Güzel fotoğraflar.. Sözler aşk'a dair olunca zaten efsunkar..
Teşekkürler güzel paylaşım için.
Ben iki kişilik yaşıyorum, sen bilmiyorsun...
İki kişilik uyuyorum, iki kişilik uyanıyorum...
İki kişilik hazırlıyorum kahvaltıyı...
Gözlerimi kapatıp, ellerimi yüzünde gezdirmek, önce ellerime ezberletmek seni...
Seninle seyretmek yıldızları...
Seninle aramak düşlerimdeki o uzak, keşfedilmemiş yeri...
Pembe mercan kayalıklarını, kırmızı balıkları, sarı yosunların sardığı cam şeffaflığındaki deniz taşlarını, denizkızlarını...
Bir ucu bendeki gökkuşağının, diğer ucundaki o hazineyi...
Yüreğinde bir avuç toprak bulabilmek oralardan...
Mucizelerinle silerken belleğimden korkularımı, yepyeni düşler kurmak seninle...
Seninle yıkmak bütün duvarları...
Seninle açmak buz gibi demir kapıları...
Güçsüz, savunmasız ve alabildiğince çocuk olmak seninle...
Sen konuşurken dinlemek saatlerce ve öpücükten virgüller kondurmak, yarım nefeslik duraklar vermek kelimelerinin arasına...
Derin uykulardayken seyretmek seni ve yüzünde gördüğüm o çocuk masumuyetine yüzümü sürmek...
Seninle beklemek göçmen kuşları...
Geldiklerinde seninle sevinmek ve seninle hüzünlenmek giderlerken...
Seninle kaybolmak bilmediğimiz bir şehirde...
Güzel bir kış şarkısını yeniden söylemek seninle...
Bütün tik-tak lardan uzak, dünya zamanının çok ötesinde bilinmeyen zamanları keşfetmek seninle...
Vücut dilinin kurduğu her cümlenin tek öznesi ve sebebi olmak...
Hayatın an lardan ibaret olduğunu unutmadan....
Ben iki kişilik yaşıyorum, sen bilmiyorsun...
Şöyle dolu dizgin bir aşık olasım var! Kana kana, tüm özgür irademi kullanıp, saçmalayarak aşık olmak isteğim var.
Aşık olduğun zaman ile olmadığın zaman arasındaki fark, mantıklı davranmak ise; benim gönlüm mantıksızlıktan yana. Aşık olup kendi içimde kaybolmak istiyorum.
O şanslı her kim olacaksa, onu düşünüp, yemeden ...içmeden kesileyim. Saatler o kadar çabuk geçsin ki, gün nasıl ölmüş anlamayayım.
Gözümün biri hep telefonda olsun, bir mesaj sesine heyecan duyayım. Otobüse binip, ineceğim durağı kaçırayım.
Sokağa çıkıp amaçsızca, caddeler boyu dolaşayım. Yağmur bastırsın aniden, insanlar etrafa koşuşurken, ben yüzümde salak bir gülümsemeyle yürümeye devam edeyim.
Tam bunları yaşamaya kuruyorum yüreğimi, ruhum aşka doğru dönüyor; aklım giriyor devreye. Sonra diyor, ya sonra?
Önüme geliyor resimler, tadım kaçıyor. Vazgeçmeye başlıyorum aşktan da, ilişkilerden de! Bir garip hüzün gelip çöküyor göğsüme, geçmişin sisleri arasında dolanıyorum. Hevesim kaçıyor.
Hep aynı film dönecek bu sinemada, başrol oyuncuları değişecek ama kurgu aynı olacak diyorum. Senaryoyu yazana küfür ediyorum sessizce, içimi umutsuzluk kaplıyor.
Sonra, aşık olunca devre dışı kalmasını istediğim mantığımın sesini duyuyorum: “Savrulma kendi içinde!” Aşk, sadece senin için var! Sen güzel hisset, iyi yaşa diye var.
Önüne ardına bakmadan, yaşa gitsin. Hesap sorma, hesap alma, kırılma ve kırma, sadece tadına var. En sevdiğin yemeyi yer gibi, Tanrı’ya dua eder gibi, sevdiğin bir kitabı okumak gibi, sevişmek gibi; aşkın tadını çıkar.
Aşık olasım var benim! Güneşe, çiçeğe, denize, toprağa, bir şiire, bir adama..
Bir sen eksiktin zaten! Canın istedi diye, çık geçmişin tozlu raflarından gel; oldu! Kalbimde hiç yer kalmadı canım, kusura bakma seni alamayacağım!
Geçmişin hayaletlerinin bu yüzsüzlüğü de beni öldürecek bir gün! Bitmişsin, gitmişsin, eskimişsin,
hayaletsin işte, ötesi var mı?
...Yok, sen unut bütün bunları, canın istedi diye, elini kolunu sallayarak gel!
Üstelik gelişinden belli ki, kabul göreceğine eminsin. Bu ne özgüven? Daha doğru soru şöyle olmalı: Nasıl bu kadar eminsin benden?
Benim anam ağlamış seni unutana kadar, kim bilir kaç sıkıntılı gece geçirmişim, sinirlerimi bozmuşsun zamanında, birlikteliğimizden elimde saygı duyulacak tek bir anı bırakmamışsın; sonra dikilmişsin karşıma: “Beni özledin mi?”
Neden özlüyorum ki seni? Özlemek bu kadar ucuz bir his midir? Her önüne gelen özlenir mi? O zaman adı özlemek olur mu?
Her zamanki gibisin, hiç değişmemişsin. Yine sıradan, yine sığ ve düşüncesizsin. İnsan bir yerlerden,
birilerinden gittiyse; bu gidişe bir anlam katmalıdır. Değişmelidir biraz, üstüne bir taş koymalıdır.Yaşadıklarından, edindiği tecrübelerden ders almalıdır. Bir yerlerden gittiysen, cebinde bir pusula bulunmalıdır. Daha önce saptığın yanlış yollara sapmamak için, tekrar aynı hataya düşmemek için, kendini tekrar etmemek için, bir haritan olmalıdır. Yoksa gidişlerin de bir anlamı olmaz, bazı kalışlar
gibi…
Yok ama sen öyle yapma! Sen canın sıkılınca, zoru ilk gördüğünde git. Gittin, anladık, sorun değil. Sonra başka yerde başka bir zorluk yaşayınca, çık gel! Sonra tüm yüzsüzlüğünü giy üstüne, döndüğünü söyle. Karşı taraftan sana anlayış göstermesini bekle!
Yok canım, benim kalbimde hiç boş yer yok! Çünkü bizde adam olana ekmek var, olmayana zırnık yok!
"Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur"
der Hz. Mevlana.. Belli olmak isteyenler için güzel bir paylaşımdı. Teşekkürler. (:
Nare Adlı Kullanıcıdan Alıntı:"Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur"
der Hz. Mevlana.. Belli olmak isteyenler için güzel bir paylaşımdı. Teşekkürler. (:
Mevlana güzel demiş, teşekkürler