09-20-2010, Saat: 01:53 AM
09-29-2010, Saat: 12:58 AM
Kaldır kafanı bak, beni göreceksin
Sağında ya da solunda.
Sakın göremedim diye üzülme.
Elini yüreğine koy,
Bir daha bak etrafına,
Yanında olduğumu hissedecek,
Göreceksin, duyacaksın beni,
Çünkü;Bende elimi yüreğime koyduğumda,
Seni görüyorum nereye baksam,
Sesini duyuyorum her an.
Beni özlersen, dayanamıyorsan,
Koy elini yüreğine, bak etrafına...
09-29-2010, Saat: 12:12 PM
[SIZE=6]Yuregimi aldin sevgili, oylesine aldin ki. Utandim onceki asklarimdan [/SIZE]
kendimden. Anladim ki onlarida, kendimide kandirmisim. Ve hepsi silindi sen
gelince. Simdi kalan izlerden utaniyorum. Butun kapilari kapandi yuregimin.
Sen geldin. Yuregimi oylesine aldin ki sevgili. Senden once yapilan onca
kurlardan, konusmalardan, gecelerden utandim. Ogrenememisim, becerememisim.
Anladim senden oncesinin yalan oldugunu.
[SIZE=4]Yuregimi oylesine aldin ki sevgili... [/SIZE]
Uzaklasiyordu dusuncelerim ve yuregim. Korkmustum. Unutuyordum yavas yavas.
Ne yapacagimi, ne dusunecegimi bilmiyordum. Tam bir karmasa ve bosluk icinde
gezinirken birden irkildim, uyandim. Karsimda oturuyordun. Soylediklerin bir
tokat gibi patliyordu yuzumde. Inanamadim, anliyormusun.
Cunku ben hep seni bekliyordum. Kimsenin okumadigi, kimsenin el surmedigi
bir kitap gibi, yuregimin bir bolumu sana ayrilmisti, kapali kapilar ardinda
oylesine ozenle, oylesine umutla korunmustu ki kendim bile el suremedim.
Cunku sadece senindi.
Yuregimi oylesine aldin ki sevgili...
Oylesine cabuk, oylesine birden bire oldu ki. Hic beklemezken , hic
ummadigim bir anda alt ust oldum. Tutamadim kendimi soyleyemedim,
konusamadim, anlatamadim. Oysa yillar hep seni ozlemekle hep seni dusunmekle
ve sana ayrilan kitaba el degmesin, bozulmasin diye su dunyanin pisligi,
cikarciligi, bozulmuslugu ve yapmacikligi ile mucadele ile gecmisken, su
yorulmuslugumun ustune yinede konusamadim, soyleyemedim.
Yuregimi oylesine aldin ki sevgili...
Anladim ki hayallerim vardi sende. Dusuncelerim, ozlemlerim, umutlarim,
yanlizligim vardi sende. Ve bir de yuregimi oylesine aldin ki sevgili...
Daha yeni anladim sende var olanlari. Ben ben olmaktan cikarken ogrendim
tekrar kendimi. Dusunecek, ozleyecek, umutla bekleyecek hicbir seyim kalmadi
senden baska. Seninle beraber oldugum anlarda anladim ki zaten seni
bekliyordum, zaten seni dusunuyor, seni ozluyordum. Sadece sarilmak istedim
sana bir an... Sadece ellerini tutmak.
Yuregimi oylesine aldin ki sevgili...
Yapamadim, korktum herseyin bozulmasindan, kaybolup gidivermenden.
Yapamazdim anliyormusun?
Ve birden bire farkina vardim. [SIZE=5]Sen benim her dogum gunumde pastamin [/SIZE]
uzerindeki mumlari uflerken ve gokyuzunde her yildiz kayisinda tuttugum
[SIZE=7]dilegimdin. [/SIZE]
VE YUREGIMI OYLESINE ALDIN KI SEVGILI
[SIZE=5]SOYLEYECEK HICBIRSEYIM KALMADI.
[/SIZE]
09-29-2010, Saat: 09:40 PM
Sana doyamamak, hasret dedikleri bu mu?
Her an seni duymak, her an tenini hissetmek, yanı başında seni yaşayabilme ihtimallerini gözden geçirdim az önce... Her ihtimal beni daha da başka özlemlere götürdü. Oysa o ihtimallerin belki de çok az bir yüzdesini paylaşacağım seninle... Aslında seni daha fazla düşünüp fikrimi senle doldurmak belki de hataların en büyüğü kendime karşı... Kimbilir belki de şu yaşam denilen karmakarışık durumu kaldıramadığım bu günlerde sen bana yaşamımı yeniden hediye ettin... Öylesine sindirilmiştim ki kendi dünyama, gerçek dünyaya dair olan her şeyden kendimi yavaş yavaş çekmeye başladığım bir zamanda çıkıverdin karşıma ve seni hayatımın bir parçası olarak aldım gönül bahçemden içeriye...
[SIZE=7][SIZE=6]İyi ki geldin...
