...
Kaçıyorum, beni kovalayan; tükenişlerde rol oynayan kelimelerden. Kendimi tükettim de Yar, seni veremem tükenişlerin o zalim ellerine! Çehremden süzülüyor “hicran”ım; “vuslat” yok’luklara gebe… Bu kadar mıydı Sevdiğim, “aşk”ın uğultusu?
Yetişemedim adımıma; geç kaldım hep, sen kalışlarımda! Kasvetli bir düş geçiyor beynimden, düş/üyorum. Yara bere içinde kalışlarım beni bana şikayet ediyor, seni sen’de düşürdüğüm için. İçim sızlıyor tarif edemediğim tanımlarla.
Ayrılık diyor…
Kavuşma diyor…
Sonrası sessizlik…!
Kan ter içinde dürtülüyor, keskin harflerin içindeki ben’liğim. Sevdiğim! Münadi kimliğim son kez sesleniyor sana! Çıldırış’ım provasız çıkıyor bu sefer sahneye… Haykırışlardaki nidalarım sunuyor hayatımın son hamlesini! Kulak ver yok oluşuma…;
“hicran”a yar etmişim kendimi; “vuslat” bana kara sevda…
“aşk”ın iniltisiymiş bize verilen. Hicranlaşmış bir “vuslat”mış, yok oluşuma kazınan…
vuslat’ım sen’i benden ayırdı…
hicran’ım ben’i benden kopardı…
Öznesiz yaşanıyor artık hayatım, tümcesine anlamsızlıklar taktığım…!!!
Acılar biriktiriyorum masum avuçlu çocukların yüreklerinde!
Şehre dar gelen bir hayalin tam ortasında kederler çoğaltıyorum yırtık ceplerimde.
An geliyor bir ülkeye bölünüyor yüreğim ve an geliyor dünya oluyor acımasızlığım yamacında yüreğim...
Saklı düşlerimin o en kayıp adreslerinde bir masala dönüyor sözlerim.
Zamansızlığıma sığdıramadığım derin acılar saklı şimdi kimliksiz düşlerimde!
Ben bir şehre çekip giderken bir ülkeye dönüyor yüreğim.
Ben şehir ve ülke iki bağımsız hayal atlası ve otam ortasında ben masum avuçlu bir çocuk yüreği...
Bütün terkedişlerime bir kandil yakıyorum gecenin sustuğu bu anda!
bütün hayal kırıklıkları bütün sıradanlıklar ve bütün mavi olmayan aşklar birer birer kapı çalıp çekip gidiyorlar.
Oysa bir yıldız sararken gamlı düşlerime ve kelimeleri hüznün rengine boyarken ardımda yaşayamaycağım her şey bir uçurum olup çıkıyor karşıma!
Zamanı karalıyorum silikleşen yazılarımın içinde ve göğün karanlığına hicran yazıyorum siz sabaha soyunup uyurken bense gecenin tam koynunda.
adıni bile bilmediğim bütün sözlerin esaretini yaşıyorum.
Bütün savunmasız korkularımın cesur bir savaşçısıyım sanki şuan çünkü ben;
SENİ YAŞIYORUM.....
Ayrılıkların o kapanmaz yara gibi duran bütün ayraçlarını kaldırıyorum.
Tuz basıyorum özlemden çatlayan yüreğimin yarasına!
Akşamlar geceye soyunup dururken ve çekip giderken bütün eşgali yıldızların ben göğe yükseliyorum sanki!
Hz.isa oluyorum gögün avuçlarında bir zaman sonra sewgi yağdıracağım bu karanlık şehre ve bu kayıp dünya sahnesine!
SENİ YAŞIYORUM işte upuzun yolların umutlara bağlandığı uzak bir kentin en ücra yerinde!
İç cebimde melankolik bakışlarımdan bir tutam umut demeti ve yanlızlığıma tütsü yakarken ben,
sen gecenin ağaran saçlarıyla bir rüzgar olup geliyorsun taa o uzak kentlerden...
Ben bir ülke oluyorum işte o an bütün halklarıyla aşk dolu bir ülke!
şimdi masalsı bir güzelliğe kapılıyor gülüşlerim.
Şimdi benden kilometrelerce uzaktasın ama dokunsam heyecandan ölecekmiş gibisin ama yoksun işte.
Çelişkilerin acımasız derin çukurlarında bir yanım seni yaşıyorken bir yanım melali bir aşkı yoklayıp duruyor.
Ve acılar biriktiriyorum hiç durmadan minicik avuçlu çocukların gül kokan yüreklerinde!
Şehre dar gelen bir hayalin ortasında ben kederler çoğaltıyorum yırtık ceplerimde.
