06-19-2010, Saat: 12:52 PM
Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif edemeyecegimi biliyorum.
Ulaşılmaz oldun hep, dokunmak, hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir yalnızlıktı payımıza düşen….
Payıma düşen her şeyi erteledim ama erteleyemedigim bir sey vardi, sana benziyordu. Su olsan, dokunduğumda bozulurdun. Bozulmayan bir "şey"din...
Gidilecek bir yer olsan sonu olurdu, sonu olmayan bir " şey "din….
Uykuda görülecek bir rüya olsan uyanırdım, beni rüyamdan uyandırmayacak bir " şey "din...
Seni gözlerinden, üc ırmağın birleştiği yerden öpeyim desem, aklına ırmaklar gelir. Düşün ki, bir dağdan aşaği iniyoruz ve dünyada iki kisilik türkü kalmış onu söylüyoruz. Öyle bir " şey "sin sen...
Seni düşündükçe yoruluyorum desem, dünyanin en büyük yalanı olur. Yalanım yok. Bugünden yarına ne kalır bilmem ama sen kalırsın tıpki yatagı değişmeyen ırmak gibi. Bana hep kendimi hatırlatan bir "şey"sin sen.
Uzaksın, yakinsın, özlenensin ama bugün degil yarin gibi bir "şey"sin sen….
Gecenin en karanlık yerinde, küçücük bir ışık bile olsan yine de istiyorum seni. Bugun her ölümle biraz ölürken, seni düşündükçe hayata dönüyorum yeniden. Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak... Kim ne derse desin dönmeye niyetim yok. Bir kentin ortasinda tek başına kalsam da çığlık çığlığa bağırarak söylerim seni sevdigimi. Bir tek benim sevgimle yaşasa da bu sevda seviyorum seni….
Sensiz dallarımı yitirmiş bir ağaç gibi yapayalnız olurum, kalabalığın ortasında bile.Fırtınalı bir denizin en sakin limani gibi bir "şey"sin sen.
O limandaki tek yolcu da ben...