09-22-2010, Saat: 11:01 AM
Önyargılıyız. Bunu kabul etmek zor ama hepimiz hayatımızda en az bir kere biri hakkında önyargılı düşünmüşüzdür. Sonunda belki hakli çıktığınız da olmuştur belki de neden böyle düşünmüşüm ki dediğiniz de. İşte ben de hiç huyum olmadığı halde belki de uzaklarda kendimi koruma içgüdüsünün verdiği hisle biri için ondan uzak dur talimatları aldım kafamın içindeki sesten. Peki, kimdi bu?
Tommie’nin diğer çocuklarından tamamen farklı kızı: Connie. Connie 62 yaşında koskoca bir kadındı aslında ama o benim için yeri geldi arkadaşım yeri geldi ablam yeri geldi hocam
oldu. Peki, ne olmuştu da ondan uzak durmam gerektiğini düşünmüştüm? O zaman daha fazla uzatmadan onu ilk gördüğüm günden başlayalım.
Çok güzel, güneşli bir gündü. Etrafta cadılar bayramı için süslenmiş evler benim için o haftayı daha da eğlenceli kılmıştı. Okula gidip gelirken süslenen evlerdeki bütün detaylara dikkat etmeye çalışıyordum. Cadılar bayramı 31 Ekimde olmasına rağmen partiler, eğlenceler 1 hafta öncesinden başlamıştı. Eve bahçe kapısından girdim o gün. Tommie bahçede tanımadığım bir kadınla oturmuş sohbet ediyordu. Beni çağırdı ve iste benim yeni kızım diye tanıştırdı. Tanıştığım kişi Connie'nin arkadaşıydı. Connie’nin evde hazırlandığını ve benimle tanışmak için geldiğini söyledi. Banyoda bastan aşağı siyah giyinmiş, kızıla çalan kısa saçlarıyla oynayan birini gördüm. Vücudunda dövmeler vardı, üzerindeki hafif transparan olduğundan sırtındakileri de görebiliyordum. İrkilmedim desem yalan olur hatta kendi kendime umarım burada kalmaz dediğimi hatırlıyorum. Bana dondu, ben ne diyeceğimi bilemeden “Seni bekliyordum, annem senden o kadar bahsetti ki ona bu kadar iyi gelen biriyle tanışmam gerek diye düşündüm .“dedi. Ben içimden göründüğü gibi çılgın biri olmadığına kendimi ikna etmeye çalışan bahaneler bulmaya çalışıyordum o sırada. Connie konuşkandır, bana bir çırpıda partiye gideceğini, kıyafetini, eğlenceyi anlatıverdi ve sonra da arkadaşıyla çıktı.
Tommie yemek yerken bana biraz Connie’den bahsetti. Çocukluğundan beri hep sorunlu olduğunu, istemedikleri biriyle evlendiğini, kocasının uyuşturucudan olduğunu ve daha sonra da oğlunu motor kazasında kaybettiğini. Ve su an Connie evsizdi. Annesinin yanına gelmiyor, sokaklarda ya da arkadaşında kalıyordu. Ne düşüneceğimi bilemedim. İyi miydi bizimle kalmaması yoksa kotu mu? Tommie de onun sorunlarından belli ki bıkmıştı. Evlat açısı zor belki onunla bas edememiştir diye düşündüm ve sonra Tommie’nin de küçük kızını gençken böbrekleriyle ilgili bir sorundan kaybettiğini duydum. Bir kaç gün aklımdan çıkmadı bunlar ve sonunda gidip Tommie ile konutsum. Connie’nin evde kalmasının beni hiç rahatsız etmeyeceğini, belki onun da eve gelmek istediğini ama kendisinden çekindiğini söyledim. Tommie’yle uzunca konuştuk. Aslında her geldiğinde Tommie ona evde kalması için ısrar ediyormuş ama nedendir bilinmez Connie ayda yılda bir eve uğruyormuş.