Sensizlikten kalma yanımın miladi aşk hüzünbazlığında hasrete dokunuyor umarsızca ellerim.
Gemisi batmak üzere olan bir kaptan gibiyim tıpkı gemi batıyor ve ben boğuluyor...
ki sen hala yoksun ben ben ben....
SENİ YAŞIYORUM.....
Dayanılmaz korkular ve kaygılar var içimde.
Bitip giden bir ömrün sonbaharında ilk yaz sevmelerim var umuda yazılı mısralarımda.
Öyle çok şey varki dayanılmaz durur ruhumun çarmıha gerilmiş umutsuzluklarında!
Varların bir an da yoklara karıştığı bu hayat yokuşunda son nefesim oldun sen ve yaşamsız bir mısramın en kederli yanında bir tatlı gülüş oldun sen
SENİ YAŞIYORUM.....
Ve karanfil işlemeli mendillere sarıyorum şimdi bütün gülüşlerimi ve gecenin son yıldızıyla sana göndereceğim belki!
Belki benim yerime o dokunacak tenine!
Belkide bu firari dokunuşlarım kaybolacak teninin gizemli evreninde!
Gözyaşlarım ıslatacak yüreğinde kuruyan düşten güzel çiçekleri ama sen bilmeyeceksin belkide kaybedeksin benim bu masum gelişlerimi!
Oysa görmeyeceksin bir karanfilin gülücüğünü ve ağlarken kaybedeksin yüreğinde aşka dair bütün karanfilli sözlerimi ve son bakışlarımda ıslanacak bütün terkedişlerim
ama ben SENİ YAŞAYACAÄžIM işte
Zamanın en kötümser yerinde uzak bir şehirde bir yürek mesafesi kadar yakın edeceğim bekleyişlerimi.
Sensizliğin senli yokuşlarından yüreğin güç verecek bana ve çıkacağım ben o sensizlik yokuşlarını!
Sana ve aşka dair ne varsa yüreğimde bu kez onları biriktireceğim ben. Masum çocukların gülüşlerindende çalıp ve yırtık ceplerime doldurup bütün yıldızları bir gece yarısı sana getireceğim.Sensiz yaşamayı sensizliğin coğrafyasında bırakıp bambaşka bir iklimden hayaller çalarak ben sadece
SENİ YAŞACAÄžIM.....
VUSLATI SENİN GÖZLERİNDE YAŞAMAK İÇİN
İmkansızlığı yokluğun zindanda asıp
Vuslatı senin yüreğinde yaşamaya geliyorum.. "
Sana geliyorum umut tarlalarına " sevdamızın " güneşini ekerek. Vuslat kelimelerini tozlu raflardan indirip sana geliyorum. Biliyorum, avuçlarında hasretin alazları yanıyor.. Külleniyor vuslatın kelimeleri yüreğinde.. Bekle beni, avuç içlerindeki kör olası yangınları ıslak kirpiklerimle söndürmeye geliyorum. Yürüyorum zifiri uçurumları aşarak. Gözlerin " gelecek diye " perdelerin arasında gözyaşıyla ıslanmasın. Ben karanfillerin gülümsediği kuşluk vaktinde saçlarına süzüleceğim. Haydi, saat çoktan gece yarısını geçmiş olmalı oralarda..Uyutamasan da hasreti, ne olur gözlerini kapa yıldızlara.. Ben gelirken, yüzündeki hüzün bulutlarını topla göğünden ve uykuya dalmış " vuslat " türkülerini kaldır kirpiklerinden..
Umut fakiri sevdamla kana kana gülüşlerini avuçlarından içmeye geliyorum. Uykular haram sana kavuşana kadar. Geldiğimde bir tutsam ellerini, bir öpsem yüreğini goncalar tebessüm edecek toprağın altından..Güller dökülecek yıldızların avuçlarından..Ah bir sarılsam sana..Rüzgar bile kıskanırdı kavuşmamızı..Sana geliyorum. Leyla sına ağlamaklı Mecnun yoldaşım, Aslı sına kavuşması prangalı Ferhat ise arkadaşım oldu bu yolculukta. Biliyorum zaman akmıyor takvimlerin belinden..Saatler gece yarısını çoktan geçse de uzanamıyorsun yatağına..Hissediyorum bana kavuşmadan yatağına sanki çiviler serpiştirilmiş..Haydi, kapat perdelerini..Süzülmesin gözlerinden yanağına doğru ıslak nehirlerin..Mahpusa düşmesin sevda kokan kelimelerin..Bekle beni, geldiğimde cebinde biriktirdiğin gözyaşlarını yüreğimde kurutacağım. Doya doya sarılıp gözlerinde baharları soluyacağım.
