06-11-2010, Saat: 10:47 PM
En güzel yastığın nedir?” diye sorsalardı bana[/url] hiç tereddütsüz “yarın” derdim. Yastık…
Başımı usulca bırakıp kendimi unuttuğum yer.
Yastık…
Gözlerimi kapatıp gövdemi sessizce[url=http://www.duygusuz.com/cikis.php?url=http://www.tekplatform.com/images/smilies/virgs.gif] dertsizce yarına taşıdığım dem.
Yarın…
Bugünün telaşlarını savurup fırlattığım loş uçurum. Yarın..
Bugünün ellerinden ellerimi çekip hayatla bağlarımı koparmama bahane eylediğim boşluk.
Başımı usulca bırakıp kendimi unuttuğum yer.
Yastık…
Gözlerimi kapatıp gövdemi sessizce[url=http://www.duygusuz.com/cikis.php?url=http://www.tekplatform.com/images/smilies/virgs.gif] dertsizce yarına taşıdığım dem.
Yarın…
Bugünün telaşlarını savurup fırlattığım loş uçurum. Yarın..
Bugünün ellerinden ellerimi çekip hayatla bağlarımı koparmama bahane eylediğim boşluk.
“Nasılsa yarın var!” deyip de an’ın üzerimizdeki keskin hükmünü törpülüyor değil miyiz?
“Yarın yaparım!” deyip de günün içinden duygularımızı aklımızı yeteneklerimizi hasılı varlığımızı çekiyor değil miyiz?
“Yarın yaparım!” deyip de günün içinden duygularımızı aklımızı yeteneklerimizi hasılı varlığımızı çekiyor değil miyiz?
Kapatmıyor muyuz gözlerimizi bugünün güneşine nasılsa yarın güneş yeniden doğacak diye?
Kapatmıyor muyuz gönlümüzü bugünün aşkına önümde çok uzun yıllar var diye?
Kapatmıyor muyuz gönlümüzü bugünün aşkına önümde çok uzun yıllar var diye?
Sevdiklerimizi küstürüyoruz sevenlerimizi kırıyoruz umarsız bir maske takıyoruz bugün.
Nasılsa yarın telafi ederim diye.
Nasılsa yarın telafi ederim diye.
Çekmiyor muyuz ellerimizi en ciddi işlerin eteğinden daha zamanı gelmedi diye?
Alıp gölgemizi her akşamın hüsranına yatırmıyor muyuz?
Alıp gölgemizi her akşamın hüsranına yatırmıyor muyuz?
Sanki hiç yokmuşuz gibi hiç var olmamışız gibi geçmiyor muyuz günün içinden?
Hasretlerimizi hayallerimizi ümitlerimizi beklentilerimizi özlemlerimizi zamanın kanına katmadan elimizde meyvesiz kuru tohumlarla kala kalmıyor muyuz?
Hasretlerimizi hayallerimizi ümitlerimizi beklentilerimizi özlemlerimizi zamanın kanına katmadan elimizde meyvesiz kuru tohumlarla kala kalmıyor muyuz?
Yastığımızdır yarın. Alıp başımızı gittiğimiz isimsiz sınırsız kuralsız tanımsız ülkemiz.
Aklımızı başımızdan alıp götüren uykumuz.
Aklımızı başımızdan alıp götüren uykumuz.
Bugünden kaçışın saydam sessiz itirazsız suç ortağı sırdaşı.
Gözümüzü bağlayıp bize habire sayılar saydıran saklambaç arkadaşımız.
Sürekli bizi körebe eder yarın. Bizi topal bırakır.
Bizi sığlaştırır. Bizi yok sayar. Kendi kıyılarımızdan çeker yüreğimizin inci mercanını.
Kentin kuytularında nefesimizi boğuyor sözümüzü kekeme ediyor.
Gözümüzü bağlayıp bize habire sayılar saydıran saklambaç arkadaşımız.
