08-05-2010, Saat: 12:14 AM
Yıldızların altında gezmek için geceleri beklemiyorum artık,
Hüzünlü kirpiklerinin ardında, en ışıltılı yıldızlara benzer senin gözlerin…
Onlar hiçbir zaman sönmez gökyüzünün topraklarında…
Gözlerime baksan kaybolacaktım benliğinde… Damarlarındaki kana girip anılarına karışarak, bilmediğim yürek yaralarına derman olacaktım. Başucumdaki çiçekli sözlerin gibi yıldızlara benzer, özlediğim sevdalı gözlerin. Güneş ışınları değdikçe tenine, kirpiklerinin pırıldayan çam ormanlarındaki geçitleri aşıp gözlerindeki hayata ömrümden ömür vermek isterim… Canım emrindedir.
Çiçekli baharların tazeliğinde suyun şıkırtısına benzer sesin ve ben seni dinledikçe bu toprakların bir parçası olduğumu unutur, masallar ülkesine kanatlanan bir peri olurum. Bal damlarken dilinden dilime; yüksek kayalıklı dağlarda güzel kokan tüm çiçekler kız kardeşim olur anlattığın masallarda. Gözlerimden akan ırmaklarla yıkarım her sabah yüzünü, maviye sürgün üzünçlerini saçlarımın yalnızlığına dolayıp tenimin masal rengindeki Eylül’ünde yaşatırım en geniş zamanları.
“Gündüzle gece bir arada yaşayamazlar” biliyorum. Dudaklarımın zamansızlığı ile yalnızlığını öperken ıslak kelimelerim, susku kadar ince bir sızıydı gidişlerin. Gözlerimin yaşına bakmayan gidişlerin, gelgitlerin çekilen dalgalarına benzer sevdiğim… Gidersen bir daha geri gelmezsin bilirim. Anlattığın öykülerdeki göllerin berrak sularında oynaşan masum bir kız çocuğu gibi yetim kalır sevdamız. Ama biliyorum gitmek için gelmedin.
Şehrimdeki ırmaklar gözlerinden akan hayatın özüyle beslenir ve suların çıkardığı sesler yüreğinin sesleridir. Bundandır ki her damlası susuzluğumu giderir. Yokluğuna inat her gün dağlardaki sabahın sisi, bakışlarının güneşiyle çekilir. Avuç içlerinde terlediği vakit ellerim; bütün hasret dağları, kirpiklerinin çam ormanları ve düş topraklarımızın her bir parçası bizim için mübarektir.
[SIZE=4]“Biz” olduğumuz şehirde sessizlik denen bir şey yoktur sevgili. Kuşların ötüşü, geceleyin mehtabın sahili okşayan dalgalarla söyleşisi, sonbaharda yaprakları sarmalayan rüzgarın tatlı kokularla bezeli mülayim gürültüsü ve saçlarımı okşayan yağmurun tatlı mırıltısı paylaşır en güzel günlerimizi sevdamızın başkentinde.[/SIZE]
Hüzünlü kirpiklerinin ardında, en ışıltılı yıldızlara benzer senin gözlerin…
Onlar hiçbir zaman sönmez gökyüzünün topraklarında…
Gözlerime baksan kaybolacaktım benliğinde… Damarlarındaki kana girip anılarına karışarak, bilmediğim yürek yaralarına derman olacaktım. Başucumdaki çiçekli sözlerin gibi yıldızlara benzer, özlediğim sevdalı gözlerin. Güneş ışınları değdikçe tenine, kirpiklerinin pırıldayan çam ormanlarındaki geçitleri aşıp gözlerindeki hayata ömrümden ömür vermek isterim… Canım emrindedir.
Çiçekli baharların tazeliğinde suyun şıkırtısına benzer sesin ve ben seni dinledikçe bu toprakların bir parçası olduğumu unutur, masallar ülkesine kanatlanan bir peri olurum. Bal damlarken dilinden dilime; yüksek kayalıklı dağlarda güzel kokan tüm çiçekler kız kardeşim olur anlattığın masallarda. Gözlerimden akan ırmaklarla yıkarım her sabah yüzünü, maviye sürgün üzünçlerini saçlarımın yalnızlığına dolayıp tenimin masal rengindeki Eylül’ünde yaşatırım en geniş zamanları.
“Gündüzle gece bir arada yaşayamazlar” biliyorum. Dudaklarımın zamansızlığı ile yalnızlığını öperken ıslak kelimelerim, susku kadar ince bir sızıydı gidişlerin. Gözlerimin yaşına bakmayan gidişlerin, gelgitlerin çekilen dalgalarına benzer sevdiğim… Gidersen bir daha geri gelmezsin bilirim. Anlattığın öykülerdeki göllerin berrak sularında oynaşan masum bir kız çocuğu gibi yetim kalır sevdamız. Ama biliyorum gitmek için gelmedin.
Şehrimdeki ırmaklar gözlerinden akan hayatın özüyle beslenir ve suların çıkardığı sesler yüreğinin sesleridir. Bundandır ki her damlası susuzluğumu giderir. Yokluğuna inat her gün dağlardaki sabahın sisi, bakışlarının güneşiyle çekilir. Avuç içlerinde terlediği vakit ellerim; bütün hasret dağları, kirpiklerinin çam ormanları ve düş topraklarımızın her bir parçası bizim için mübarektir.
[SIZE=4]“Biz” olduğumuz şehirde sessizlik denen bir şey yoktur sevgili. Kuşların ötüşü, geceleyin mehtabın sahili okşayan dalgalarla söyleşisi, sonbaharda yaprakları sarmalayan rüzgarın tatlı kokularla bezeli mülayim gürültüsü ve saçlarımı okşayan yağmurun tatlı mırıltısı paylaşır en güzel günlerimizi sevdamızın başkentinde.[/SIZE]
Zordur s’onsuz sevmek…
O’nsuz…
Gönülden gönüle giden bir yolda
Son’unu düşünmeden yürüyorum ben de.
Ömrümü sebil etsem de geçip giden zamana
İçimi karalayan her uzak cümle yaklaşır yokluğuna
Sesim kırılsa da masallarda, biliyorum ki,
“Bu sevdanın sonu,
Daha fazla sende kalmanın başlangıcıdır.”
O’nsuz…
Gönülden gönüle giden bir yolda
Son’unu düşünmeden yürüyorum ben de.
Ömrümü sebil etsem de geçip giden zamana
İçimi karalayan her uzak cümle yaklaşır yokluğuna
Sesim kırılsa da masallarda, biliyorum ki,
“Bu sevdanın sonu,
Daha fazla sende kalmanın başlangıcıdır.”
-ALıntı-