Sana geliiyorum yetim cocukların düşlerini sırtıma yüklenerek. Aşındırıyorum vuslat kaldırımlarını..Karanlığı eze eze sana koşuyorum. Aldırma ellerimin titremesine. Kolay mı gözlerindeki solduğum " hayali " Cenneti nefesinde hissetmek ? Kolay mı ellerine sürülmüş bahar kokusunu doyasıya içime çekmek ? Kolay değil elbet..Kelimeler anlatamıyor içimde büyüyen heyecanı..Of dizlerim titriyor yine.. Ter basıyor alnımı..Yıllar haince güneşini vursalar da , gülen yüzünü soldursa da acılar ne olur ağlama ne olur..Sabır elbisesini giyin üzerine..Umutlarını kanatlandır karanlık gökyüzüne..Ben senin icin yollardayım..Azığım gülüşün , katığım acıların olmuşken biraz daha dayan gül yüreklim..Geldiğimde " vuslat " ateşiyle küllendireceğim arsız sancılarını..Ben sökeceğim takvimlerde asılı kalmış gözyaşlarını..Ne olur taş kundaklarda uyut hasretini..Ne olur silme ıslak kirpiklerini..Ben o ıslak yüreğini " sıcak umutlarımla" sileceğim..
Yürüyorum karlı dağları birer birer aşarak. Yorulsam bir an, buğulu bakışlarında " sağır akşamları " senin yanında karşılamanın huzuruyla dinleniyorum..Of serçe edalı bulutların koynunda yürür gibi sana koşuyorum. Bazen yolunu kaybetmiş yağmur yüklü bulutlar " vuslatın " kentini soruyor bana..Bende peşimden gelmelerini söylüyorum..Gögünü yitirmiş kuşları peşime takıp hep birlikte sana geliyoruz..
Sana geliyorken yokluğunu küllendirdim aldığım her nefeste..Hayalimde gözlerini kaç kez öptüm..Kaç kez gül bahçelerinden cicekleri çaldım....Sana geliyorum utangaç ve mahçup bir cocugun düşlerini yüregine sermek için. Gelirken, kaç kez pusulara düştüm. Hor görüldüm karanlıklarda...Öyle zifiri idi öyle katransıydı ki geceler, bastığım her adımda Yusuf un kör kuyuları sandım. Lokma lokma acılarını sundular boğazıma..Ne olur üzülme sen.. Gecelerde yakılsa da bedenim ne olur ağlama sen.. Küllerimden saçlarına gülleri motifleyeceğim.Denizlerin dibindeki incileri yüreğine dizeceğim..Biraz daha sabret uykusuzluga ve bu vuslat kokan yalnızlığa.
Uçurum kenarında toprağa kökleriyle delice tutunmuş "umut çiceklerini " yüreğimle toplamaya geliyorum. Başını dayayıp bir çocuk gibi utanmadan ağlayabileceğin " omuz " olmaya geliyorum.Dilimde Şehrayin türkülerini yakıp kaldırımları aşıyorum..Bil ki, bu yolculuk " vuslata " gebe.. Bu yolculuğun sonunda ya karanlıklarına yıldızları dizeceğim ya da saçlarına baharları işleyeceğim..Bu mapusluk, bu hasret bitecek elbet..Kangren gecelerin yoklugumda islenmeden, ak alınlı günlerin karanlığa bürünmeden kelebeklerin sırtından avuçlarına düşeceğim bir çiğ tanesi gibi..
" Sana geliyorum gül yüreklim
Vuslatı senin gözlerinde yaşamak için.
Uçurumları aşıyorum
Gözlerinde " hayali " Cenneti solumak için
Ben RENK'lerin EN Siyahını HakEttim mi (?) O Kadar Beyaz Severken Seni (!)
Daha Az Seviyordum Seni Giderek Daha Az Unutur Gibi Seviyordum Azala Azala
Aramızdaki Uzaklığın Karanlığında
Geceler Kısalıp Gündüzler Uzuyordu
Önce Olunca Daha Az Seviyordum Seni
Kendini İyileştiren Bir Yara Gibiydi
Daha Az ve Zamanla
Sen Geceyi Tutuyordun Ben Nöbeti
Uzak Dağ Kışlalarında Görmüyorduk Birbirimizi
Ben Cansu Diye Ararken Seni
Siyah Göl Sanki Canıma Kast Suyumu Kesti
Usul Usul Sis İniyordu Kopmuş Yollara
Işığı Hafif Uykusu Ağır Gecelerde
Üzerini Örtüyordum Senin
Bir Çığ Gibi Büyüyordun Rüyalarımda Sevgilim
Yıldızları Daha Büyüktü Bazı Gecelerin
Nöbet Kadar Yanlızken Öğrenecektin Bunuda
Yeniden Ödetiyordum Sanki Kendime
Onca Aşkın Öğretemediğini Yıllarca
Kolay Değildi ..
