış ceylanları kaldırıp onlarla nice selamlar yollarım sana…
Sakın kederlenme sen. Kozasından hayata gülümseyen kelebeğin kirpiklerinde öğüttüm arsız acılarını.
Çünkü sen, doğan güne “ umutla " uyanmalısın. Ne olur düşünme içinde kanattığın sancılara.
Yüreğin irin toplasa da ne olur ağlama. Ben sen uyanmadan gül kokulu yağmurlarla yıkarım kanayan dudaklarını.
Çünkü sen, her soluğunda “ baharları “ solumasın.
Duası ıslak, yarınları aydınlık çocukların düşlerinde büyüttüm seni. Karakışlara sürgüledim dudaklarına acıyı süren ayazları.
Kaç kez dualarıma kattım o narin yüreğini.
Kaç kez iç geçirdim alnımdan dudaklarıma yuvarlanan damlaların gözyaşı değil, senin gül kokulu terin olmasını bilemiyorum… Sen uyanmadan rüzgârı giyinip üzerime, nice uçurumları aştım saçlarına iğde kokuları bırakmak için.
Gelincik tarlalarının üzerinde gezinen çardak kuşlarının kirpikleriyle sildim alnının terleyen çizgilerini.
Beli kırık virgüllerle uzattım senli cümleleri. Susamış karanfillerin dudaklarına sundum ıslak kirpiklerini.
Ve birazdan tüm şehir uyanacak. Kaldır üzerindeki hüznün ağır yorganını. Pencerelerini aç ve hayatı solu bir an.
Ilık nefesinden bir yudumunu uzat şehrin titrek tenine.
Yüreğinin sıcaklığını avuçlarından akıtıp yetim güvercinleri emzir terinle..
Perdelerini güneşe aralayıp aynalara gülümse. Karanlıklarda ezilmiş bu topal şehir senin varlığında ayağa kalksın. Ve güneş ısıtmadan karlı tepeleri, memleketimin mahzun yüklü çocuklarına sevdanın umutlarını uzat.
Uzat ki ; yetim uçurtmalar karanlık göğü aşıp vuslat yağmurlarını getirsin kurak bozkırlara..
“ Sana baharları getirirken terlemiş yüreğimi ılık nefesinle kurula.
Sevdanın kundağına sarıp düşlerinde uyut beni.
Üşüyen tenimi nefesinin sıcaklığıyla sar.
Avuç içlerinde uyurken gülüşlerimden öperek uyandır beni."
Alıntı
Güneşin, karanlıkla aydınlığın üzerine tüllendiğinde "imkansız sevdamı " yolluyorum sana.
Durgun suyun dibinden görünen beyaz çakıl taşların üzerine adını yazıp sana geliyorum ve bu sevda mektubunu kelebeğin kanadında sana yolluyorum.
Dolunayda çığlık atan bir gecede sevdim seni.
Göremesem de gülüşlerini, seher yelinde yapraklarını güneşe açan çiçeklerin yüreğinde bildim gözlerini.
Sırtımı sıvası dökülmüş duvarlara yaslayıp seni anlatırım karanlıkla inatlaşan yıldızlara.
Her sabah papatyanın ayakuçlarında uykuya dalmış ceylanları kaldırıp onlarla nice selamlar yollarım sana…
Sakın kederlenme sen. Kozasından hayata gülümseyen kelebeğin kirpiklerinde öğüttüm arsız acılarını.
Çünkü sen, doğan güne “ umutla " uyanmalısın. Ne olur düşünme içinde kanattığın sancılara.
Yüreğin irin toplasa da ne olur ağlama. Ben sen uyanmadan gül kokulu yağmurlarla yıkarım kanayan dudaklarını.
Çünkü sen, her soluğunda “ baharları “ solumasın.
Duası ıslak, yarınları aydınlık çocukların düşlerinde büyüttüm seni. Karakışlara sürgüledim dudaklarına acıyı süren ayazları.
Kaç kez dualarıma kattım o narin yüreğini.
Kaç kez iç geçirdim alnımdan dudaklarıma yuvarlanan damlaların gözyaşı değil, senin gül kokulu terin olmasını bilemiyorum… Sen uyanmadan rüzgârı giyinip üzerime, nice uçurumları aştım saçlarına iğde kokuları bırakmak için.
Gelincik tarlalarının üzerinde gezinen çardak kuşlarının kirpikleriyle sildim alnının terleyen çizgilerini.
Beli kırık virgüllerle uzattım senli cümleleri. Susamış karanfillerin dudaklarına sundum ıslak kirpiklerini.
Ve birazdan tüm şehir uyanacak. Kaldır üzerindeki hüznün ağır yorganını. Pencerelerini aç ve hayatı solu bir an.
Ilık nefesinden bir yudumunu uzat şehrin titrek tenine.
Yüreğinin sıcaklığını avuçlarından akıtıp yetim güvercinleri emzir terinle..
Perdelerini güneşe aralayıp aynalara gülümse. Karanlıklarda ezilmiş bu topal şehir senin varlığında ayağa kalksın. Ve güneş ısıtmadan karlı tepeleri, memleketimin mahzun yüklü çocuklarına sevdanın umutlarını uzat.
Uzat ki ; yetim uçurtmalar karanlık göğü aşıp vuslat yağmurlarını getirsin kurak bozkırlara..
“ Sana baharları getirirken terlemiş yüreğimi ılık nefesinle kurula.
Sevdanın kundağına sarıp düşlerinde uyut beni.
Üşüyen tenimi nefesinin sıcaklığıyla sar.
Avuç içlerinde uyurken gülüşlerimden öperek uyandır beni."
Alıntı