Bir daha geldiğinde Connie ile oturup konuştuk. O gün Türk yemeklerinden de tattı. Bana ailemi, okulumu, Türkiye’yi sordu. Bu sohbet İngilizce konuşmam için çok güzel bir pratik imkânıydı. Konuştukça konuştuk. Eve daha sık gelmeye başladı. Böylece biz de çok şeyi paylaşmaya başladık. Yeri geldi İngilizce hocam oldu. Yeri geldi yaptıkları çılgınlıkları anlatan heyecanlı bir kadın. Ama bu heyecanlı kadın oğlunu ve kocasını anlatırken yasadığı acıyla aslında bahsedemeyen bir kadın olduğunu hissettiriyordu. Hiç de göründüğü gibi biri olmadığını çoktan anlamıştım. Hayat ona o kadar cömert davranmamıştı. Sevdiği adamla evlenmek ona büyük sorunlar açmıştı ama yine de yanından ayrılmamıştı. Hatta onunla birlikte uyuşturucuya başladığını itiraf etti.
Yasına rağmen içinde o kadar genç kalan bir yani vardı ki beni her defasında şaşırtıyordu. Annemleri özlediğimi söylediğimde gel bana sarıl annenmişim gibi derdi ve bana o kadar sıkı sarılırdı ki. Her defasında gözleri dolardı. Kim bilir belki o da oğluna sarılır gibi bana sarılıyordu…Biz Connie ile bambaşka bir şey yakalamıştık. Beni tanıyanlar bilir, hep güler yüzlüyümdür hatta lisede edebiyat hocam beni “Gülen Kız” diye çağırırdı. Hayata pozitif bakmayı severim ve mutsuzluğun mutsuzluğu çektiğine inanırım. O yüzden karşımdakinin mutsuz olmasına dayanamam, hep bir şey yapmak isterim.
Aramızdaki ilişki çok güzeldi ama bu içine kapanık kadını kabuğundan çıkarmak çok da kolay olmadı. Saatlerce konuştuk, güldük ve sonunda birbirimize güvendik. Onu eve almaya gelen erkek arkadaşlarıyla bile tanıştım. Gecenin sonunda bana gelip her şeyi anlatır, tavsiye beklerdi. Aslında o kadar yalnızdı ki, hırçınlığı hep yalnızlığını saklamak içindi.
Bir gün arkadaşlarımla buluşmak için evden çıkıyordum. Nasıl gideceğimi hiç bilmediğim için Connie’ye sordum. “Seni ben götürürüm “dedi. Ben, benimle nerdeyse 1 bucuk saat suren yolculuğumda bana eslik edeceğini hiç düşünmemiştim ama o beni buluşma yerine kadar götürdü. Metroda pek tekin görünmeyen insanlar vardı. Hani filmlerde olur ya, metroda toplasanız 4-5 kişi vardır ve sonunda film kahramanının başına hep bir is açılır. O sahneyi gözünüzde canlandırdıysanız ben tam da içindeydim. Connie oradaki bir kişiyi uyardı benim yanıma oturduğu için. Sonra inince onların uyuşturucu içtiğini ve bana da vermek istediklerini söyledi. Nerden biliyorsun dememe kalmadan kendisinin de bu yollardan seneler önce geçtiğini anlattı.
O gün yanımda olmasaydı belki başım gerçekten beladaydı ama o beni elleriyle buluşma yerine götürdü, arkadaşlarımla tanıştı, biraz sohbet ettikten sonra yanımızdan ayrıldı.
Simdi yeni bir hayata adim attı. Yeniden evlendi ve gerçekten mutlu olduğunu hissedebiliyorum. İlk gördüğümde uzak durmam gerektiğini düşündüğüm bu kadın beni küçük kardeşim diye çağırıyor artik.
Sizce de herkes en azından bir şansı hak etmiyor mu? O kadar mutsuz ve sorunlu insan var ki çevremizde. Bazısı hiç belli etmeden etrafa mutluluk oyunu oynarken bazısı da olduğu gibi, yaşadığı sorunların hepsini dışa vuruyor. Niye onlardan uzaklaşıyoruz? Neden onların dünyasında neler olduğunu anlamaya çalışmıyoruz? Arkadaşlarınızın, sevdiklerinizin ellerini bırakmayın. Umarım Connie ile yaşadığımız şeyler etrafınıza bakışınızı biraz da olsa değiştirir.