Sürekli bizi körebe eder yarın. Bizi topal bırakır.
Bizi sığlaştırır. Bizi yok sayar. Kendi kıyılarımızdan çeker yüreğimizin inci mercanını.
Kentin kuytularında nefesimizi boğuyor sözümüzü kekeme ediyor.
Yo yo suç yarının değil.
Yarının ayağımıza gelir gelmez adını “bugün” diye değiştirdiğini unutan bizlerin suç.
Yarınlara güvenip de bugünü eğretileştirirken yarınların birinde kendisine geniş zamanlar düşeceğini hayallerken “dün”lerde “yarın” diye idealleştirdiği bir “yarın”ı daha elinin tersiyle ittiğini fark etmeyende suç…
Bizde!
Yarının ayağımıza gelir gelmez adını “bugün” diye değiştirdiğini unutan bizlerin suç.
Yarınlara güvenip de bugünü eğretileştirirken yarınların birinde kendisine geniş zamanlar düşeceğini hayallerken “dün”lerde “yarın” diye idealleştirdiği bir “yarın”ı daha elinin tersiyle ittiğini fark etmeyende suç…
Bizde!
Şairin dediği gibi “yarın artık bugündür.”
Yarın diye beleyip beslediğimiz hayallerimizle emzirdiğimiz o gelecek günler o bitmez zamanlar o geniş zamanlar gelir gelmez kendimizi içinde sıradanlaştırdığımız bir “bugün” oluveriyor.
Yarına ideal yükleyenler gelen yarının adı “bugün” olduğunda bütün idealleriyle o günün sabahında var kılmaları gerekir kendilerini.
Hayallerini yarınlara güvenerek erteleyenler yarınlar sıra sıra gelip “bugün” olarak ellerine ayaklarına vardığında her şeyi bir kenara bırakıp el üstünde tutmaları gerekir bugünü.
Sanki son günleriymiş gibi sanki başkaca ve bir daha yarın gelmeyecekmiş gibi ruhlarını damıtıp bugünün imbiğinde damıtmaları gerekir yarın sevdalılarının.
Sahi bugüne kadar kim “yarın” gerçekleştirmiş başarısını? “Yarın” ¤¤¤¤ yapan öğrenci oldu mu acaba? Yazısını “yarın” yazmayı başaran bir yazar olmuş mudur?
Hayır hayır içimizden hiç kimse “yarın”ı yaşamadı yaşamıyor yaşamayacak. Yarınların hepsi bugün oldu oluyor olacak…
İmrendiğimiz o başarı öykülerinin hepsi kahramanlarının “bugün”ünde gerçek oldu. Bir ömre rengini istikametini veren kritik kırılmaların hepsi sıradan bildiğimiz herhangi bir saatin içinde olup bitti.
“Yarın”a “az sonra”ya “hele dur zamanı değil!”lere yaslananlar “bugün”lerin içinde siliniverdi “şimdi”nin kalbine can olamadı “an”ın göğsünden çekildi.
Hiç dokunmadan geçtiler zamanın içinden. Hiç yaşamamış gibi sürüklendiler bugünden yarına..
İspat etmemi ister misin? Ben de bu kısa yazıyı sürekli “yarın”lara erteledim.
Ama sonunda oturdum ve yazdım.
Ellerimi bilgisayarımın tuşlarına bağladım koltuğumda hapsettim gövdemi kalbimi bu satırların karasına mahkûm ettim. Yazıyı “bugün” yazdım “şimdi” bitirdim.
Ama sonunda oturdum ve yazdım.
Ellerimi bilgisayarımın tuşlarına bağladım koltuğumda hapsettim gövdemi kalbimi bu satırların karasına mahkûm ettim. Yazıyı “bugün” yazdım “şimdi” bitirdim.
Sen de “yarın” okuyamayacaksın bu yazıyı. Eminim “bugün” okuyor olacaksın…
İyi uykusuzluklar!
DR.Senai DEMİRCİ