09-08-2010, Saat: 08:35 PM
Çocuğum zıtlaşma dönemindeyken, gelişim basamakları açısından hangi noktadadır?
İki yaş dönemi, çocuk gelişiminde önemle üzerinde durulan evrelerden biridir. Bu dönemde, çocuk artık yürümeye başlamış ve dil gelişimi hız kazanmıştır. Motor gelişimi ve koordinasyon becerilerinin hız kazanması ile artık daha rahat hareket edebilmektedir. Sürekli olarak dünyayı keşfetme çabası içindedir. Yaşam, objeler ve kendi bedeninin nasıl çalıştığıyla ilgili yeni yeni bilgiler ve deneyimler kazanmaktadır. Bu dönemin en önemli özelliği, çocuğun bağımsızlık ve özerklik (kendi kararlarını alma) isteğinde ısrarcı olmasıdır. Her şeyi kendi başına yapmayı ister. Yemeğini kendi yemek, giysisini kendi seçmek ister. Ancak, iki yaş çocuğu her ne kadar bağımsızlık amaçlı dış dünyayı keşfetme merakında olsa da, ebeveynine bağımlı olduğunu fark eder. Giderek artan bağımsızlık isteğine rağmen, ebeveyne bağımlı olmak bu yaştaki çocuklarda öfke yaratan nedenlerden biridir. Dış dünyayı keşfi sırasında istediği fakat henüz yapamadığı işlere bir de yeterli ölçüde gelişmemiş olan ifade yeteneğinin (ifade edici dil becerisi) eklenmesi, çocuğun daha çok gerginlik yaşamasına neden olur. Bu nedenle, öfke nöbetlerinin buna benzer durumlarda gözlenmesi olasıdır. Ancak, iki yaş çocuğunun zıtlaşma dönemi olarak nitelendirilen bu dönemden geçmesinin son derece normal ve tamamen sağlıklı bir psikolojik gelişime işaret ettiği unutulmamalıdır.
İki yaş çocuğunun içinde bulunduğu dönem, "özerklik dönemi" olarak nitelendirilir. Bu dönem, kendini ve sınırlarını fark etmeye başlayan ve bu sınırları denemeye çalışan bir çocuğun içinde bulunduğu dönemdir. Çocuk, sınırlarını bilmek ve zaman zaman mevcut sınırlarını genişletmek için ebeveyni tarafından konulan sınırları zorlar. Sınırları zorlama davranışında, istediği bir şeyi yapamama ve istediği bir şeyi elde edememe gibi engelleyici davranışlarla karşılaştığında, sıklıkla gösterdiği tepki öfke nöbetleridir.
Bu dönemki çocuğun karakteristik özellikleri nelerdir?
● Bu dönemde çocuk olumsuz, kararsız ve isyankardır.
● Bağımsızlaşma isteği yoğundur ve kendi isteğine odaklıdır.
● Tutucudur ve her yeniliğe itiraz eder. Her şeyin alıştığı biçimde yapılmasını ister.
● Özerklik dönemindedir. ‘Ben’ duygusu oluşur. ‘Hayır’ en sevdiği kelimedir. Her şeyi kendine ait görür.
● Çevreyi keşfetme merakında olan 2 yaş çocuğu bir engelle karşılaştığında, ilk kez öfke duygusunu yaşamaya başlar.
● Büyüklerinin sözünü dinlemez hatta tersini yapar, eylemleri kısıtlandığında öfkelenir, çevresinden yardım istemez ve kendi başına başarmayı hedefler.
● Zıtlaşma, uzun uzun ağlama, ikna edilmede güçlük, istediği olsun diye kendini yere atma davranışları sıkça görülür.
● Ne istediğini bilmeyen çocuk, bazen yaşının altında davranışlar sergiler.
Bu dönemde yaşanan öfke nöbetlerinin kaynağı nedir? Çocuk niçin bu duyguyu yaşar? Öfke nöbetleri sırasında çocukta hangi davranışlar gözlenir?