[SIZE=2]Gözde Burçak Solmaz
[/SIZE]
Tommie’nin diğer çocuklarından tamamen farklı kızı: Connie. Connie 62 yaşında koskoca bir kadındı aslında ama o benim için yeri geldi arkadaşım yeri geldi ablam yeri geldi hocam
oldu. Peki, ne olmuştu da ondan uzak durmam gerektiğini düşünmüştüm? O zaman daha fazla uzatmadan onu ilk gördüğüm günden başlayalım.
Çok güzel, güneşli bir gündü. Etrafta cadılar bayramı için süslenmiş evler benim için o haftayı daha da eğlenceli kılmıştı. Okula gidip gelirken süslenen evlerdeki bütün detaylara dikkat etmeye çalışıyordum. Cadılar bayramı 31 Ekimde olmasına rağmen partiler, eğlenceler 1 hafta öncesinden başlamıştı. Eve bahçe kapısından girdim o gün. Tommie bahçede tanımadığım bir kadınla oturmuş sohbet ediyordu. Beni çağırdı ve iste benim yeni kızım diye tanıştırdı. Tanıştığım kişi Connie'nin arkadaşıydı. Connie’nin evde hazırlandığını ve benimle tanışmak için geldiğini söyledi. Banyoda bastan aşağı siyah giyinmiş, kızıla çalan kısa saçlarıyla oynayan birini gördüm. Vücudunda dövmeler vardı, üzerindeki hafif transparan olduğundan sırtındakileri de görebiliyordum. İrkilmedim desem yalan olur hatta kendi kendime umarım burada kalmaz dediğimi hatırlıyorum. Bana dondu, ben ne diyeceğimi bilemeden “Seni bekliyordum, annem senden o kadar bahsetti ki ona bu kadar iyi gelen biriyle tanışmam gerek diye düşündüm .“dedi. Ben içimden göründüğü gibi çılgın biri olmadığına kendimi ikna etmeye çalışan bahaneler bulmaya çalışıyordum o sırada. Connie konuşkandır, bana bir çırpıda partiye gideceğini, kıyafetini, eğlenceyi anlatıverdi ve sonra da arkadaşıyla çıktı.
Tommie yemek yerken bana biraz Connie’den bahsetti. Çocukluğundan beri hep sorunlu olduğunu, istemedikleri biriyle evlendiğini, kocasının uyuşturucudan olduğunu ve daha sonra da oğlunu motor kazasında kaybettiğini. Ve su an Connie evsizdi. Annesinin yanına gelmiyor, sokaklarda ya da arkadaşında kalıyordu. Ne düşüneceğimi bilemedim. İyi miydi bizimle kalmaması yoksa kotu mu? Tommie de onun sorunlarından belli ki bıkmıştı. Evlat açısı zor belki onunla bas edememiştir diye düşündüm ve sonra Tommie’nin de küçük kızını gençken böbrekleriyle ilgili bir sorundan kaybettiğini duydum. Bir kaç gün aklımdan çıkmadı bunlar ve sonunda gidip Tommie ile konutsum. Connie’nin evde kalmasının beni hiç rahatsız etmeyeceğini, belki onun da eve gelmek istediğini ama kendisinden çekindiğini söyledim. Tommie’yle uzunca konuştuk. Aslında her geldiğinde Tommie ona evde kalması için ısrar ediyormuş ama nedendir bilinmez Connie ayda yılda bir eve uğruyormuş.
