06-23-2010, Saat: 10:35 PM
Her gün sevdana sürgün bir kimsesizim
Sürmeli gözlerim sensiz hüzün hüzün
Solgun bir güz mevsiminde deniz durgun
Yorgun yüreğim sana vurgun…
Dudağımda aşk kokan mey rutubeti
Kulağımda hüzzam bir ney sesi
Kendimden çıktım bu bitimli yola
Sende bir ömür kalmaya geldim sevgili…
Düşlerin beni uyutmadığı her çaresiz özlem gecesinde sana koştum. Kimi gün dilsiz kimi sensiz kimsesiz yollara vurdum kendimi. Şehrimin sokaklarında satılık aşklar yaşanırken yokluğuna dağılırdı saçlarım… Güneşi söndürüp Ayı yaktığında ellerim vurgun yemiş gönlümce kanardı Arnavut kaldırımları. Lakin hiçbir bedel satın alamazdı yüreğimdeki sevdamı çünkü duvarları sevgiyle örülmüş bir kentin deli kızıydım ben. Yalnız ve savunmasız bin bir gece uyurdum koynunda.
Sen hiç bilmezdin.
Ve ben hiç kızmazdım sana en içe kapanık düşüm.
Çünkü aşk için iki kişinin sevdası gerekmezdi sevgili.
Şimdi içinde düşleri bile olmayan gerçek ve uzak bir adrestesin. Bu nedenle solgun durgun ve yorgun bir güz mevsimi bu bendeki vurgun saatleri. En çok özleminle yaralandığım anlarda sevgini büyütürdüm içimde ve sırf bu yüzden gözlerimden önce yüreğime seni görmeyi öğrettim. Gün ışığından nasibini alan ağaçların karıncaları gibi mutlu koşuşturmalarım hep bundan işte. Saçlarındaki tüm akları sevip dudağındaki her kıvrımı öpme telaşım…
“Canım…” derdim.
Canımdan çok severdim.
Elimde değildin sevgilim.
Elimde olmadı ki hiç ellerin.
Göğün koynundaki yıldızları kıskanırdım ben her gece. Bahtsız ve en çok kanatsız oluşuma hayıflanır ağlardım. Dilimdeki şarkılarda rüzgara bıraktığım saçlarımda aşkı yudumladığım her kadehte; özüm sözüm hep sendin gözüm. Aklımı başımdan alan her cümlemin öznesiyken ismin kim demiş yoksun diye. Bizi en çok bu yokluk bağladı birbirimize Açtığım her parantezin içine hapsederken seni gözlerinin denizinde aşkı okurdum ben. Uzaklarından geçse de umut yüklü gemiler; lafın gelişiyle bile gelirdin bana gelişi güzel. Her gelişin yüreğimin şenliği her gelişin en güzel duygularımın dirliği. Ölüme uyumak istedikçe aşka kaldırırdın beni. Söyle nasıl sevmem seni…
Şimdi canımın içinden usul usul süzül başucuma
Başıma yıkıp düşlerimi kendini tutma bana…
Gerçeğim…
Beni bırakma bu yanık hazana…
Çok değil istediğim
En tutkulu geceyi bıraktığımda göğsüne
Keskin karanlıklarda seni beklediğim kadar
Sevsen
Yeter sevgili.
Sürmeli gözlerim sensiz hüzün hüzün
Solgun bir güz mevsiminde deniz durgun
Yorgun yüreğim sana vurgun…
Dudağımda aşk kokan mey rutubeti
Kulağımda hüzzam bir ney sesi
Kendimden çıktım bu bitimli yola
Sende bir ömür kalmaya geldim sevgili…
Düşlerin beni uyutmadığı her çaresiz özlem gecesinde sana koştum. Kimi gün dilsiz kimi sensiz kimsesiz yollara vurdum kendimi. Şehrimin sokaklarında satılık aşklar yaşanırken yokluğuna dağılırdı saçlarım… Güneşi söndürüp Ayı yaktığında ellerim vurgun yemiş gönlümce kanardı Arnavut kaldırımları. Lakin hiçbir bedel satın alamazdı yüreğimdeki sevdamı çünkü duvarları sevgiyle örülmüş bir kentin deli kızıydım ben. Yalnız ve savunmasız bin bir gece uyurdum koynunda.
Sen hiç bilmezdin.
Ve ben hiç kızmazdım sana en içe kapanık düşüm.
Çünkü aşk için iki kişinin sevdası gerekmezdi sevgili.
Şimdi içinde düşleri bile olmayan gerçek ve uzak bir adrestesin. Bu nedenle solgun durgun ve yorgun bir güz mevsimi bu bendeki vurgun saatleri. En çok özleminle yaralandığım anlarda sevgini büyütürdüm içimde ve sırf bu yüzden gözlerimden önce yüreğime seni görmeyi öğrettim. Gün ışığından nasibini alan ağaçların karıncaları gibi mutlu koşuşturmalarım hep bundan işte. Saçlarındaki tüm akları sevip dudağındaki her kıvrımı öpme telaşım…
“Canım…” derdim.
Canımdan çok severdim.
Elimde değildin sevgilim.
Elimde olmadı ki hiç ellerin.
Göğün koynundaki yıldızları kıskanırdım ben her gece. Bahtsız ve en çok kanatsız oluşuma hayıflanır ağlardım. Dilimdeki şarkılarda rüzgara bıraktığım saçlarımda aşkı yudumladığım her kadehte; özüm sözüm hep sendin gözüm. Aklımı başımdan alan her cümlemin öznesiyken ismin kim demiş yoksun diye. Bizi en çok bu yokluk bağladı birbirimize Açtığım her parantezin içine hapsederken seni gözlerinin denizinde aşkı okurdum ben. Uzaklarından geçse de umut yüklü gemiler; lafın gelişiyle bile gelirdin bana gelişi güzel. Her gelişin yüreğimin şenliği her gelişin en güzel duygularımın dirliği. Ölüme uyumak istedikçe aşka kaldırırdın beni. Söyle nasıl sevmem seni…
Şimdi canımın içinden usul usul süzül başucuma
Başıma yıkıp düşlerimi kendini tutma bana…
Gerçeğim…
Beni bırakma bu yanık hazana…
Çok değil istediğim
En tutkulu geceyi bıraktığımda göğsüne
Keskin karanlıklarda seni beklediğim kadar
Sevsen
Yeter sevgili.