08-27-2010, Saat: 06:34 PM
[FONT="]
[/FONT]
Yanlış istasyonda indin ve ben hiçbir şey diyemedim yüzüne karşı. Tren boşluğu ve ben.. Ben ve gittikçe küçülen silüetler.. Silüetlerin yanında küçülen evler de cabası. Tüm uzaklaşmalar bir silikleşme, bir yok oluş olsaydı tıpkı tren raylarında olduğu gibi. İnsan geride bıraktığına gittikçe uzaklaşmanın aksine yakınlaşıyor çoğu zaman. Zaman zaman iki dağının arasına hapsettiğinin hece olup çıkmasından korkuyor. Gözbebeklerinde sakladığının karşıdaki insan tarafından görülme olasılığı beyin kemirici bir hayvan gibi. Yiyip yiyip bitiremiyor hayvanlar düşüncemi. Oysa her şey ruhumdaki kadar pembe değil düşüncelerimde. [SIZE=4]Bir kanser hastasının ölen hücrelerine şahitlik etmek gibi bir şey; ruhumdaki pembeliklerin kaybını izlemek. Ya da bunu pili yavaş yavaş bittiği için sesleri karıştıran bir radyoya benzetebilirim.
[/SIZE]
İnsan bazen aç kalınca midesinde hissettiği kıvranmaları kafa tasında hissediyor. İşte o anda ellerimdeki izlerin karşıdan saptanabilme ihtimalinden kaçmaya sığınıyorum. [SIZE=4]Yokmuş gibi yapmak, yok saymak.. Biri bir ile toplamak kadar basit olsaydı sınıfta kalmazdım, biliyorum..
[/SIZE]
Bir tren, bir silüet, bir düşünce, bir kemirgen ve bir suç.. Ne kadar az’ım böyle. Hiç bu kadar azalmamıştım sanırım. Pembelerini kaybeden bir ruhun elinde kalan birlerle yetinmesi gibi bir şey bu kıvranışım. Artık biliyorum dava düştü. Davacı maktul oldu ve müebbet kıvranışa mahkum edildi..!![/SIZE]
"~~~Ñ ά Â® é~~~"