Hoş geldin ...[/SIZE][/SIZE]
Senin bana şu kısacık zamanda verdiklerin aslında ne kadar da çok... Ve sen bir çoğunu bilmiyorsun... Bunlardan ilki; sana söz verdiğim andan itibaren sigaramı almadım hiç elime... Artık insanlara bahaneler sunmuyorum, istemediklerimi açıkça anlatıyorum ve gerektiğinde "hayır" demeyi öğrendim. Bazı zamanlarda derdini paylaşacağın en yakın dostuna bile susmanın meziyet olduğunu da öğrendim... Kim bilir daha neler vereceksin, şu öğrenmeye aç beynime neler neler öğreteceksin... Bunlar senin görevin olmayacak, ben sadece senden almam gerekenleri belki de sana sormadan fikrime yerleştirivereceğim.
Ya ben, ben neler verebilirim ki sana...
Sana sadece sevgimi, sana sadece dostluğumu, sana sadece tertemiz bir ben verebilirim... Benden başka "sevmek" nedir öğretebilirim ancak, eğer istersen tabii ki...
Sana dair yazmak, seni seninle paylaşmak, beni seninle paylaşmak...
Özlüyorum seni, her dakika daha da büyüyor özlemlerim...
İsterdim ki sihirli iksiri içtikten sonra görünmez olayım ve hep yanı başında kalayım, her dakikanı, her saniyeni sen hissetmesen de seninle paylaşabileyim diye. Biliyorum, sen görünen beni her saniye yanıbaşında istemezsin... Aslında haklısın da... Ama benim de kendime göre haklı nedenlerim var... Bunların en geçerlisi ise;
SENİ SEVİYORUM !
09-30-2010, Saat: 03:24 PM
[INDENT][INDENT]
[/INDENT][/INDENT]
Yazılar bitince
denizi seyret biraz.
Sözler bitince
anlatamadıklarına üzülme.
Yorgunsan konuşma istersen.
Saat kaç olursa olsun
ben gözlerini dinliyor olacağım...
[/INDENT][INDENT] denizi seyret biraz.
Sözler bitince
anlatamadıklarına üzülme.
Yorgunsan konuşma istersen.
Saat kaç olursa olsun
ben gözlerini dinliyor olacağım...
10-12-2010, Saat: 11:11 PM
Burada da Toprak Sen Kokuyor
Kalbim Senle Atıyor,
Ve Ben Hala Sana Şiirler Yazıyorum Gecelerim
Feragat Ederek
Gözyaşlarım Hala Sana Akıyor .
Deniz Bile Acı Kokuyor Bana
Şehirler Ayırmadı Bizi, Önce Sen Gittin
Şimdi İse Ben Yokluğunun Verdiği Kahırla Yaşıyorum .
Kalbim Senle Atıyor,
Ve Ben Hala Sana Şiirler Yazıyorum Gecelerim
Feragat Ederek
Gözyaşlarım Hala Sana Akıyor .
Deniz Bile Acı Kokuyor Bana
Şehirler Ayırmadı Bizi, Önce Sen Gittin
Şimdi İse Ben Yokluğunun Verdiği Kahırla Yaşıyorum .
10-21-2010, Saat: 08:04 PM
Cenneti çok uzaklarda bilirdim meğer gözlerin kadar yakınmış
Cennet..Meğer bu dünyada Cenneti hayal etmek gözlerinde saklıymış..”
Bu satırları bana Cenneti yaşattığın günden yazıyorum sevgili..Ellerinle
şahit gösterdiğin deniz kokulu yüreğimden düşüyor kelimelerim..Öznesi
çalınmış hayatımı yeniden inşa ederken cümlelerime sevda yüklemini
bırakıyorum seninle..Bilmesin ki; senin soyadına sahip olmasam da ismim
hiçbir zaman senin varlığında başka gölgelerde ısınmadı. Adım
“ mutluluk “ soyadım “ umut “ benim…Biliyorum bana geldiğinde balonlar
olacaktı elinde. Evet bana geldiğinde bir gül dururken meğer bana en
güzeli hediyeyi hazırlamışsın..Yüreğini mutluluklarla bezeyip her
nefesinde adımı haykırdın..Omuzlarında gezinen ellerinle bana kadınlığımı
hatırlattın..Sevdin sevildin..Gözlerinle Cenneti yaşattın bana..Aldığım her
nefes sana kavuştu..Sonra ellerimizin avuçlarımızda terlemesine deniz
müsaade etmedi.Köpürdü deniz..Islandık delicesine..Sevdamıza delil diye
denizin tuzunu kattık..Sonra da ellerinle yaptığın poğaçaları yerken düşen
kırıntılarını sevdamızın şahidi güvercin ile paylaştık..Karşımızda deniz
gözlerimizde Cennet sevdamızı gökyüzüne kazıdık…
Meğer gözlerindeki ışığın içinde Cenneti saklıymış sevgili..