Öfke nöbetleri, çocuğun bağımsızlığını ifade etmesinin bir yoludur. Öfke, özellikle çocuklukta çok sık yaşanan bir heyecan türüdür. Çocuk büyüdükçe, öfkeyi öğrenir ve bu duyguyu kullanarak neler yapabileceğini fark eder. Öfkelendiğinde, tüm dikkatleri üzerine çekebildiğini ve isteklerinin yerine getirildiğini keşfeder. 2 yaş çocuğunda görülen öfkenin en bilinen nedeni, yaptığı işin durdurulması ve izin verilmemesidir.
İki yaş çocuğu başkasının kendisi için bir şey yapmasına direnebilir. Dürtü ve isteklerini kontrol altına almak, geciktirmek, ertelemek gibi durumlar onun için neredeyse imkansızdır. Bu nedenle, isteklerinin yerine gelmemesi veya gecikmesi karşısında gerilim yaşar. Engelleyici nesne ve durumlar onda öfke yaratır. Öfke durumunda çocuk, duygularını tam olarak kontrol edemediğinden değişik ve şiddetli tepkiler verir. Yaşadığı gerilim, öfke nöbetlerini doğurur. Aslında çocuktaki öfke tepkileri, sosyal çevreye uyum çabasının bir parçasıdır. Okul öncesi dönemdeki çocukların neredeyse tamamında zaman zaman öfke nöbetlerine rastlanır. Ağlama, somurtma, her şeye itiraz etme, ağlayıp kendini yere atma, çığlık atma, yemeği reddetme, yediği yemeği kusma, eline geçeni fırlatma, ayaklarını veya kafasını vurma gibi davranışların hakim olduğu öfke nöbetleri genellikle çocukların aşırı uyarılma ile aç, yorgun, sıkılmış, rahatsız veya keyifsiz olduğu durumlarda daha çok ortaya çıkar. Öfke nöbetleri, çoğunlukla 2,5 yaş civarında zirveye ulaşır ve sıklıkla 4 yaş dolduğunda sona erer.
Öfke nöbeti sırasında uygun ebeveyn tutumu nasıl olmalıdır?
Bu dönem, anne-baba ve çocuk arasında ilk çekişmelerin yaşandığı bir dönem olduğu için, onların dengeli ve tutarlı davranışları sürecin kolay atlatılmasında önemli bir etkendir. Çocuğun herhangi bir davranışında, ebeveynin dengeli ve tutarlı davranabilmesi kararlı, sakin ve süreklilik içeren bir yapıda olmaktan geçer. Ebeveynin tavırlarındaki değişimin çocuk için beklenmedik olmamasına özen göstermek gereklidir. Yani çocuk, aynı davranışı yüzünden ebeveyn tarafından bir keresinde ödüllendirilir, bir diğerinde cezalandırılırsa ya da bir davranış anne tarafından farklı, baba tarafından farklı değerlendirilirse hangi davranışın uygun olduğunu belirleyemeyeceğinden ikileme düşecektir. Bu gibi farklı tutumlar, çocuğun davranışlarına rehberlik edecek değer ve yargıları olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, sınırların doğru çizildiği anne-baba-çocuk ilişkisinde mevcut durum daha kolay ve etkin bir yöntemle tolare edilebilir. Bu durumda çoğu kez gözlemlenen ebeveyn tutumu, anne yada babanın otorite kaygısıyla her şeyin kendi kontrolünde olmasını isteyerek, çocuk üzerindeki yaptırımını daha da arttırdığı yönündedir. Ancak, buradaki en etkili tutum,
· Anne-baba; çocuktaki öfke nöbetine neden olan davranışların geçici bir durum olduğunu bilerek sabırlı davranmalı ve çocuğu katı bir düzene zorlamadan, soğukkanlı davranarak çocukla gereksiz çekişmelere girmemelidir. Öfke nöbeti sırasında telaşa kapılmamak, kendi kurallarınızı korumak ve ne yaptığınızı bilerek hareket etmek en doğrusudur.
● Anne - baba çocuğu korkutarak cezalandırmamalı, öfkeyi dindirmek için çocuğun her istediğini yapmaktan kaçınmalı, özellikle öfke nöbetinin ardından bitişini hızlandırmak için ödüllendirmemeli ve çocuğun öfkeli davranışları anne-babanın öfkesine yol açmamalıdır. Çocuğun ana problemi, sakinleşememektir. Anne, baba da sinirlenirse çocuğun öfkesi beslenir.