Kaç Acı Birden İmtihan Etmişti Beni
BirŞey Karanlıktan Daha Çok Siyahı
Bir TEK Gece Vardı İnsanın Hayatında
Ömür Boyu Sürecek Gibiydi Nöbet
İyi OL
Sağ OL
Uzak OL
Ama Bir Daha Görme Diyordu Bir Ses
Kulaklarımı Tıkamaya Çalıştım
Bir Daha İşitmiyim Diye
Ağzımı Var Gücümle Kapattım Belki de Ben Söylüyorum Diye
Çok Korktum Sevgilim BelkidE Bir Daha Hiç Uyanamam Diye ..
Ben RENK'lerin EN Siyahını HakEttim mi (?) O Kadar Beyaz Severken Seni (!)
Gittin...
Benim sevdiğim kadın bu değildi dedin...
Anlayamadım!?
Değişen ben miydim gerçekten?! Oysa hala aynıydı gözlerindeki ışığı gördüğümdeki heyecanım! Bana her dokunuşunda yükselen kalp atışlarım hala aynıydı... Neydi değiştiğini düşündüğün şey...
Neydi???
...Adam olmaz dedin senden,...
...Adam nedir dedim içimden....
...Fark etmezdi deli sevdim,...
...Güvenseydin ya da salıverseydin!...
Bahaneler aradın kendine... Kendinden uzaklaştırmak için çok şeyi yok ettin sevgimde... Hiç bişey anlamamamı istedin ama gözüme sokmak için her köşe başında izlerini bıraktın! Sanırım çekilen ben olayım diye... Ben kendimi çekecektim, son hamleyi sen yapacaktın... İşte o an... Sanırım amacına ulaştın!
...Git gideceksen bekleme,...
...Farklı değilsin sende,...
...Gideceksen bekleme......
...Git gideceksen bekleme,...
...Başka birşey söyleme,...
...Gİdeceksen bekleme......
Oysa görmüyordum hayatımdan gelip geçen şeyleri... Açtığın yaraların acılarını görmüyor, kanını durdurmuyordum. Sevdikçe seviyordum seni...
Artık gülüşünün o muhteşem büyüsünü ne zamandır görmediğimi, seni o cafenin cam kenarında oturup arkadaşlarına saçtığın gülücüklerde gördüm! Durdum, bir köşeden seni izledim... Nerde bitmişti bu ilişki?.. Ben hiç fark etmedim!
Şimdi diyorsun ki; benim sevdiğim kadın bu değildi... Haklısın, senin sevdiğin kadın kör değildi... Masal gibiydi onun sevgisi... Her masal mutlu biter ya, bu masal beceremedi...
Biz sevdik...
Ben kör oldum...
Sen gittin...
Ben anlamadım...
Sen güldün...
Ben uyandım...
Bu masal bitti!
Gülüşlerim vardı benim...
Ben kimim, ben nerdeyim?
Tam karşıya geçerken
Bıraktığın o el benim...
Bir avuç kurşuni hasret..
Dünlerden savrulan Nâr ile tutuşturuyorum satırların ucunu...
Hasret penceresine tünedi yine kuşlar
Yokluğuna uzanıyorum boylu boyunca ey yar!
Hezârpare sözlerim kanıyor dilimde
Alnına katran çalınan karanfil rengi düşlerim
Yokluğunun içinde boz bulanık şimdi
Zaman iplik iplik sökülüyor ellerimden
Sözüne hasret yürüyor saatler insafsızca
Arıyorum ellerime iliştirdiğin duaları
Sensiz hüzün çalıyorum aminlerime
Giderken vurduğun turnaların yolunu gözlüyorum hala
Kırık dökük bir kaç düş kalsa da avuçlarımda
Kuşlarla savuruyorum onları gökyüzüne
Hasret acımasızca kol geziyor etrafımda
Elem sürmesini çekiyorum her gece yüreğime
Uçurum uçurum asılısın sen hala içimde
Işık ışık gülüşünün gurbetindeyim yar!
Öyle derinlerdesin ki....
Okuyamıyor seni kimseler içimin rahlesinden
Çığlıklarımdan sağır kalemler
Çözemiyor dilimi
Bendeki seni çizemiyor kağıtlara
Bastığım topraklar sızım sızım küf tutmuş acılarımdan..
Bulutlar ağlaşıyor gözlerimle
Göz verdiğim renkler siliniyor tek tek
Sadece ama sadece hasretinin bir avuç kurşuni rengi kalıyor ellerimde..
O guzel yureğine sağlık
canım benim..