Ey canıma can katan adam
Denizin hırçınlığına bakma sen..Haziran bezginliğinde tenimden akan
her terin içinde adını bıraktım.. Ve terimi nefesinle sildim be
can..Biliyorsun ki ; ben senin beni sevmelerine aşığım. Benli nefes
alışlarına kısık sesle adımı haykırışına sevdalandım ben..Şimdi vakit
sevme vakti.. Sokul bana..Ürkek ve utangaç bakışlarınla göreceksin ki
yağmur gibi ıslak yüreğim… Senin sevdanla ıslandım ben.. İçime doldun
yüreğime yağdın..Islandım senle sevdalandım sevginle.. Varsın
olsun…Denizden kopup gelen rüzgarla üşüyorum ama varsın olsun bağrımı
yolsun deliveren rüzgar..Rüzgarın kopardığı her zerremi seninle yamar
senin sevdanı giyerim üzerime...Durmalıyım bir an. Koşmalıyım
sana..Sırtın bana dönük olsa da seni tanımalıyım.. Beyaz ayakkabılarım
topuklarımı acıtsa da ben sana koşarak kavuşmalıyım.. Sonra her nefeste
delice solumalıyım…Seni solumalıyım ki; damarlarımda taşıyan tüm
alyuvarla sana akmalı..Devir daim olan kanımda senin nefesin
taşınmalı..Her bir zerresinde senin adını haykırmalıyım.. Tıpkı ellerimle
yapıp sana verdiğim tesbihin her tanesinde “ adımı “ sayıkladığın gibi ben
de her nefes alışımda seni büyütmeliyim içimde.Hayat kavgalarımın içinde
niye bu kadar sabırla hayatı seviyorum biliyor musun ? Hep seninle var
istediğin hissetmek istediğin her yerde olmak için…Ne bir adım gerinde
ne bir nefes uzağında hep yanı başında olmak için yaşıyorum ben…Ben
seni yaşıyorum her bir nefesimde..
Ey yüzündeki her tebessümde beni hayatı yeniden sevdiren adam
Ben deli bir yağmurum …Bir gün senin çorak iklimlerine delice yağmak
için yaşıyorum mavi gökyüzünde… Özgürce dökülmek bulutlardan
tenine..Yağmak saçlarına bir huzur sadeliğinde.. Mavi bulutlardan imzasız
boşanırken sana kavuşmak…Ertelemek her şeyi. Sadece sen olmalısın.
Tıpkı kulaklarıma eğilip “ bugün günlerden ne “ diye sorup “ aylardan sen
günlerden sen “ cümlelerinle cevapladığın gibi sadece sen olmalısın
ömrümün üstü açık duraklarında..Seni düşünmek sana kavuşmak..
Adresini sadece benim bildiğim sokaklarda senin yanı başımda olmanın
huzuruyla delice gülümsemek insanlara. Geçtiğimiz her an’ı kaydetmek
için adını kazımak şehrimin deniz kokulu duvarlarına… Sonra her nefesini
“ içimden fısıldayarak söylediğim “ seni seviyorum kelimeleriyle
onurlandırmak..Ellerinin yakınlığına inat seni gözlerinin uzaklığında usulca
sevmek… Sonra bu mevsimde unutulmuş yağmur şiddetinde delice içime
çekmek seni…Nefesimde tazelenirken hayat yüreğimde seni yaşatmak
seni.. Bakiyesini bir türlü devredemediğim acılarımı bir gemiye yükleyip
her sabah ilk senin gözlerinde doğup benim şehrimde batan güneşin
tazeliğinde yeni umutlar doğurmak isyanı kendine zarar
karanlıklara..Adına müptelâ olan yüreğimi usulca bırakmak
kollarına.Sonra doyasıya izlemek seni. Sanki bu dünyada Cennetin hayali
provasını yapar gibi..Seni içime çekmek gözlerini…Sanki bu dünyada
Cennettin üzüm bağlarının resmini gözlerinde yaşar gibi..Hala
kulaklarımda “ Seni sevmek günahların en büyüğü olup Cehennemde bin
ömür yansa da Cenneti senin gözlerinde sadece bir gün yaşayabilmek her
şeye değer….” cümlen..
Bir deniz feneriyim hani ellerinle gösterip “ canım bir gün oraya gidebilir
miyiz ? “ diye sorduğun o deniz feneri gibi ilerlediğin hayat yolunda bir
rehberim ben…Sonra umut ışığıyım karanlıklarına…Hani her zaman
geçerken ürperdiğin o karanlığa düşen aydınlığım ben. Senin varlığında
ulaşamayacağım uzaklık yok koşullar ne olursa olsun düşleri gerçek
yapma gücü deli deli dolaşıyor damarlarımda… Seni sevmek ne güzel..
Her an seni yaşıyorum..İsminin anlamlarını düşünürüm sonra…
Eşanlamları öyle çok ki… Bazen hayat oluyor içime doluyorsun bazen
nefes olup umutlarınla karanlık sabahlarıma doğuyorsun..Bazen
mutluluğun baş harfini giyinip gözlerimdeki Cenneti soluyorsun..