● Çocuğun öfkesini kaynağından uzaklaştırmak amacıyla disiplin yöntemlerinden biri olan ‘mola yöntemi’ denenebilir. Burada yapılacak olan, çocuğun bulunduğu ortamdan ayrılmak, sakinleşene kadar onu yalnız bırakmak ve daha sonra yanına gelmek şeklinde olmalıdır. Çünkü, sakinleştirmeye çalışmak sanılanın aksine onu daha da hırçınlaştırabilir. Başka bir yöntem de, çocuğun bulunduğu ortamın değiştirilmesidir. Eğer öfke nöbeti halka açık bir mekanda gerçekleştiyse, çocuğu kucaklayıp, mekanı terk etmek en doğru yoldur. Bunun dışında, öfke nöbeti geçirdiği anlarda, ses, renk, ışık, doku gibi çeşitli uyarıcılardan yararlanılarak dikkatinin hemen başka bir alana yönlendirilmesi de, öfkesinin dağılması için yararlı olmaktadır.
● Öfke anında çocuklar, sakin, anlayışlı ve kendilerini anlayacak yetişkinlere gereksinim duyarlar. Onun bu duygusunu anlayarak, kabul eden bir yaklaşımla ama kararlı bir ses tonu ile konuşmak en doğrusudur.
● Ayrıca, ona seçme şansı ve karar verme hakkı tanınmalıdır. Bazı küçük tartışmaları onun kazanmasına izin vermek bir diğer yöntem olabilir. Burada asıl hedef, çocuğa seçenekleri olduğunu göstermektir. Bu, ona kendi istediği şeyi seçerek olaylar üzerinde kontrolünün olduğu hissini uyandırır. Bu noktada, koyulan her kuralın açıklamasının yapılmasına özen gösterilmelidir. Aksi takdirde çocuğun, anlamadığı bir şeye ayak uydurmaya çalışmasını beklemek yanlış olur.
Bir diğer önemli nokta da, anne babaların çocukları için iyi birer model olması gerektiğidir. Unutmamak gerekir ki; çocuklar anne-babaların davranışlarını gözlemleyerek, model alarak öğrenirler. Okul öncesi dönem çocuğunun öğrenme stili, örnek alma ve taklit etme becerisine dayanır. Çünkü çocuklar söylenilenlerden çok, yapılanları öğrenme eğilimindedirler. Çocuğa, iyi bir model olmanın en doğru yolu, onunla birlikte hareket etmektir. Örneğin, yemeği kaşık ve çatal kullanarak yemek; olumlu bir model oluşturur ve sözle ''Elle yemek yeme'' demekten çok daha etkilidir.
Öfke nöbetlerinin, normal gelişimin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bu, bir geçiş dönemidir. Çocuğunuz büyüdükçe kendisini kontrol etmeyi ve duygularını kelimelerle ifade etmeyi öğrenerek, tam anlamıyla bağımsız bir birey olma yolunda ilerleyecektir.
Öneriler…
● En iyi tutum, çocuğun belirli sınırlar içinde ‘hükümdarlığını’ sürdürmesine izin vermektir.
● “Hayır” kelimesini az kullanarak, yapılmaması gerekenleri anlatmak.
● Olumlu davranış ve kurallara uymada ödüller vermek.
● Alternatif seçenek sunmak.
● Zıtlaşmak yerine dikkatini başka yere çekmek.
● Zarar görmeyeceğini düşündüğünüz durumlarda, yapmak istediğine izin vermek.
● Öfke nöbetini atlattıktan sonra istediği şeyi vermemek.
● Kontrolünü kaybetmiş çocuk, karşısında kontrolünü kaybetmiş anne-baba görmek istemez. Ortam değiştirmek hem çocuğa hem de size iyi gelecektir.
● Bu dönem, geçici ve gelişimsel bir dönemidir. Dolayısıyla, bu sürecin mümkün olduğu kadar sağlıklı şekilde atlatılmasının, çocuğun benlik algısı ve kimlik gelişimi üzerinde olumlu etkilerinin olduğu unutulmamalıdır.
