07-11-2010, Saat: 12:45 AM
Kentlerden sakındığım
Bekçi duruşlarımı ara
Emaresi boldur sokakların
Sol omuz başımdaki
Kokundan yakalanırım
Sokul ki geceme avuçların ıslanmasın
Saat başlarını beş geçer yelkovanın
Senle zamansızım amansızım
Senle büyük susarım
Kendime yenilirim her kavgada
Sonra koca ağız bir çocuk olurum
Aşılmak ölümdür
Sanki hiç ölmedik
Tanrının
Göğsümüze taktığı bir nişandır ölüm
Teneşirlere yatırılıyor şimdi ellerim
Sana uzanmaktan yargılıyım
Hırçın bir iklimin sır girdabısın
Seni anlamak kendine çelmeler takmaktır
Ve kendini affetmesi her seferinde
(bazen beni affedebiliyorum İstanbul )
Zehir yüklü bir mektup var
Dalgakıranlarımda parçalı bulutlu durur
Ağlama ki gülmesinler bize
Bak sen seviyorsun diye var sonbahar
Her mevsim gelişine söz veriyor
Saçlarına fısıldıyor
Saçlarına
Bana bir pencere açmadığın saçlarına
Sensizliğe alışmak
Bir bozgun ağırlamaktır içinde biliyorum
Örtülerine unutma beni çiçekleri takıyorum
Şimdi yaşama hakkım sana
Gel de yağmurumdan iç