Sonra da kıskançlık bazen bir öpücük bazen özlem bazen sahiplenmek
ama her zaman sonsuz sevgi eş ruhumu taşıyan eşsiz sevgili…
Ey adının her harfinde hayatı soluduğum kızımın babası
Umutlarının anası gözlerinde Cenneti taşıyan adamın kadını olarak senin
için kurban olmaya hazırım.. İşte boynum..Vurun beni ölümlere..Uğrunda
bin ölümü tatmaya razıyım sevgili. İşte şah damarım ellerimde..Koparın
nefesimi nefesimden. Boşa kürek çektiğim geçmişimi düşün ömür
bakiyelerimden sadece gözlerinde bana Cenneti yaşatan adamla
geçirdiğim kısa ömrümü verin bana...Ey ölümlerden ölüm beğendiğim
adam; varsın olsun adın “ bende “ ölümle anılsın..Seninle olan her şeye
varım ben..Ölüm koksa da nefesim sen hayatı tattır nefesinle..Hadi tut
ellerimi…Sımsıkı sar beni..Gözlerinde ezberlediğim şarkılarım ol..Sonra
hayatımın en anlamlı sözleri ol..Öznesini yüreğimde yitirdiğim
cümlelerimin en taze yüklemi ol..Hadi şehrimde kokun kaybolmadan
tekrar gel…Uzatma bana geliş aralığını…O tatlı dudaklarındaki sıcak
gülüşlerinden mahrum etme beni. Ellerimi tutarken ki mahcup halini
dudaklarımı öperken ki tatlı acemiliğini tekrar yaşat bana. Hadi yollarının
uzaklığına aldanma sen. Üzerindeki yol yorgunluğunu silkele..Sen
gelmeden ben her şeyi hazırladım...Rengarenk balonları bir de kız
kardeşinin istediği bileklikleri…Seninle gelmen için her şey hazır..Şehrime
gelen ilk otobüsü kaçırma sakın..Karanlıkta bindiğin yolculuk benim
gözlerimdeki aydınlıkta bitsin..Gözleri Cennet kokan yar gelirken sakın
hiçbir şey getirme bana..Sadece hayat kokan “ benliğini “ bir de “ ben “
kokan nefesini getir..
Lütfen başka bir şey getireyim mi diye sorma bana.
Gayri başka şeye gerek.. …
“ Getirdiklerin zaten Cennetin taa kendisi…”
Her nefesinde bana Cenneti taşıyan adam
“ Seni çok seviyorum…”
Cennet..Meğer bu dünyada Cenneti hayal etmek gözlerinde saklıymış..”
Bu satırları bana Cenneti yaşattığın günden yazıyorum sevgili..Ellerinle
şahit gösterdiğin deniz kokulu yüreğimden düşüyor kelimelerim..Öznesi
çalınmış hayatımı yeniden inşa ederken cümlelerime sevda yüklemini
bırakıyorum seninle..Bilmesin ki; senin soyadına sahip olmasam da ismim
hiçbir zaman senin varlığında başka gölgelerde ısınmadı. Adım
“ mutluluk “ soyadım “ umut “ benim…Biliyorum bana geldiğinde balonlar
olacaktı elinde. Evet bana geldiğinde bir gül dururken meğer bana en
güzeli hediyeyi hazırlamışsın..Yüreğini mutluluklarla bezeyip her
nefesinde adımı haykırdın..Omuzlarında gezinen ellerinle bana kadınlığımı
hatırlattın..Sevdin sevildin..Gözlerinle Cenneti yaşattın bana..Aldığım her
nefes sana kavuştu..Sonra ellerimizin avuçlarımızda terlemesine deniz
müsaade etmedi.Köpürdü deniz..Islandık delicesine..Sevdamıza delil diye
denizin tuzunu kattık..Sonra da ellerinle yaptığın poğaçaları yerken düşen
kırıntılarını sevdamızın şahidi güvercin ile paylaştık..Karşımızda deniz
gözlerimizde Cennet sevdamızı gökyüzüne kazıdık…
Meğer gözlerindeki ışığın içinde Cenneti saklıymış sevgili..