İki yaş dönemi, çocuk gelişiminde önemle üzerinde durulan evrelerden biridir. Bu dönemde, çocuk artık yürümeye başlamış ve dil gelişimi hız kazanmıştır. Motor gelişimi ve koordinasyon becerilerinin hız kazanması ile artık daha rahat hareket edebilmektedir. Sürekli olarak dünyayı keşfetme çabası içindedir. Yaşam, objeler ve kendi bedeninin nasıl çalıştığıyla ilgili yeni yeni bilgiler ve deneyimler kazanmaktadır. Bu dönemin en önemli özelliği, çocuğun bağımsızlık ve özerklik (kendi kararlarını alma) isteğinde ısrarcı olmasıdır. Her şeyi kendi başına yapmayı ister. Yemeğini kendi yemek, giysisini kendi seçmek ister. Ancak, iki yaş çocuğu her ne kadar bağımsızlık amaçlı dış dünyayı keşfetme merakında olsa da, ebeveynine bağımlı olduğunu fark eder. Giderek artan bağımsızlık isteğine rağmen, ebeveyne bağımlı olmak bu yaştaki çocuklarda öfke yaratan nedenlerden biridir. Dış dünyayı keşfi sırasında istediği fakat henüz yapamadığı işlere bir de yeterli ölçüde gelişmemiş olan ifade yeteneğinin (ifade edici dil becerisi) eklenmesi, çocuğun daha çok gerginlik yaşamasına neden olur. Bu nedenle, öfke nöbetlerinin buna benzer durumlarda gözlenmesi olasıdır. Ancak, iki yaş çocuğunun zıtlaşma dönemi olarak nitelendirilen bu dönemden geçmesinin son derece normal ve tamamen sağlıklı bir psikolojik gelişime işaret ettiği unutulmamalıdır.
İki yaş çocuğunun içinde bulunduğu dönem, "özerklik dönemi" olarak nitelendirilir. Bu dönem, kendini ve sınırlarını fark etmeye başlayan ve bu sınırları denemeye çalışan bir çocuğun içinde bulunduğu dönemdir. Çocuk, sınırlarını bilmek ve zaman zaman mevcut sınırlarını genişletmek için ebeveyni tarafından konulan sınırları zorlar. Sınırları zorlama davranışında, istediği bir şeyi yapamama ve istediği bir şeyi elde edememe gibi engelleyici davranışlarla karşılaştığında, sıklıkla gösterdiği tepki öfke nöbetleridir.
Bu dönemki çocuğun karakteristik özellikleri nelerdir?
● Bu dönemde çocuk olumsuz, kararsız ve isyankardır.
● Bağımsızlaşma isteği yoğundur ve kendi isteğine odaklıdır.
● Tutucudur ve her yeniliğe itiraz eder. Her şeyin alıştığı biçimde yapılmasını ister.
● Özerklik dönemindedir. ‘Ben’ duygusu oluşur. ‘Hayır’ en sevdiği kelimedir. Her şeyi kendine ait görür.
● Çevreyi keşfetme merakında olan 2 yaş çocuğu bir engelle karşılaştığında, ilk kez öfke duygusunu yaşamaya başlar.
● Büyüklerinin sözünü dinlemez hatta tersini yapar, eylemleri kısıtlandığında öfkelenir, çevresinden yardım istemez ve kendi başına başarmayı hedefler.
● Zıtlaşma, uzun uzun ağlama, ikna edilmede güçlük, istediği olsun diye kendini yere atma davranışları sıkça görülür.
● Ne istediğini bilmeyen çocuk, bazen yaşının altında davranışlar sergiler.
Bu dönemde yaşanan öfke nöbetlerinin kaynağı nedir? Çocuk niçin bu duyguyu yaşar? Öfke nöbetleri sırasında çocukta hangi davranışlar gözlenir?
