06-20-2010, Saat: 06:44 PM
[ATTACHMENT NOT FOUND]
İlk aşk anı…
ben, seni tırnak uçlarına kadar özlemiş "ben",
düşünürken seni karanlık bir odada
binlerce yalnızlık silueti arasında
tek bir gülümsemene bütün güzel anılarımı sığdırmışken
ve yalnızken ben, sensizken titremelerin kucağında,
soğukkanlı mesafeler dolmuşken gözlerime;
avuçlarımın içinde yanan bir kor oluyor kokun.
aynı anda buralardan çok uzaklarda,
kim bilir belki bir okyanusun derin maviliğini aşınca,
bir kırmızı gül utanıyor genç kadınlık kokusundan...
ve ellerini yüzüme sürdüğüm ilk aşk anının terleyişi giriyor saç diplerimden,
bir özlemi tetikliyor her nasılsa
ben burada olmayan bedenine sımsıkı sarılmışken.
sen öyle güzel gülüyorsun ya...
ahh, benim en değerli hazinem,
gülümseyişin;
yastık altlarına dolduruyorum her bir tanesini inci hassasiyetinde...
seni öpmenin heyecanını,
koca bir tiyatro salonunda sanki
ikimizden başkası yokmuşçasına
bütün bir dünya bizi eğlendiriyor "eda"sında taşıyorum
göğsümde ben her gece...
ve yine öyle bir gece,
içeri girmek isteyen yağmur tanelerinin fısıldayışları
uzaklardan...
ellerimin tenine değemediği bir yerden çağırıyor beni sana.
lakin mesafeler zanneder ki ulaşamam sana,
zannederler ki bir tek göz hizasında seviyorum seni...
yanıldıklarına inat kokunu sakladığım avuçlarımdan soluyorum
işte o an!
işte yine o an kalbim ölesiye kanat çırpıyor sana,
nefes nefese
terleyerek,
geçerek bütün şehrin karanlığından,
tam da sıcacık koynuna konuveriyor.
ağız arasında iki kelime taşımıştır sana bütün uzaklıklardan,
bulutların siyah olduğu,
öpüşmelerin yasak,
özlemenin farz olduğu bu yerden
ve gelip kulağına söylüyor emanetini;
seni seviyorum....
~ Avgon
ben, seni tırnak uçlarına kadar özlemiş "ben",
düşünürken seni karanlık bir odada
binlerce yalnızlık silueti arasında
tek bir gülümsemene bütün güzel anılarımı sığdırmışken
ve yalnızken ben, sensizken titremelerin kucağında,
soğukkanlı mesafeler dolmuşken gözlerime;
avuçlarımın içinde yanan bir kor oluyor kokun.
aynı anda buralardan çok uzaklarda,
kim bilir belki bir okyanusun derin maviliğini aşınca,
bir kırmızı gül utanıyor genç kadınlık kokusundan...
ve ellerini yüzüme sürdüğüm ilk aşk anının terleyişi giriyor saç diplerimden,
bir özlemi tetikliyor her nasılsa
ben burada olmayan bedenine sımsıkı sarılmışken.
sen öyle güzel gülüyorsun ya...
ahh, benim en değerli hazinem,
gülümseyişin;
yastık altlarına dolduruyorum her bir tanesini inci hassasiyetinde...
seni öpmenin heyecanını,
koca bir tiyatro salonunda sanki
ikimizden başkası yokmuşçasına
bütün bir dünya bizi eğlendiriyor "eda"sında taşıyorum
göğsümde ben her gece...
ve yine öyle bir gece,
içeri girmek isteyen yağmur tanelerinin fısıldayışları
uzaklardan...
ellerimin tenine değemediği bir yerden çağırıyor beni sana.
lakin mesafeler zanneder ki ulaşamam sana,
zannederler ki bir tek göz hizasında seviyorum seni...
yanıldıklarına inat kokunu sakladığım avuçlarımdan soluyorum
işte o an!
işte yine o an kalbim ölesiye kanat çırpıyor sana,
nefes nefese
terleyerek,
geçerek bütün şehrin karanlığından,
tam da sıcacık koynuna konuveriyor.
ağız arasında iki kelime taşımıştır sana bütün uzaklıklardan,
bulutların siyah olduğu,
öpüşmelerin yasak,
özlemenin farz olduğu bu yerden
ve gelip kulağına söylüyor emanetini;
seni seviyorum....
~ Avgon