Ey canıma can katan adam
Denizin hırçınlığına bakma sen..Haziran bezginliğinde tenimden akan
her terin içinde adını bıraktım.. Ve terimi nefesinle sildim be
can..Biliyorsun ki ; ben senin beni sevmelerine aşığım. Benli nefes
alışlarına kısık sesle adımı haykırışına sevdalandım ben..Şimdi vakit
sevme vakti.. Sokul bana..Ürkek ve utangaç bakışlarınla göreceksin ki
yağmur gibi ıslak yüreğim… Senin sevdanla ıslandım ben.. İçime doldun
yüreğime yağdın..Islandım senle sevdalandım sevginle.. Varsın
olsun…Denizden kopup gelen rüzgarla üşüyorum ama varsın olsun bağrımı
yolsun deliveren rüzgar..Rüzgarın kopardığı her zerremi seninle yamar
senin sevdanı giyerim üzerime...Durmalıyım bir an. Koşmalıyım
sana..Sırtın bana dönük olsa da seni tanımalıyım.. Beyaz ayakkabılarım
topuklarımı acıtsa da ben sana koşarak kavuşmalıyım.. Sonra her nefeste
delice solumalıyım…Seni solumalıyım ki; damarlarımda taşıyan tüm
alyuvarla sana akmalı..Devir daim olan kanımda senin nefesin
taşınmalı..Her bir zerresinde senin adını haykırmalıyım.. Tıpkı ellerimle
yapıp sana verdiğim tesbihin her tanesinde “ adımı “ sayıkladığın gibi ben
de her nefes alışımda seni büyütmeliyim içimde.Hayat kavgalarımın içinde
niye bu kadar sabırla hayatı seviyorum biliyor musun ? Hep seninle var
istediğin hissetmek istediğin her yerde olmak için…Ne bir adım gerinde
ne bir nefes uzağında hep yanı başında olmak için yaşıyorum ben…Ben
seni yaşıyorum her bir nefesimde..
Ey yüzündeki her tebessümde beni hayatı yeniden sevdiren adam
Ben deli bir yağmurum …Bir gün senin çorak iklimlerine delice yağmak
için yaşıyorum mavi gökyüzünde… Özgürce dökülmek bulutlardan
tenine..Yağmak saçlarına bir huzur sadeliğinde.. Mavi bulutlardan imzasız
boşanırken sana kavuşmak…Ertelemek her şeyi. Sadece sen olmalısın.
Tıpkı kulaklarıma eğilip “ bugün günlerden ne “ diye sorup “ aylardan sen
günlerden sen “ cümlelerinle cevapladığın gibi sadece sen olmalısın
ömrümün üstü açık duraklarında..Seni düşünmek sana kavuşmak..
Adresini sadece benim bildiğim sokaklarda senin yanı başımda olmanın
huzuruyla delice gülümsemek insanlara. Geçtiğimiz her an’ı kaydetmek
için adını kazımak şehrimin deniz kokulu duvarlarına… Sonra her nefesini
“ içimden fısıldayarak söylediğim “ seni seviyorum kelimeleriyle
onurlandırmak..Ellerinin yakınlığına inat seni gözlerinin uzaklığında usulca
sevmek… Sonra bu mevsimde unutulmuş yağmur şiddetinde delice içime
çekmek seni…Nefesimde tazelenirken hayat yüreğimde seni yaşatmak
seni.. Bakiyesini bir türlü devredemediğim acılarımı bir gemiye yükleyip
her sabah ilk senin gözlerinde doğup benim şehrimde batan güneşin
tazeliğinde yeni umutlar doğurmak isyanı kendine zarar
karanlıklara..Adına müptelâ olan yüreğimi usulca bırakmak
kollarına.Sonra doyasıya izlemek seni. Sanki bu dünyada Cennetin hayali
provasını yapar gibi..Seni içime çekmek gözlerini…Sanki bu dünyada
Cennettin üzüm bağlarının resmini gözlerinde yaşar gibi..Hala
kulaklarımda “ Seni sevmek günahların en büyüğü olup Cehennemde bin
ömür yansa da Cenneti senin gözlerinde sadece bir gün yaşayabilmek her
şeye değer….” cümlen..
Bir deniz feneriyim hani ellerinle gösterip “ canım bir gün oraya gidebilir
miyiz ? “ diye sorduğun o deniz feneri gibi ilerlediğin hayat yolunda bir
rehberim ben…Sonra umut ışığıyım karanlıklarına…Hani her zaman
geçerken ürperdiğin o karanlığa düşen aydınlığım ben. Senin varlığında
ulaşamayacağım uzaklık yok koşullar ne olursa olsun düşleri gerçek
yapma gücü deli deli dolaşıyor damarlarımda… Seni sevmek ne güzel..
Her an seni yaşıyorum..İsminin anlamlarını düşünürüm sonra…
Eşanlamları öyle çok ki… Bazen hayat oluyor içime doluyorsun bazen
nefes olup umutlarınla karanlık sabahlarıma doğuyorsun..Bazen
mutluluğun baş harfini giyinip gözlerimdeki Cenneti soluyorsun..