Öfke nöbetleri, çocuğun bağımsızlığını ifade etmesinin bir yoludur. Öfke, özellikle çocuklukta çok sık yaşanan bir heyecan türüdür. Çocuk büyüdükçe, öfkeyi öğrenir ve bu duyguyu kullanarak neler yapabileceğini fark eder. Öfkelendiğinde, tüm dikkatleri üzerine çekebildiğini ve isteklerinin yerine getirildiğini keşfeder. 2 yaş çocuğunda görülen öfkenin en bilinen nedeni, yaptığı işin durdurulması ve izin verilmemesidir.
İki yaş çocuğu başkasının kendisi için bir şey yapmasına direnebilir. Dürtü ve isteklerini kontrol altına almak, geciktirmek, ertelemek gibi durumlar onun için neredeyse imkansızdır. Bu nedenle, isteklerinin yerine gelmemesi veya gecikmesi karşısında gerilim yaşar. Engelleyici nesne ve durumlar onda öfke yaratır. Öfke durumunda çocuk, duygularını tam olarak kontrol edemediğinden değişik ve şiddetli tepkiler verir. Yaşadığı gerilim, öfke nöbetlerini doğurur. Aslında çocuktaki öfke tepkileri, sosyal çevreye uyum çabasının bir parçasıdır. Okul öncesi dönemdeki çocukların neredeyse tamamında zaman zaman öfke nöbetlerine rastlanır. Ağlama, somurtma, her şeye itiraz etme, ağlayıp kendini yere atma, çığlık atma, yemeği reddetme, yediği yemeği kusma, eline geçeni fırlatma, ayaklarını veya kafasını vurma gibi davranışların hakim olduğu öfke nöbetleri genellikle çocukların aşırı uyarılma ile aç, yorgun, sıkılmış, rahatsız veya keyifsiz olduğu durumlarda daha çok ortaya çıkar. Öfke nöbetleri, çoğunlukla 2,5 yaş civarında zirveye ulaşır ve sıklıkla 4 yaş dolduğunda sona erer.
Öfke nöbeti sırasında uygun ebeveyn tutumu nasıl olmalıdır?
Bu dönem, anne-baba ve çocuk arasında ilk çekişmelerin yaşandığı bir dönem olduğu için, onların dengeli ve tutarlı davranışları sürecin kolay atlatılmasında önemli bir etkendir. Çocuğun herhangi bir davranışında, ebeveynin dengeli ve tutarlı davranabilmesi kararlı, sakin ve süreklilik içeren bir yapıda olmaktan geçer. Ebeveynin tavırlarındaki değişimin çocuk için beklenmedik olmamasına özen göstermek gereklidir. Yani çocuk, aynı davranışı yüzünden ebeveyn tarafından bir keresinde ödüllendirilir, bir diğerinde cezalandırılırsa ya da bir davranış anne tarafından farklı, baba tarafından farklı değerlendirilirse hangi davranışın uygun olduğunu belirleyemeyeceğinden ikileme düşecektir. Bu gibi farklı tutumlar, çocuğun davranışlarına rehberlik edecek değer ve yargıları olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, sınırların doğru çizildiği anne-baba-çocuk ilişkisinde mevcut durum daha kolay ve etkin bir yöntemle tolare edilebilir. Bu durumda çoğu kez gözlemlenen ebeveyn tutumu, anne yada babanın otorite kaygısıyla her şeyin kendi kontrolünde olmasını isteyerek, çocuk üzerindeki yaptırımını daha da arttırdığı yönündedir. Ancak, buradaki en etkili tutum,
· Anne-baba; çocuktaki öfke nöbetine neden olan davranışların geçici bir durum olduğunu bilerek sabırlı davranmalı ve çocuğu katı bir düzene zorlamadan, soğukkanlı davranarak çocukla gereksiz çekişmelere girmemelidir. Öfke nöbeti sırasında telaşa kapılmamak, kendi kurallarınızı korumak ve ne yaptığınızı bilerek hareket etmek en doğrusudur.
● Anne - baba çocuğu korkutarak cezalandırmamalı, öfkeyi dindirmek için çocuğun her istediğini yapmaktan kaçınmalı, özellikle öfke nöbetinin ardından bitişini hızlandırmak için ödüllendirmemeli ve çocuğun öfkeli davranışları anne-babanın öfkesine yol açmamalıdır. Çocuğun ana problemi, sakinleşememektir. Anne, baba da sinirlenirse çocuğun öfkesi beslenir.
