08-20-2010, Saat: 01:38 AM
Bu akşam geç vakit, geceyle sohbetteydim. Ders çalışırken ısrarla çağırdı beni, Çin atasözüymüş. Kaç balkona daha seslendi, bilmiyorum.
"Ölümsüz aşklar, umutsuz sevdalardan mı doğar?" diye sordu. Yanlış balkonu seçmişsin, aşk hakkında fazla bir şey bilmem dedim. Dedi ki:
Bir gün bir yazı yazmıştın, tam burada karşımda,
''Gidersen!'' diye başlıyordu, çok iyi hatırlıyorum ''Yüreğim bir sahne, sen, yeri doldurulamayacak bir yıldız, sevdayı anlatıyor oyunumuz, yaşarken efsane olmuş.
gitmemeliydim. “
Gelenler korkmayanlardır korkanlar gelmediler. dedi
Kimse senin gibi yorumlayamaz aşkı, gidersen, kapanır perdelerim , bir daha da açılmaz''; diyordun.
Evet dedim ama bu satırlar ölümlü bir aşkı-belki aşk da değildi- ölümsüz sanma yanılgısından doğmuştu!
Benim bile imkansız bulduğum bir şey yaptı gece ya da ben hayallendim yine de gördüklerim duyduklarım gerçekse ondan başkası olamaz. Derin bir ah çekti önce içimi ürperten tok bir sesle''Anladım!'' dedi. Birden aralandı başımın üstündeki kara bulutlar bir yıldız bana doğru uzanıp elimi tuttu minnettardım. Bir şarkı duydum güftesi Ahmet Kutsi Tecer'in bir şiiriydi, adı:
[SIZE=5]''Neredesin?'' [/SIZE]
[SIZE=4] Kime neye sesleniyordu şarkının yorumcusu bana mı mutluluğa mı? Emin değildim. [/SIZE]
Neden sonra fark ettim elimdeki yıldızla balkonun aydınlandığını köyde yaktığımız lüks ışıkları gibiydi masanın üstünde kağıtla kalem vardı herhalde ben getirmiştim. ''Hadi yaz!'' dedi yıldız ''Bizlerden bahset''
Tek bir sözcük bile dökülmedi kağıda açıklamaya çalıştım:
''O kadar çok yazdım ki sizleri, kurulmamış bir cümlem kalmadı sanki! "
Ama dur bir dakika yerlerinizde olmadığınız zamanlar gözlerimi kapatıp binlerce yıldızla donatırım gökyüzünü, işte bunu yazmamıştım. Ne zaman kaysanız saf bir yüreği yanınıza almak için indiğinizi düşünürüm yeryüzüne Aydan hoşlanmazsınız sanki o varken parlak değilsinizdir. Birlikte bu kadar güzelken birbirinizi çekememenizi aklım almaz bir türlü şehirle de aranız iyi değil bilirim; aşık atar sizinle rengarenk ışıklarıyla karanlığın çöktüğü uçsuz bucaksız bozkırlar yemyeşil ormanlar istersiniz üstünde gezinecek Işte o anlarda sabaha kadar uzandığım olur tarlalarda seyrinize doyum olmaz.
Birden kalemi tutan elime uzandı yıldız ''Gördün mü'' dedi
"Hala kurulmamış cümlelerin var! "
''Neden?'' diye sordum geceye,
''Neden, sorularınla beraber bir yıldız getirdin balkonuma?''
Yıldız gökyüzüne dönüp bulutları örttü üstüne gece sessizleşti karanlıkta görülebilen tek şey masanın üstündeki yarısı dolmuş beyaz bir kağıttı.
Anlaşılan o ki kendim bulmalıydım yanıtı!
Buraya da yazardım ama kağıttaki yer bitti!
"Ölümsüz aşklar, umutsuz sevdalardan mı doğar?" diye sordu. Yanlış balkonu seçmişsin, aşk hakkında fazla bir şey bilmem dedim. Dedi ki:
Bir gün bir yazı yazmıştın, tam burada karşımda,
''Gidersen!'' diye başlıyordu, çok iyi hatırlıyorum ''Yüreğim bir sahne, sen, yeri doldurulamayacak bir yıldız, sevdayı anlatıyor oyunumuz, yaşarken efsane olmuş.
gitmemeliydim. “
Gelenler korkmayanlardır korkanlar gelmediler. dedi
Kimse senin gibi yorumlayamaz aşkı, gidersen, kapanır perdelerim , bir daha da açılmaz''; diyordun.
Evet dedim ama bu satırlar ölümlü bir aşkı-belki aşk da değildi- ölümsüz sanma yanılgısından doğmuştu!
Benim bile imkansız bulduğum bir şey yaptı gece ya da ben hayallendim yine de gördüklerim duyduklarım gerçekse ondan başkası olamaz. Derin bir ah çekti önce içimi ürperten tok bir sesle''Anladım!'' dedi. Birden aralandı başımın üstündeki kara bulutlar bir yıldız bana doğru uzanıp elimi tuttu minnettardım. Bir şarkı duydum güftesi Ahmet Kutsi Tecer'in bir şiiriydi, adı:
[SIZE=5]''Neredesin?'' [/SIZE]
[SIZE=4] Kime neye sesleniyordu şarkının yorumcusu bana mı mutluluğa mı? Emin değildim. [/SIZE]
Neden sonra fark ettim elimdeki yıldızla balkonun aydınlandığını köyde yaktığımız lüks ışıkları gibiydi masanın üstünde kağıtla kalem vardı herhalde ben getirmiştim. ''Hadi yaz!'' dedi yıldız ''Bizlerden bahset''
Tek bir sözcük bile dökülmedi kağıda açıklamaya çalıştım:
''O kadar çok yazdım ki sizleri, kurulmamış bir cümlem kalmadı sanki! "
Ama dur bir dakika yerlerinizde olmadığınız zamanlar gözlerimi kapatıp binlerce yıldızla donatırım gökyüzünü, işte bunu yazmamıştım. Ne zaman kaysanız saf bir yüreği yanınıza almak için indiğinizi düşünürüm yeryüzüne Aydan hoşlanmazsınız sanki o varken parlak değilsinizdir. Birlikte bu kadar güzelken birbirinizi çekememenizi aklım almaz bir türlü şehirle de aranız iyi değil bilirim; aşık atar sizinle rengarenk ışıklarıyla karanlığın çöktüğü uçsuz bucaksız bozkırlar yemyeşil ormanlar istersiniz üstünde gezinecek Işte o anlarda sabaha kadar uzandığım olur tarlalarda seyrinize doyum olmaz.
Birden kalemi tutan elime uzandı yıldız ''Gördün mü'' dedi
"Hala kurulmamış cümlelerin var! "
''Neden?'' diye sordum geceye,
''Neden, sorularınla beraber bir yıldız getirdin balkonuma?''
Yıldız gökyüzüne dönüp bulutları örttü üstüne gece sessizleşti karanlıkta görülebilen tek şey masanın üstündeki yarısı dolmuş beyaz bir kağıttı.
Anlaşılan o ki kendim bulmalıydım yanıtı!
Buraya da yazardım ama kağıttaki yer bitti!