Sonra da kıskançlık bazen bir öpücük bazen özlem bazen sahiplenmek
ama her zaman sonsuz sevgi eş ruhumu taşıyan eşsiz sevgili…
Ey adının her harfinde hayatı soluduğum kızımın babası
Umutlarının anası gözlerinde Cenneti taşıyan adamın kadını olarak senin
için kurban olmaya hazırım.. İşte boynum..Vurun beni ölümlere..Uğrunda
bin ölümü tatmaya razıyım sevgili. İşte şah damarım ellerimde..Koparın
nefesimi nefesimden. Boşa kürek çektiğim geçmişimi düşün ömür
bakiyelerimden sadece gözlerinde bana Cenneti yaşatan adamla
geçirdiğim kısa ömrümü verin bana...Ey ölümlerden ölüm beğendiğim
adam; varsın olsun adın “ bende “ ölümle anılsın..Seninle olan her şeye
varım ben..Ölüm koksa da nefesim sen hayatı tattır nefesinle..Hadi tut
ellerimi…Sımsıkı sar beni..Gözlerinde ezberlediğim şarkılarım ol..Sonra
hayatımın en anlamlı sözleri ol..Öznesini yüreğimde yitirdiğim
cümlelerimin en taze yüklemi ol..Hadi şehrimde kokun kaybolmadan
tekrar gel…Uzatma bana geliş aralığını…O tatlı dudaklarındaki sıcak
gülüşlerinden mahrum etme beni. Ellerimi tutarken ki mahcup halini
dudaklarımı öperken ki tatlı acemiliğini tekrar yaşat bana. Hadi yollarının
uzaklığına aldanma sen. Üzerindeki yol yorgunluğunu silkele..Sen
gelmeden ben her şeyi hazırladım...Rengarenk balonları bir de kız
kardeşinin istediği bileklikleri…Seninle gelmen için her şey hazır..Şehrime
gelen ilk otobüsü kaçırma sakın..Karanlıkta bindiğin yolculuk benim
gözlerimdeki aydınlıkta bitsin..Gözleri Cennet kokan yar gelirken sakın
hiçbir şey getirme bana..Sadece hayat kokan “ benliğini “ bir de “ ben “
kokan nefesini getir..
Lütfen başka bir şey getireyim mi diye sorma bana.
Gayri başka şeye gerek.. …
“ Getirdiklerin zaten Cennetin taa kendisi…”
Her nefesinde bana Cenneti taşıyan adam
“ Seni çok seviyorum…”
11-16-2010, Saat: 11:31 PM
Ya sen hiç olmasaydın… Nasıl yaşardım aşkın en güzel hallerini, yok-yok belki de aşkı hiç tanımazdım. Duyardım, görürdüm de ama hiç bilmezdim, en çok yine yaşadığıma inanmazdım. Öylesine içime işlemişsin ki, hani biri tutup saçının teline çarpsa, yanlışlıkla, kendimi uçurumlardan fırlatılan değersiz bir taş parçası gibi hissederim. Atılmak için konulmuş bir kayadan ne farkım olabilir ki o zaman, sen söyle? Ben biliyorum içimdeki kıyımların tamlanınca ne denli kasırgaları korkutacağını ama sabırla bekliyorum yokluğunun karşımdaki çaresizliğini yine de… Çünkü seviyorum!
Yüreğim arsız dikenlerin emrinde köle gibi çalışıyorsa, hep dedim ki-vardır bir bildiği yüreğimin. Kaç gece eve dönüş yollarındaki sayısız Azrail karşılaşmalarının bedelini en iyi yine o bilir diye inan az düşünmedim… Koynuma aldığım közlenmiş hasretin gözyaşlarının hesabını veremeyecek kadar az ağladığını düşünseydim gözlerimin, inan o an soluksuz nefeslerle cezalandırırdım bedenimi. Hiç kırpmadan gözümü en ağır günahların kapısında nöbet tutar, çığlıklarımdan çıkan sesin ne kadar dayanılmazlığıyla, kimi ve neyi, ne kadar sevdiğimi, cehennemden bir yer satın alarak gösterirdim.
Bunca zaman neler yaşadığımı, zincirlere bağlayarak tuttuysam hafızamda, bu aşkımıza duyduğum dayanılmaz anıların güzelliğindendir. Her anını mıh gibi işlemenin güzelliğini en iyi bilen yine benim… Mutluyum bunun için ve umutluyum ve de senin beni sevdiğin yerdeyim.
Kendimi “sen” hissettiğim günün birinde, yağmurlar aşındırırken sana koşan ayaklarımı, yüreğim eriyip gitmesin diye, kendimi nasıl yüreğine hapsettiğimi şimdi çok iyi anlıyorum.
Seni sevmek huzur veriyor gönlüme… Bunu bilmek güzel ve yaşamak hani dalgaların derin dehlizlerine karşı aşınmadan durabilmek kadar güçlendiriyor bedenimi. Bütün organlarımın seni sevdiğini hissetmek daha da güzel…
“Simsiyah harflerin seni anlatamayışındaki gizemse suskundur
Çünkü burada bir mektubun çığlıklarına ait sözler vardır…
Sevgiliye ait hüzünlü dudak bükülmelerindeki sızı hissedilir,
Çünkü burada gözlerine her sabah yağmurlar düşen aşığın aşkı gizlidir…”
Çünkü gerçek aşk bu dünyadan çekip gitmektir! Ve hiçbir zaman öldüğüne inanmamaktır…
Seni seviyorum ömrümün en özeli…
Yüreğim arsız dikenlerin emrinde köle gibi çalışıyorsa, hep dedim ki-vardır bir bildiği yüreğimin. Kaç gece eve dönüş yollarındaki sayısız Azrail karşılaşmalarının bedelini en iyi yine o bilir diye inan az düşünmedim… Koynuma aldığım közlenmiş hasretin gözyaşlarının hesabını veremeyecek kadar az ağladığını düşünseydim gözlerimin, inan o an soluksuz nefeslerle cezalandırırdım bedenimi. Hiç kırpmadan gözümü en ağır günahların kapısında nöbet tutar, çığlıklarımdan çıkan sesin ne kadar dayanılmazlığıyla, kimi ve neyi, ne kadar sevdiğimi, cehennemden bir yer satın alarak gösterirdim.