● Çocuğun öfkesini kaynağından uzaklaştırmak amacıyla disiplin yöntemlerinden biri olan ‘mola yöntemi’ denenebilir. Burada yapılacak olan, çocuğun bulunduğu ortamdan ayrılmak, sakinleşene kadar onu yalnız bırakmak ve daha sonra yanına gelmek şeklinde olmalıdır. Çünkü, sakinleştirmeye çalışmak sanılanın aksine onu daha da hırçınlaştırabilir. Başka bir yöntem de, çocuğun bulunduğu ortamın değiştirilmesidir. Eğer öfke nöbeti halka açık bir mekanda gerçekleştiyse, çocuğu kucaklayıp, mekanı terk etmek en doğru yoldur. Bunun dışında, öfke nöbeti geçirdiği anlarda, ses, renk, ışık, doku gibi çeşitli uyarıcılardan yararlanılarak dikkatinin hemen başka bir alana yönlendirilmesi de, öfkesinin dağılması için yararlı olmaktadır.
● Öfke anında çocuklar, sakin, anlayışlı ve kendilerini anlayacak yetişkinlere gereksinim duyarlar. Onun bu duygusunu anlayarak, kabul eden bir yaklaşımla ama kararlı bir ses tonu ile konuşmak en doğrusudur.
● Ayrıca, ona seçme şansı ve karar verme hakkı tanınmalıdır. Bazı küçük tartışmaları onun kazanmasına izin vermek bir diğer yöntem olabilir. Burada asıl hedef, çocuğa seçenekleri olduğunu göstermektir. Bu, ona kendi istediği şeyi seçerek olaylar üzerinde kontrolünün olduğu hissini uyandırır. Bu noktada, koyulan her kuralın açıklamasının yapılmasına özen gösterilmelidir. Aksi takdirde çocuğun, anlamadığı bir şeye ayak uydurmaya çalışmasını beklemek yanlış olur.
Bir diğer önemli nokta da, anne babaların çocukları için iyi birer model olması gerektiğidir. Unutmamak gerekir ki; çocuklar anne-babaların davranışlarını gözlemleyerek, model alarak öğrenirler. Okul öncesi dönem çocuğunun öğrenme stili, örnek alma ve taklit etme becerisine dayanır. Çünkü çocuklar söylenilenlerden çok, yapılanları öğrenme eğilimindedirler. Çocuğa, iyi bir model olmanın en doğru yolu, onunla birlikte hareket etmektir. Örneğin, yemeği kaşık ve çatal kullanarak yemek; olumlu bir model oluşturur ve sözle ''Elle yemek yeme'' demekten çok daha etkilidir.
Öfke nöbetlerinin, normal gelişimin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bu, bir geçiş dönemidir. Çocuğunuz büyüdükçe kendisini kontrol etmeyi ve duygularını kelimelerle ifade etmeyi öğrenerek, tam anlamıyla bağımsız bir birey olma yolunda ilerleyecektir.
Öneriler…
● En iyi tutum, çocuğun belirli sınırlar içinde ‘hükümdarlığını’ sürdürmesine izin vermektir.
● “Hayır” kelimesini az kullanarak, yapılmaması gerekenleri anlatmak.
● Olumlu davranış ve kurallara uymada ödüller vermek.
● Alternatif seçenek sunmak.
● Zıtlaşmak yerine dikkatini başka yere çekmek.
● Zarar görmeyeceğini düşündüğünüz durumlarda, yapmak istediğine izin vermek.
● Öfke nöbetini atlattıktan sonra istediği şeyi vermemek.
● Kontrolünü kaybetmiş çocuk, karşısında kontrolünü kaybetmiş anne-baba görmek istemez. Ortam değiştirmek hem çocuğa hem de size iyi gelecektir.
● Bu dönem, geçici ve gelişimsel bir dönemidir. Dolayısıyla, bu sürecin mümkün olduğu kadar sağlıklı şekilde atlatılmasının, çocuğun benlik algısı ve kimlik gelişimi üzerinde olumlu etkilerinin olduğu unutulmamalıdır.