Bir daha geldiğinde Connie ile oturup konuştuk. O gün Türk yemeklerinden de tattı. Bana ailemi, okulumu, Türkiye’yi sordu. Bu sohbet İngilizce konuşmam için çok güzel bir pratik imkânıydı. Konuştukça konuştuk. Eve daha sık gelmeye başladı. Böylece biz de çok şeyi paylaşmaya başladık. Yeri geldi İngilizce hocam oldu. Yeri geldi yaptıkları çılgınlıkları anlatan heyecanlı bir kadın. Ama bu heyecanlı kadın oğlunu ve kocasını anlatırken yasadığı acıyla aslında bahsedemeyen bir kadın olduğunu hissettiriyordu. Hiç de göründüğü gibi biri olmadığını çoktan anlamıştım. Hayat ona o kadar cömert davranmamıştı. Sevdiği adamla evlenmek ona büyük sorunlar açmıştı ama yine de yanından ayrılmamıştı. Hatta onunla birlikte uyuşturucuya başladığını itiraf etti.
Yasına rağmen içinde o kadar genç kalan bir yani vardı ki beni her defasında şaşırtıyordu. Annemleri özlediğimi söylediğimde gel bana sarıl annenmişim gibi derdi ve bana o kadar sıkı sarılırdı ki. Her defasında gözleri dolardı. Kim bilir belki o da oğluna sarılır gibi bana sarılıyordu…Biz Connie ile bambaşka bir şey yakalamıştık. Beni tanıyanlar bilir, hep güler yüzlüyümdür hatta lisede edebiyat hocam beni “Gülen Kız” diye çağırırdı. Hayata pozitif bakmayı severim ve mutsuzluğun mutsuzluğu çektiğine inanırım. O yüzden karşımdakinin mutsuz olmasına dayanamam, hep bir şey yapmak isterim.
Aramızdaki ilişki çok güzeldi ama bu içine kapanık kadını kabuğundan çıkarmak çok da kolay olmadı. Saatlerce konuştuk, güldük ve sonunda birbirimize güvendik. Onu eve almaya gelen erkek arkadaşlarıyla bile tanıştım. Gecenin sonunda bana gelip her şeyi anlatır, tavsiye beklerdi. Aslında o kadar yalnızdı ki, hırçınlığı hep yalnızlığını saklamak içindi.
Bir gün arkadaşlarımla buluşmak için evden çıkıyordum. Nasıl gideceğimi hiç bilmediğim için Connie’ye sordum. “Seni ben götürürüm “dedi. Ben, benimle nerdeyse 1 bucuk saat suren yolculuğumda bana eslik edeceğini hiç düşünmemiştim ama o beni buluşma yerine kadar götürdü. Metroda pek tekin görünmeyen insanlar vardı. Hani filmlerde olur ya, metroda toplasanız 4-5 kişi vardır ve sonunda film kahramanının başına hep bir is açılır. O sahneyi gözünüzde canlandırdıysanız ben tam da içindeydim. Connie oradaki bir kişiyi uyardı benim yanıma oturduğu için. Sonra inince onların uyuşturucu içtiğini ve bana da vermek istediklerini söyledi. Nerden biliyorsun dememe kalmadan kendisinin de bu yollardan seneler önce geçtiğini anlattı.
O gün yanımda olmasaydı belki başım gerçekten beladaydı ama o beni elleriyle buluşma yerine götürdü, arkadaşlarımla tanıştı, biraz sohbet ettikten sonra yanımızdan ayrıldı.
Simdi yeni bir hayata adim attı. Yeniden evlendi ve gerçekten mutlu olduğunu hissedebiliyorum. İlk gördüğümde uzak durmam gerektiğini düşündüğüm bu kadın beni küçük kardeşim diye çağırıyor artik.
Sizce de herkes en azından bir şansı hak etmiyor mu? O kadar mutsuz ve sorunlu insan var ki çevremizde. Bazısı hiç belli etmeden etrafa mutluluk oyunu oynarken bazısı da olduğu gibi, yaşadığı sorunların hepsini dışa vuruyor. Niye onlardan uzaklaşıyoruz? Neden onların dünyasında neler olduğunu anlamaya çalışmıyoruz? Arkadaşlarınızın, sevdiklerinizin ellerini bırakmayın. Umarım Connie ile yaşadığımız şeyler etrafınıza bakışınızı biraz da olsa değiştirir.
[SIZE=2]Gözde Burçak Solmaz
[/SIZE]