Bunca zaman neler yaşadığımı, zincirlere bağlayarak tuttuysam hafızamda, bu aşkımıza duyduğum dayanılmaz anıların güzelliğindendir. Her anını mıh gibi işlemenin güzelliğini en iyi bilen yine benim… Mutluyum bunun için ve umutluyum ve de senin beni sevdiğin yerdeyim.
Kendimi “sen” hissettiğim günün birinde, yağmurlar aşındırırken sana koşan ayaklarımı, yüreğim eriyip gitmesin diye, kendimi nasıl yüreğine hapsettiğimi şimdi çok iyi anlıyorum.
Seni sevmek huzur veriyor gönlüme… Bunu bilmek güzel ve yaşamak hani dalgaların derin dehlizlerine karşı aşınmadan durabilmek kadar güçlendiriyor bedenimi. Bütün organlarımın seni sevdiğini hissetmek daha da güzel…
“Simsiyah harflerin seni anlatamayışındaki gizemse suskundur
Çünkü burada bir mektubun çığlıklarına ait sözler vardır…
Sevgiliye ait hüzünlü dudak bükülmelerindeki sızı hissedilir,
Çünkü burada gözlerine her sabah yağmurlar düşen aşığın aşkı gizlidir…”
Çünkü gerçek aşk bu dünyadan çekip gitmektir! Ve hiçbir zaman öldüğüne inanmamaktır…
Seni seviyorum ömrümün en özeli…
12-04-2010, Saat: 12:56 AM
01-29-2011, Saat: 12:02 AM
“keşkeleri hiç sevmem bilirsin! Ne olur gitmeden son bir kez çok sevdiğini söyle!“
Biliyor musun Gölgeni Bile O Kadar Çok Özledim Ki!!!
Sevgilim; ben sana hiçbir sevgi sözcüğünü yakıştıramazken nasıl gidersin? Buna dayanabileceğimi mi sanıyorsun yanılıyorsun. Hiçbir seven yürek kolay sözlerle mektup yazmaz ki-sevdiğine… Şimdi sen söyle nasıl inanayım gittiğine?
(eğer gidersen kimsesiz bir çocuk gibi kapında ağlarım)
…demek gidiyorsun; yağmur bulutlarını gözlerime bırakarak beynimde şimşekler çaktırarak ve en kötüsü de beni bana bırakarak… Şimdi gidişini de özleyecek bu yürek ve bu bedenimi nasıl bir yükün altına soktuğunu hiçbir zaman bilmeyeceksin. İnan bana şimdi hiçbir aşk yakışmayacak yüreğime sevmeyeceğim ve hiç sevilmeyeceğim…
( herşey seninle gitti-bir ben/ yine sende bittim…
“saçının her telini bile o kadar çok özlüyorum ki… Sadece çok seviyorum!”
Şimdi! Tüm martıları siyaha boyamak var; artık hiç istemiyorum uçmalarını. En çok yine hiçbir şeyin eskisi gibi olmasını istemiyorum seni hayallerde yaşatmak koyuyor. Birde sana yürüdüğüm yolları yıkmak geliyor içimden. Adımlarım sevginle yürüdükçe derin izler bırakıyor. Ne oluyor (bana) sevgilim inan bilmiyorum. Her şeye küsüyorum. İçimde bir sızı yayılıyor/ korkuyorum. Olmuyor işte! Yapamıyorum sensiz…
( bütün sevgi barınaklarım yıkılıyor; yokluğun cehennemi yaşatıyor ne yazık ki…
…daha şimdiden gidişini bile çok özledim. Her adım attığında uzaklaştım cennetinden. Böyle olmuyor sevgilim yakışmıyor bize gitmeler…
/bu sabah rüzgârlara seni ne çok sevdiğimi haykıracağım… Hiç susmayacağım! Pervane olup varlığının izini taşıyacağım yeniden… Bundan sonra hiçbir sabah aynı ”ben” olmayacağım. Gerekirse dünyanın adını bile “sen” diye değiştireceğim./
…daha şimdiden yokluğunda seni daha da çok sevmeye başladım. Özlemler en çok sevgiyi büyütüyormuş. Ruhum yine bir seni çok özleyecek…
Yaşıyorum aşkını… Sönen mum ışıkları oluyor bazen ruhumda. İnadına bir yol var önümde yürüdükçe “sen “oluyorum. Bir gün bedenim senli yolarda susar mı bilmem ama yüreğim bir başka uzaklıkta seni çoktan takip etmekte. Cennet kıyısında sayısız aşklar varmış; gerçek aşklar gidermiş oraya sen orda mısın yoksa? Olman gereken yerdesin değil mi? Zaten sana da böylesi yakışırdı.
( her aşk bir gün biter/ geriye mutluluk kalır mı hiç?)
Gün olur geceye yaslanır yüreğim. Beklediğim senden başkası değildir. Ne ihanetlerini gördüm ne de yalanlarını… Sen ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş bu beden yine aynı oranda yaklaşamaz mı sanıyorsun yanılıyorsun sevdiğim! Ben seni ömürlük sevdim…
( bütün aşklar yüreğimden geçse ne olur/ ben seni istiyorum aşktan ta öte…
“Hiç seni başkasının yüreğiyle sevebilir miyim? Bu başka bir aşk olmaz mı?”
Ben seni çok özledim sevgilim. Yağmurlar düşünce tenime her damlayı “sen” sanıp ıslanmayı “aşk” bildim. Biliyor musun gölgeni bile o kadar çok özledim ki anlatamam…
Biliyor musun Gölgeni Bile O Kadar Çok Özledim Ki!!!
Sevgilim; ben sana hiçbir sevgi sözcüğünü yakıştıramazken nasıl gidersin? Buna dayanabileceğimi mi sanıyorsun yanılıyorsun. Hiçbir seven yürek kolay sözlerle mektup yazmaz ki-sevdiğine… Şimdi sen söyle nasıl inanayım gittiğine?
(eğer gidersen kimsesiz bir çocuk gibi kapında ağlarım)
…demek gidiyorsun; yağmur bulutlarını gözlerime bırakarak beynimde şimşekler çaktırarak ve en kötüsü de beni bana bırakarak… Şimdi gidişini de özleyecek bu yürek ve bu bedenimi nasıl bir yükün altına soktuğunu hiçbir zaman bilmeyeceksin. İnan bana şimdi hiçbir aşk yakışmayacak yüreğime sevmeyeceğim ve hiç sevilmeyeceğim…
( herşey seninle gitti-bir ben/ yine sende bittim…
“saçının her telini bile o kadar çok özlüyorum ki… Sadece çok seviyorum!”
Şimdi! Tüm martıları siyaha boyamak var; artık hiç istemiyorum uçmalarını. En çok yine hiçbir şeyin eskisi gibi olmasını istemiyorum seni hayallerde yaşatmak koyuyor. Birde sana yürüdüğüm yolları yıkmak geliyor içimden. Adımlarım sevginle yürüdükçe derin izler bırakıyor. Ne oluyor (bana) sevgilim inan bilmiyorum. Her şeye küsüyorum. İçimde bir sızı yayılıyor/ korkuyorum. Olmuyor işte! Yapamıyorum sensiz…
( bütün sevgi barınaklarım yıkılıyor; yokluğun cehennemi yaşatıyor ne yazık ki…
…daha şimdiden gidişini bile çok özledim. Her adım attığında uzaklaştım cennetinden. Böyle olmuyor sevgilim yakışmıyor bize gitmeler…
/bu sabah rüzgârlara seni ne çok sevdiğimi haykıracağım… Hiç susmayacağım! Pervane olup varlığının izini taşıyacağım yeniden… Bundan sonra hiçbir sabah aynı ”ben” olmayacağım. Gerekirse dünyanın adını bile “sen” diye değiştireceğim./
…daha şimdiden yokluğunda seni daha da çok sevmeye başladım. Özlemler en çok sevgiyi büyütüyormuş. Ruhum yine bir seni çok özleyecek…
Yaşıyorum aşkını… Sönen mum ışıkları oluyor bazen ruhumda. İnadına bir yol var önümde yürüdükçe “sen “oluyorum. Bir gün bedenim senli yolarda susar mı bilmem ama yüreğim bir başka uzaklıkta seni çoktan takip etmekte. Cennet kıyısında sayısız aşklar varmış; gerçek aşklar gidermiş oraya sen orda mısın yoksa? Olman gereken yerdesin değil mi? Zaten sana da böylesi yakışırdı.
( her aşk bir gün biter/ geriye mutluluk kalır mı hiç?)
Gün olur geceye yaslanır yüreğim. Beklediğim senden başkası değildir. Ne ihanetlerini gördüm ne de yalanlarını… Sen ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş bu beden yine aynı oranda yaklaşamaz mı sanıyorsun yanılıyorsun sevdiğim! Ben seni ömürlük sevdim…
( bütün aşklar yüreğimden geçse ne olur/ ben seni istiyorum aşktan ta öte…
“Hiç seni başkasının yüreğiyle sevebilir miyim? Bu başka bir aşk olmaz mı?”
Ben seni çok özledim sevgilim. Yağmurlar düşünce tenime her damlayı “sen” sanıp ıslanmayı “aşk” bildim. Biliyor musun gölgeni bile o kadar çok özledim ki anlatamam…